Mesajı Okuyun
Old 21-01-2021, 17:57   #5
Burak Atak

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,

Madde 669'un iki fıkrasını hem bir bütün hem de ayrı ayrı olarak ele almak gerekiyor. Üzerine makaleler yazılabilecek bir madde olduğu için çok detaya giremeyeceğim; ancak dikkatinizi çekmek istediğim bir iki husus var. Kısaca izah edeyim:

Birinci fıkrada, "...miras paylarına mahsuben elde ettikleri..." kazandırmalar denilmektedir. Demek ki her kazandırma değil, miras payına mahsuben aldıkları kazandırmalar denkleştirmeye tabidir.

İkinci fıkrada ise, "... bir malvarlığını devretmek ... gibi karşılık almaksızın ALTSOYUNA yapmış olduğu kazandırmalar..." ve "mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça..." demektedir.

Sonuç olarak, altsoyun denkleştirme konusunda durumunun ağırlaştırıldığını görmekteyiz. Zira diğer mirasçılarda denkleştirme için miras payına mahsuben verildiğinin ortaya konulması gerekirken altsoy için miras bırakanın bu kazandırmayı miras payına mahsuben yapmadığını açıkça belirtmesi gerekmektedir.

Sorunuza gelirsek, davalının savunması, paranın kayıtsız şartsız verildiği yönünden yetersizdir. Zira paranın kayıtsız şartsız verilmesi demek bunun bildiğimiz anlamda bağışlama olduğunu kabul etmekten başka bir şey değildir. Ancak "minnet duygusuyla" verildiği yönündeki savunması gerçekten işe yarar bir savunmadır. Zira minnet duygusuyla para vermek, o kişinin hiçbir zaman üzerinde hak iddia edemeyeceği bir paranın o kişiye verilerek onun ödüllendirilmesidir. Bu nedenle minnet duygusuyla verilen paranın miras payına mahsuben verilmeyeceği, çünkü bu durumda o kişi lehine bir durum yaratılmayacağı açıktır. Oysa miras bırakan minnet içindeyse, o parayı diğer kişinin lehine bir durum yaratmak için vermiş demektir. Bu nedenle, davalının minnet savunması davanın seyrini değiştirecek bir savunmadır.

Ek olarak, kanunda "açıkça" ibaresi "yazılı" olarak anlaşılmamalıdır. Açıkça demek, tereddüde yer bırakılmayacak şekilde demektir. Miras bırakan özgür iradesiyle bunu söylemişse açıkça koşulu gerçekleşmiştir. Olayımızda, senetle ispat yasağı da bulunmadığı için davalı, her türlü delille savunmasını ispatlayabilecektir. Davalı vekili olsaydım, öncelikle miras bırakanda minnet duygusu oluşmasını gerektirecek vakıaları ispatlar, daha sonra da paranın bu duyguyla verildiğini ispatlamaya çalışırdım.

Cumhur Bey'in ifade ettiklerine büyük oranda katılmakla beraber, sadece minnet duygusunun ispatlanmasının kâfi olduğu şeklindeki kısma katılmıyorum. Bence her ne kadar davanın %90'ı minnet duygusu oluşturacak vakıaların ispatlanmasıysa da paranın bu duyguyla verildiğinin de yeterli bir şekilde ortaya konulması gerektiğini düşünüyorum.