Mesajı Okuyun
Old 24-08-2012, 02:10   #1
oguzhand0

 
Varsayılan Kaza tutanağındaki sürücünün gerçek sürücü olmaması, iftira, manevi tazminat ve garip bir olay

İyi çalışmalar değerli meslektaşlarım.

Öncelikle neredeyse tüm davayı ve olayı anlattığım için uzun oldu. Gerçek manada vakit ayırmak gerekiyor. O yüzden her yoğun meslektaşlarıma tavsiye etmiyorum

Bu konuyu herhangi bir yardıma ihtiyacım olduğundan değil, bir beyin fırtınası ve düşünce ortamı yaratmak bakımından açıyor ve fikirlerinizi bekliyorum

Müvekkil babasına ait araçla kaza geçiriyor. Kaza sırasında yanındaki koltukta arkadaşı, arkadaki koltuktaysa kız arkadaşları var.

Kazadan sonra müvekkilim ağır yaralanıyor ve diğer hafif yararlılarla birlikte hastaneye kaldırılıyor. Hastanedeki kan tahlilinde vekil edenden 40 promil alkol çıkıyor.

Araç pert, şoför mahalinin yan kısmı adete bir konserve kutusu, müvekkil komada, beyninin yarısına yakın bir kısmı alınıyor...

Araçtaki diğer kişiler hastane polisine müvekkilimin şoför olduğunu söylüyorlar.

Müvekkil 3 ay sonra komadan uyanıyor ve araç şoförünün kendisi değil yanındaki arkadaşı olduğunu söylüyor.

Tabi bu sırada soruşturma başlamış, kasko şirketi şoförün alkollü olduğu gerekçesi ile araç bedelini ödememiş, kazaya karışan diğer aracın hasarları müvekkilin mali mesuliyet sigortası şirketince ödenmiş ve müvekkile rücu edilmiş. Müvekkil de ödemeyi oğlum uyanmadan gerçeği bilemem, şoför olmayabilir ihtirazi kaydıyla gerçekleştirmiş.

Dediğim gibi müvekkil uyanıyor, şoför olmadığını söylüyor ve bu soruşturmaya burada dahil oluyorum.

Tam bunlar gerçekleşirken müvekkilin arkadaşı soruşturma savcısına giderek kazayı aslında müvekkilimin yapmadığını, kendisinin yaptığını, hastane polisinden korktuğunu ve arkadaşının öleceği düşüncesiyle öyle dediğini söylüyor.

Ancak aracın arka koltuğunda oturan bayanlar beyanlarını değiştirmiyor. Bugün hala ceza yargılamasında müvekkilin şoför olduğunu ifade ediyorlar.

Aracın şoför mahalinin fazla hasar almadığını, şoför mahalinin yan tarafının asıl hasarlanan bölge olduğunu tespit ettirip bir de müvekkilin arkadaşının beyanı eklendiğinde savcılık müvekkilim hakkında takipsizlik veriyor.

Yanındaki arkadaşına karşı dava açılıyor. İftira ve taksirle yaralama suçlarından...

Arkadaki bayanlaraysa iftira suçundan...

Ceza duruşmasının ilk celsesinde yan arkadaş duruşmaya geliyor ve bu kez müvekkilin ailesinin ona baskı yaptığını kazayı kendisinin yapmadığını, şoförün müvekkilim olduğunu söylüyor...

Şu an savunmamsa;

-müvekkilin şoför koltuğunun yanında oturduğu
-kaza neticesinde kafatasının patladığı
-şoför mahalinin kaza sonrasında sağlam kaldığı
-araca sol önden çarpıldığı için şahısların sağ ön yönüne doğru savrulacağı
-müvekkilimin şoför olması halinde kafasını cama çarpacağı -cama çarpmanın da bu denli bir fiziki hasara yol açmayacağı
-bu fiziki hasarın ancak kafanın metal benzeri bir cisimle çarpışması neticesinde gerçekleşeceği
-buna benzer bir cisimin de şoför mahalinin sağında kapının üstündeki metal kaplamalar olduğu

şeklinde...

Kovuşturma şu anda bilirkişi aşamasında. Araç incelenecek ve hangi tarafta oturan şahsın daha ağır yaralanabileceği konusunda rapor alınacak...

Olay yerinde keşif yapıldı ve tutanağı düzenleyen memurun görgüye dayalı değil de duyuma dayalı olarak tutanağı düzenlediği net şekilde anlaşıldı.

Takdir edersiniz ki tüm çabam öncelikle ceza davasını kazanmaktan yana. Kasko şirketinin ödemediği bedel ve zorunlu mali mesuliyet sigortası şirketine müvekkilime rücu ettiği için açtığım davalar ceza dosyasını bekletici mesele yaptı şoförün belirlenmesinin esas unsur olduğundan mütevellit.

Eylemsizlik kuralından tutun da araç ön camlarının dayanıklılığına, kafatasının kırılma basıncına birçok konu hakkında bilgi sahibi oldum bu dosyam hasebiyle.

Sizlerin bu konu hakkında -tabi buraya kadar okuyabildiniz ise- fikirleriniz nelerdir?

Şimdiden düşüncesini belirten meslektaşlarıma teşekkür ederim.

Saygılarımla





Konu başlığındaki manevi tazminat kısmı sehven yazılmıştır.