Mesajı Okuyun
Old 04-06-2004, 09:03   #2
ali

 
Varsayılan

Aşağıda bulduğum birkaç karar var. Umarım işinize yararlar.


T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 1993/5620
K. 1993/10875
T. 14.10.1993
• HİZMET TESBİTİ TALEBİ ( Büyükelçilikteki Çalışmanın )
• YARGI BAĞIŞIKLIĞI ( Yabancı Devlete Özel Hukuk İlişkilerinden Doğan Uyuşmazlıklarda )
• ÖZEL HUKUK ALANINDA YARGI ( Büyükelçilikteki Hizmetin Tesbiti Talebi )
• BÜYÜKELÇİLİKTEKİ HİZMETİN TESBİTİ TALEBİ ( Özel Hukuk Alanında Yargı )
2675/m.33
Viyana Söz. ( 18.4.1961 Ta. ) m. 31
ÖZET : Türkiye'nin taraf olduğu Diplomatik ilişkiler Hakkındaki Sözleşmeler'de, yabancı diplomatik ajanlara; cezai, idari ve medeni yargıdan bağışıklık hakkı getirilse bile; "elçilikte, sigortalı işçi olarak çalıştığının tesbiti davasında" olduğu gibi yabancı devlete, özel hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda yargı muafiyeti tanınamaz.

DAVA : Davacı, 1.1.1944-30.9.1984 tarihleri arasında davalı elçilikte sigortalı işçi olarak çalıştığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakim tarafından düzenlenen raporla, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:

KARAR : Davacı, davalı Danimarka Kraliyeti Büyükelçiliği işyerinde 1.1.1944-30.9.1984 tarihleri arasında sigortasız geçen hizmetlerin tesbitini istemiş, ancak, mahkemece, Türkiye'nin de taraf olduğu Viyana Sözleşmesi'nin 31. maddesindeki dava bağışıklığından söz ederek, davanın reddine karar vermişse de, Türkiye ve Danimarka'nın taraf oldukları 18.4.1961 tarihli Diplomatik ilişkiler Hakkıdaki Viyana Sözleşmesi'ne Türkiye, 24 Aralık 1984 tarih ve 18615 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandığı şekliyle bu tarihte taraf olmuştur. Bu sözleşmenin 31. maddesinin 1. fıkrasında; diplomatik ajanın, kabul eden devletin cezai, medeni ve idari yargısından bağışık olduğu hüküm altına alınmıştır. Buna göre, bu hususta bir tartışma sözkonusu değildir. Ancak, sözleşmenin olayımızda uygulama yeri tartışmalıdır. Davalı Danimarka Kraliyeti Büyükelçiliği, Danimarka Kraliyeti'nin ( Devleti'nin ) Türkiye temsilcisidir. Diğer bir ifade ile Danimarka Kraliyeti'ni Türkiye de temsil etmektedir. Dolayısıyla, Türkiye'deki sorumluluğu Danimarka Kraliyeti'nin sorumluluğu ile eşdeğerdedir. Davacı ise, sözleşmenin 31. maddesinin 1. fıkrasının aksine diplomatik ajanın şahsi işinde değil, Danimarka Kraliyeti'ni temsil eden elçilikte, daha açık bir ifade ile davacı, Danimarka Kraliyeti'nde ( Devlette ) çalışmıştır. Durum böyle olunca da, burada sözleşmenin 31. maddesinden söz etmek mümkün değildir Kaldı ki, diğer taraftan Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki 2675 sayılı Yasanın 33. maddesi ile; "yabancı devlete, özel hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda yargı muafiyeti tanınmaz. Bu gibi uyuşmazlıklarda yabancı devletin diplomatik temsilcilerine tebligat yapılabilir" hükmü getirilmiştir.

Demek oluyorki, olayımızda davalı Elçiliğin savunmasına ve Sözleşmenin 31. maddesine itibar edilemez. Aksi düşünüldüğü takdirde yabancı devlet elçiliklerinde çalışan Türk uyrukluların hiçbir hak arama imkanı ve müracaat edecek bir merci ve makam kalmayacaktır. Bu da insan haklarına, hukuka ve mevzuata ters düşecektir. Bu görüş ve düşünce Yargıtay'ca da benimsenmiştir. Uygulama da bu biçimde şekillenmiştir.

Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin davanın reddi usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Mahkemece yapılacak iş, davanın esasına girip tarafların tüm delilleri toplandıktan sonra varılacak sonuç uyarınca hüküm kurmaktan ibarettir.

O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), 14.10.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 1989/3896
K. 1989/6648
T. 16.11.1989
• ALACAK DAVASI ( Yabancı Konsolosa Kiralanan Taşınmaza Yapılan Hor Kullanma )
• YABANCI KONSOLOS ALEYHİNE AÇILAN DAVA ( Yargı Muafiyetinin Söz Konusu Olmaması )
• YARGI MUAFİYETİNİN SÖZKONUSU OLMAMASI ( Yabancı Devletle Özel Hukuk İlişkilerinden Doğan Hukuki Uyuşmazlıklar )
• TEBLİGAT ( Yabancı Devletle Özel Hukuk İlişkilerinden Doğan Hukuki Uyuşmazlıklar da Yabancı Devletin Diplomatik Temsilcisine Karşı )
2675/m.23
ÖZET : Yabancı devletle özel hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda, yargı muafiyeti tanınmaz. Bu gibi uyuşmazlıklarda yabancı devletin diplomatik temsilcisine tebligat yapılabilir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı; iki dairesini ABD. Konsolosluğu'na kiraladığını, ödenmeyen telefon faturaları ile hor kullanma karşılığı 3.029.280 liranın ödetilmesini istemiştir.

Davalı; milletlerarası hukuk ve Viyana Anlaşması'na göre, bir devletin başka bir devlet tarafından yargılanmayacağını öne sürerek davalıya husumet düşmeyeceğini savunmuştur.

Mahkemece; bir devletin, bir başka devlet tarafından yargılanmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

İddia ve savunmadan anlaşıldığı üzere kira sözleşmesi davacı ile ABD. Konsolosluğu arasında kurulmuştur. Konsolosluk, ABD.'ni temsil ettiğinden olayda kira ilişkisi davacı ile ABD. arasındadır. 23.11.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 23. maddesi gereğince, yabancı devletle özel hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda yargı muafiyeti tanınmaz. Aynı maddenin 2. fıkrasında da, bu gibi uyuşmazlıklarda yabancı devletin diplomatik temsilcisine tebligat yapılabileceği öngörülmüştür. Olayda dayanılan kira sözleşmesi hususi hukuk işlemidir. Davacı bu sözleşmeye aykırı davranıştan doğan hor kullanma tazminatı ve telefon kullanmadan doğan alacağını istemiştir. Olayın taraflar arasındaki niteliğine göre, davalı devletin olayda yargı muafiyeti bulunmamaktadır. O halde iddia ve savunma çerçevesinde işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi usul ve yasaya aykırıdır ve bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına ( BOZULMASINA ), istek olursa peşin harcın iadesine, 16.11.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1991/6-299
K. 1991/406
T. 18.9.1991
• YARGI MUAFİYETİ ( Yabancı devletin )
• YABANCI DEVLETİN YARGI MUAFİYETİ
• TAHLİYE ( Yabancı konsolosluğun )
2675/m.33
ÖZET : Yabancı devlete, özel hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda yargı muafıyeti tanınmaz ve bu gibi uyuynazlıklarda yabancı devletin diplomatik temsilcilerine tebligat yapılabilir.

Yabancı devletler, hakimiyet - egemenlik- tasarrufları bakımından yerel yargıdan muaf tutulmuştur. Bu itibarla kabul edilmiş olan muafiyet, diplomatik temsilcilerle ilgili olup, temsil ettikleri devlet aleyhine açılan davalar için değildir.

DAVA ve KARAR: Taraflar arasındaki "tahliye" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şişli 4. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 10.4.1989 gün ve 1988/48-1989-367 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine;

Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 12.7.1990 gün ve 8294-9896 sayılı ilâmı:

( ... Davacı, davalı Lübnan Büyükelçiliği aleyhine açtığı işbu dava ile davalının kirası altında bulunan bu taşınmazın tahliyesini istemiştir.

Davalı Lübnan Devletini temsilen Lübnan Büyükelçiliğine çıkan davetiyenin Adalet Bakanlığı ve Dış İşleri Bakanlığınca, muhatap Büyükelçiliğe diplomatik yoldan duyuru şeklinde iletilrniş olduğu Dış İşleri Bakanlığı'nın davacı vekiline verdiği 28.2.1989 gün ve, 610-1080 sayılı cevabı yazıdan anlaşılmıştır. Mahkeme bunun üzerine davalı Büyükelçiliğinin Konsolosluk ikametgahı olarak kullandığı yerin yargı muatiyeti içinde kaldığını kabul ederek davayı reddetmiştir. Bu karar 26.12.1989 tarih 17701- 19727 sayılı kârarı ile onanmıştır.

Burada uyuşmazlık konusu T.C. Mahkemelerinin yargı hakkı yetkisi ile ilgilidir. Bilindiği üzere Türk Mahkemeleri T.C.nin Coğrafi sınırlan içerisinde prensip itibariyle yerli yabancı bütün gerçek ve tüzel kişileri Yargılama hakkına sahiptir. Ancak bu genel kuralın bazı istisnaları mevcuttur. Örne-ğin Türk Mahkemeleri başka bir devleti yargılayamaz ve yine diplomatik dokunulmazlığı olan kişilere karşı Türk Mahkemelerinde dava açılamaz. Genel Kural böyle olmakla beraber bu kuralı mutlak anlamda kabul etmek mümkün değildir. Bir devletin mahkemeleri önünde yargılanamama muafiyeti yargılanan devletin egemenlik hakları ile ilgili bulunduğundan bu hakkın dışında kalan özel hukuk ilişkilerinden doğan uyuşmazlıklarda muafiyet kuralının uygulanmaması icap eder.

Nitekim Türk Mahkemelerinin Milletlerarası yetkisi ile beraber yabancı-lık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin işlem ve işlerde uygulanacak hukukla yabancı kararların tanınması ve tenfizini düzenleyen ve 23.11.1982 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 2675 sayılı Yasa'nın Yabancı Devletin yargı muafiyetinden yararlanmayacağı halleri belirleyen 33. maddesinde yabancı devlete özel hukuk ilişkisinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda yargı rnuafi-yetinin tanınrnayacağı ve bu gibi uyuşmazlıklarda yabancı devletin diplo-matik temsilcilerine tebligat yapılacağı açık ve seçik olarak hükme bağlanmıştır.

Gerçi sözü edilen Yasanın kapsamını tanımlayan 1. maddesinin son fıkrasında Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu sözleşme hükümleri saklı tutulmuşsa da davalı devletin 33. maddesinin kapsamı dışında bırakıldığı-na dair T.C.nın taraf olduğu Milletlerarası bir sözleşme de ileri sürülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Hukuk Genel Kurulunça incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, ihtiyaç sebebiyie tahliye isteğine ilişkin olup, yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, davacı tarafın, yargı muafiyetinden ya-rarlanıp yararlanmıyacağı noktasında toplanmaktadır.

22 Kasım 1982 tarihinde yürürlüğe giren 2675 sayılı "Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun" ile 1330 tarihli "Memaliki Osmaniyede Bulunan Ecnebilerin Hukuk ve Vezaiti Hakkında Kanunu Muvakkat" yürürlükten kaldınlmış, yabancılık unsuru taşıyan Özel hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulanacak yasa kuralları ve izlenecek yöntem açıkça belirlenmiştir.Söz konusu Yasanın "Yabancı Devletin Yargı Muafiyetinden Yararlanamıyacağı Haller" başlıklı 33. maddesinde de, yabancı devlete, özel hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda Yargı muafiyeti tanınmayacağı ve bu gibi uyuşmazlıklarda yabancı devletin diplomatik temsilcilerine tebligat yapılabileceği öngörülmüştür.

Burada, yabancı bir devletin özel bir şahıs gibi giriştiği özel hukuk ilişkilerinden dolayı aleyhine açılacak dava ile diplomatik temsilcilerin yargı muafiyetini birbirine karıştırrnamak gerekir.

Gerçekten, bu gün tüm hukuk sistemleri yabancı devletleri, hakimiyet-egemenlik-tasarrufları bakımından yerel yargıdan muaf tutmuştur. Bu itibarla, gerek Türkiye'nin taraf olduğu Viyana Sözleşmesinde ve gerekse bu hususta düzenlenmiş olan ikili ve çok taraflı anlaşmalarda kabul edılmiş olan muafiyet, diplomatik temsilcilerfe ilgili olup, temşil ettikleri devlet aleyhine açılan davalar için değildir.

Kaldı ki, bu yön anılan Yasanın 33. maddesinin gerekçesinde açıkça vurgulanarak, düzenlemenin Viyana sözleşmesıne aykırılığının düşünülemiyeceği belirtilmiş olduğu gibi, doktrinde de öteden beri muafiyet konusundaki uygulamanın açıklandığı biçimde olması gereğine değinilmektedir.

0 halde, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulrnalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ) oybirliğiyle karar verildı.