Mesajı Okuyun
Old 18-05-2012, 14:29   #5
özfn_34

 
Varsayılan

Kararın çok uzun olması dolayısıyla ilgili kısmını ekliyorum:

Esas :/46117/99
Karar:/TAŞKIN VE DİĞERLERİ v. TÜRKİYE
Tarih:10.11.2004

TAŞKIN VE DİĞERLERİ v. TÜRKİYE

(Özel Hayata Saygı, Adil Yargılanma, Yaşam ve Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiği İddiaları)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 3. Daire Kararı

Başkan: G. Ress; Üyeler: I. Cabral Barreto, L. Caflisch, R. Türmen, B. Zupancic, H.S.Greve, K. Traja,

Başvuru No: 46117/99

Karar Tarihi: 10 Kasım 2004

(3) Madde 6 - Adil Yargılanma Hakkı

Mahkeme, öncelikle, başvuru sahipleri tarafından yapılan 8 Kasım 1994 tarihli başvurunun, çevresel etkileri değerlendirme inceleme raporu uyarınca Ovacık altın madeni ocağına ruhsat verilmesi yönündeki Çevre Bakanlığı işleminin, yöre halkına komşu insanların sağlıklı bir çevre ve yaşam hakkı açısından tehlikeler doğurduğu ileri sürülerek yapıldığını ve böylelikle ruhsat verilme işleminin iptalinin istenildiğini gösteren bir dava olduğunu kabul etmektedir, Başvuru sahipleri tarafından idari yargı mercileri önünde ileri sürülen haklar, Ovacık altın madeni ocağı işletmesinin yol açtığı risklere karşı vücut bütünlüğüne dayalı haklarının etkili bir şekilde korunmasını SAĞLAMAK YÖNÜNDEDİR. [par.131]

Mahkeme tarafından, böyle bir hakkın, Türk hukuk düzeninde, Danıştay kararında da atıfta bulunulduğu gibi, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı olarak belirlenmiş olduğu (Anayasa, Madde 56) SONUCUNA ULAŞILMAKTADIR. Bu durumda, başvuru sahipleri, söz konusu altın madeni ocağı faaliyetlerinden dolayı çevreye verilen zararlara karşı, Türk hukuku gereğince korunan bir etkili başvuru hakkına sahiptirler. Hiç şüphesiz, bu başvuru hakkı gerçek ve CİDDİ NİTELİKTEDİR. [par. 132]

Başvuru konusu hakkın, medeni haklardan olup olmadığı konusunda, Mahkeme, siyanür liç yöntemi uygulanan Ovacık altın madeni ocağı işletmesinin arz ettiği riskin taşıdığı önem açısından, birçok inceleme raporunu esas alan Yüksek İdare Mahkemesi olan Danıştay kararındaki tespitleri dikkate ALMAK DURUMUNDADIR. Bu tespitler, başvuru sahiplerinin yaşam bütünlüğü hakkının doğrudan korunmasıyla İLGİLİDİR. Aynı şekilde, başvuru sahipleri iptal davası açmak suretiyle, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama haklarının ihlali nedeniyle mevcut olan tek korunma imkanını kullanmışlardır (Bkz. emsal karar için İspanya'ya karşı Gorraiz Lizzarraga ve diğerleri kararı, başvuru no: 62543/00, kk 46-47, 27 Nisan 2004). Danıştay iptal kararı vermiş, ancak, bu kararın uygulanması ve uğranılan zararın tazminine yönelik bir idari TASARRUFTA BULUNULMAMIŞTIR. (Bkz. yukarıda geçen 93. ve 96. nolu paragraflar) Sonuç olarak, idari yargı mercileri önündeki yargılama sürecinin, bir bütün olarak, başvuru sahiplerinin medeni haklarıyla ilgili olduğu KABUL EDİLMELİDİR. Bu sebeple 6 ncı madde bu olaya UYGULANABİLİR NİTELİKTEDİR. [par. 133-134)

Mahkeme, Danıştay'ın 13 Mayıs 1997 tarihli kararının, 01 Nisan 1998 tarihinde kesinleşinceye kadar, geciktirici bir etkiye sahip olduğunu NOT ETMEKTEDİR. Bununla birlikte, Türk mahkemeleri buna dikkat çekse de, bu yargı kararının gereği, öngörülen yasal süre içinde YERİNE GETİRİLMEMİŞTİR. [par. 135]

Diğer taraftan, Başbakanlığın müdahalesi üzerine çeşitli bakanlıklar tarafından verilen ruhsatlara istinaden, 13 Nisan 2001 tarihinde başlatılan deneme mahiyetindeki üretim faaliyetinin hiçbir yasal dayanağı bulunmamaktadır ve idare mahkemeleri kararlarında vurgulandığı gibi, yargı kararının gereğini yerine getirilmesini engelleme ANLAMINA GELMEKTEDİR. Böyle bir durum, hukukun üstünlüğü ve hukuk güvenliği ilkelerinin dayandığı hukuk devleti prensibine AYKIRILIK OLUŞTURMAKTADIR. [par.136]

Mahkeme, önceki tespitleri de dikkate alarak, ulusal makamlarca, Yüksek İdare Mahkemesi olan Danıştay tarafından 1 Nisan 1998 tarihinde verilen bir kararla onanan İzmir 1.inci İdare Mahkemesinin 15 Ekim 1997 tarihli kararının gereğini makul bir süre içinde yerine getirmeyerek, Sözleşmenin 6 ncı maddesinin sağladığı etkin bir adil koruma anlayışını da bertaraf ettiği SONUCUNA ULAŞMIŞTIR. [par. 137]