Mesajı Okuyun
Old 18-03-2009, 19:18   #19
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Sayın Angel82, eklediğiniz kararın karşı oyu da var, ekliyorum.

KARŞI OY YAZISI

3194 sayılı İmar Yasasının 17, 18, 19 ve 2981 sayılı İmar Affı Yasasının 10/c maddelerinde imar uygulaması sebebiyle bağımsız taşınmaz veya hisse verilmesinin mümkün olmadığı hallerde kişilerin taşınmazdaki mülkiyet haklarına karşılık bir bedel takdir edilir ve idare böylelikle imar planlarına göre parselasyon planları yapılıp 3194 sayılı Yasasının 19. maddesine göre gerekli kurulların onayından geçirdikten sonra yürürlüğe giren bu planlar 1 ay müddetle ilgili idarede asılır. Ayrıca mutat vasıtalarla duyurulur. Bu sürenin sonunda kesinleşir.

Kesinleşen parselasyon planları tescil edilmek üzere tapu dairesine gönderilir. Bu daireler ilgililerin muvafakati aranmaksızın, sicilleri planlara göre resen tanzim ve tesis ederler.

Burada hissenin bedele dönüşmesi halinde hak sahibi kişi değeri az bulursa bu bedele itiraz eder. Hem önceki bedelin takdirinde hem de takdir edilen bu bedele itiraz halinde 2942 sayılı Kamulaştırma Yasası hükümlerine göre işlem yapılır. Ancak;

Burada yapılan işlem bir kamulaştırma işlemi değildir. İmar düzenlemesi neticesi parselasyon planlarının hazırlanmasıdır. Bu itibarla bu konularda Kamulaştırma Yasasının yalnızca değer biçmeye ait hükümleri uygulanır. Ancak idare bu işlem için kamulaştırma yaparsa tabiatıyla 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının bütün hükümleri birlikte uygulanacaktır. Bu itibarla kamulaştırma işleminin söz konusu olmadığı hallerde Kamulaştırma Yasasının 25. maddesinin uygulanması söz konusu edilemez.

İmar düzenlemesi neticesi parselasyon planlarının yapılması idari bir işlemlerdir. Bu parselasyon planları bir ay müddetle ilgili dairede asılıp ayrıca mutad vasıtalarla duyurulması halinde bu sürenin sonunda kesinleşeceği 3194 sayılı İmar Yasasının 19. maddesi gereğidir. Ancak Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu 12.02.1970 tarih ve 1969/2-1 sayılı kararında; Anayasanın 114/2 (yeni 125/3) maddesinde, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim gününde başlayacağı hükmünü esas alarak ilan tarihinin dava açma süresine başlangıç kabul etmenin imkansız olduğunu kabul etmiştir. Yüksek Mahkemenin bu kabulü parselasyon planlarına karşı açılacak davalar ile ilgilidir.

Esasında 3402 sayılı Kadastro Yasasının 11. maddesinde kadastro tutanakları ile ilgili ilanların tebliğ hükmünde olduğu belirtildikten sonra aynı Yasasının 12/3 maddesinde bu tutanaklarda belirtilen haklara; sınırlandırma ve tespitlere ilişkin tutanakların kesinleştiği tarihten on yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki nedenlere dayanarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı kabul edildiği durumda idari işlem niteliğindeki düzenlemeye karşı malikin idare mahkemesinde 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Yasasının 7. maddesine göre 60 gün içinde dava açma hakkı verilmesinin çok doğru olduğu söylenemez. Bu itibarla Danıştay'ın bu İçtihadı Birleştirme Kararı olumlu olmuştur. Ancak;

Bedele dönüştürmelerde malikin parselasyon planına düzenleme ve bedele dönüştürme işlemine bir itirazı yoktur. Malik yalnızca hissesine karşılık verilen bedelin az olduğu iddiasındadır. Yani talebi ayni hak niteliğinde olmayıp kişisel hak niteliğinde olan alacak istemine dönüşmüştür.

Bu halde genel hükümlerine göre sorunun çözümlenmesi gerekmektedir.

Her şeyden evvel TMK. nun 1020. maddesine göre tapu sicili herkese açıktır. Alakası olduğunu ispat eden herkes gerekli bilgi ve belgelerin gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir. Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez. O durumda kişi imar düzenlemesinden sonra lehine oluşturulan tapulardan haberdar olmadığı iddiasında bulunamaz. Bedele dönüştürme tapu kayıtları ve eki şuyulandırma cetvellerinden açıkça anlaşıldığına göre artık tapu kayıt tarihinin süre başlangıcı olarak alınması gerekir.

Borçlar Yasasının 125. maddeye göre haksız eylem ve haksız iktisap dışında <her türlü alacak> davası muayyen istisnaların dışında kural olarak 10 senelik zamanaşımına tabidir.
Maddi olayda da bedele dönüştürme işleminin tapuya tescilinden itibaren 10 senelik zaman aşımı süresi dolmuş olduğundan ve süresinde usulüne uygun zaman aşımı talebi de bulunduğundan mahkemece karşı davanın reddi yerine kabulüne, karar verilmesi doğru değildir. Bu itibarla toplanan delillere göre asıl dava yönünden davanın kabulüne, karşı davanın ise zaman aşımı sebebiyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde aksi yönde verilen kararın, onanması gerektiği konusundaki çoğunluk görüşüne iştirak edemiyorum.

Kararda geçen "ipotek bedelinin arttırımı" teriminin, açılan davayı tam olarak tarif etmediği, ifade zaafiyeti olduğu kanısındayım.

Saygılarımla