Mesajı Okuyun
Old 12-01-2010, 17:42   #19
üye18734

 
Varsayılan

Avukatlık kanununun 2. maddesinde 'Avukatlığın amacı; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır' olarak belirtir.
Yani Avukatlık mesleği ‘adil yargılama’nın teminatıdır.
Biraz daha açacak olursam;
Avukat davanın bizzat tarafı değildir yalnızca davayı vekili adına yürüten kişidir. Eğer bir avukattan hukuki yardım alıyorsanız hak kaybına uğramazsınız.
Vatandaşların en tahsilli olanları dahi hukuki işlemlerin hüküm ve sonuçlarına karşı gerekli yasal yolları bilmemektedir.
-Süre tutumda bulunmadığı için,
-İcra Mahkemesi yerine İcra dairesine İtirazda bulunduğu için,
-Esasında üçüncü kişi olmadığını bilmediği (kusur sorumluluğunda) için,
-Davanın her aşamasını takip etmek istemesine rağmen katılma talebinde bulunmadığı için,
-Üç, beş, yedi ya da on günlük İtiraz süresini kaçırdığı için
Ve daha binlerce sebepten ötürü vatandaşlar hak kayıplarına uğramaktadır.
Soru: Aynı bölge ve aynı tarihli Emsal Yargıtay kararında X gayrimenkulü için ‘a’ birim, bilirkişi raporunda ise ‘b’ birim değer biçilmişse; bu değerlerden hangisinin karara esas alınacağını hangi vatandaş bilebilir?
Cevap: Mantık ve fikrine güvenen kaybetmeye mahkumdur, bilgi ise her zaman kazanır.
Ayrıca mahkeme kararlarının yüksek mahkemece hukuka uygun hale getirilmesinde avukatların dilekçelerinde işaret ettiği sebeplerin payı büyüktür.
Nitekim, hakimler dahi kendileriyle ilgili uyuşmazlıklarda vekil tayin etmektedirler. Güncel bir örnek Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz `ın avukatı B.. D..