Mesajı Okuyun
Old 17-07-2006, 15:41   #8
Mütercim/Tercuman

 
Varsayılan Dayatma "Hak"lar.

Sayın Dalina Gjunkshi

Hayır isminizi tercume etmeye çalışmadım. Anlamını bilmediğim kelimeleri çevirmem. Özel isimler çevrilmez. Benimkisi maddi bir fonetik hatasının yakın hafızama ettiği bir oyundur. Aynen sizin siteye astığınız İngilizce makalede bir ülke adını küçük harfle yazmış olduğunuz gibi.. "..Turkey-EU relations in a multi-dimensional and reciprocal manner, paying attention to how both domestic and European contexts have impact on turkey and European union (Disdan, p. 7)." masum bir hatadır.

Çağdaşlık tanımınız ----
"Fikrimce cagdaslik, yasadigimiz cagda yasamak, bu cagda olup biten ne var ise, gercekcilik ile kabul etmek (saygi ve hosgoru ile karsilamayi basaramazsak da). Gundeme ayak uydurmak, aksine gucler, çevre ve toplum bilincinin ağır bastığı halde, bu fikirleri, standardlari ve inanclari ise herseye ragmen en azinda kabul etmekle de cagdas olurlar. Estetik bir yaklaşım onemli."-----

Bana, çokça imla hataları ve anlam kaybı nedeniyle kavramakta zorlansam da,
" tatlı suda yüzmek" terimini hatırlattı. Keşke Türkiye'de herşey böyle olsaydı.

Konuyu bir polemik seviyesine getirmek istemem. Ben ne homoseksualite yanlısı ne de karşıtıyım. Konunun Türkiyeyi ilgilen diren hukuki yönü ile ilgili de bir kaç katılımcı izahat verdi.
Evet, toplumlarda var olan bu gerçeklik sadece " çağların" getirdiği bir sonuç değil (inanın ki) insanın varoluşundan beridir süregelen bir olgudur. 20 ci yüzyılın ortalarından başlayarak özellikle Batıda yayılan tartışmadır. Bize de geldi, hoş geldi sefa geldi. Çağdaşlıkla bir ilgisi yoktur. Yine Batı çıkışlı Post modern anlayış bu tanımı toptan çöpe atmıştır.
Ancak, yakın geçmişte sözkonusu toplumların çoğunluğu tarafından bu " anomali" olarak kabul denilen olguya yönelik belirli bir anlayış oluşmuştur. "Hoşgörüsünü" kullanan Batılı toplumlar onların "var" olduklarını dillendirmişlerdir. Bu" var" lık talebi gittikçe bir takım isteklere dönüşmüştür. Daha sonra kamu oyunda kendine destek bulmuştur(coming out of closet). Ve daha sonra da bir takım talepler ortaya konulmuştur. Gelinen en son aşamada da (hem ulusal hem de uluslararsı alanda) "var" lıklarını dayatmaya başlamışlar, kendilerine benzer olan insanları suni olarak yetiştirmeye talip olmuşlardır. Bir tarla gibi, geleneksel olarak yabanıl büyüyen meyve ağaçlarının aşılanarak kültür bitkisine dönüştürülmeri güzel bir örnek olur sanırım. Okullarda eğitim sistemine girmişler ve güçlenmişlerdir.
Günümüzde Batı kültürlerinde harcama gücü en fazla olan grupların başında eşcinsel gruplar gelmektedir. Avrupada bir eşcinseli yıllık geliri diğer insanların gelirlerinden 1/3 oranında fazladır.

Batıda yapılan araştırmalara bakıldığında,eşcinsel eğilimin doğuştan mı, yoksa sonradan edinilen mi ve ya çevre etkisiyle mi oluştuğu net olarak tespit edilmemiştir. Beni aşar ama, meşruiyeti de aşarak topluma dayatma yapan, "özendirme hakkı" talep eden eşcinsel gruplar "hukuk" denilen dil sihirbazlığının bu "niş"ini kullanmışlardır. Tanınmak başka bir şeydir dayatmayla empoze bir başka şeydir.

Eşcinseller hep vardı, var olmaya devam edecekler. Hergün sokaklarda " ben heteroseksüelim" diye nutuk atan birileri görmek istemediğim gibi, sokaklarda çığlık atan " homoseksüel" de gormek istemem. Ne de bunu yapan kadın. Öyle bir şey olursa da o sokaklara gitmem.
Bunları arz ettikten sonra; sanırım sizin dediğiniz gibi
"Yani dedik ki cagdasligin ilk adimi cagimizda yeni olan konulari en azindan kabul etmektir. Diyelim Istanbulda escinseller ozgur dolasiyor artik, barlari mekanlari vardir. Peki ya diger bolgelerde? Isim vermeden herkes ic yada uc bir bolgeyi dusunebilir ve bu soruya cagdaslik sorusuna dahil kendisi cevap vermis olur."
ben kendimi çağdaş kabul edebilirim.

Ve haklısınız "....tum iyi niyetimle diyorum ki atgozlu olmaktan cikmaliyiz!"

Saygılarımla.