Mesajı Okuyun
Old 13-11-2012, 16:25   #52
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/4762
K. 2012/6675
T. 3.7.2012

• KATILMA ALACAĞI (Yapılan Ödemelerin Toplam Ödemelere Oranı Davalının Kişisel Malı Olarak Kabul Edileceği - Davacının Ancak Kooperatifin Sözkonusu Tarih Sonrası Kısmı ve Yapılan Ödemeleri Üzerinde Usulüne Uygun Şekilde Belirlenecek Artık Değerin Yarısı Oranında Katılma Alacağı Hakkı Bulunduğu)

• KİŞİSEL MAL (Katılma Alacağı - Bağış Olarak Kabul Edilen Devir Tarihine Kadar Yapılan Tüm Ödemeler ve O Tarihteki Taşınmazın İnşaat Durumu Belirlenmeli ve Bu Ödemelerin Toplam Ödemelere Oranı Davalının Kişisel Malı Olarak Kabul Edilmesi Gerektiği)

• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ (Katılma Alacağı - Dosyanın Önceki Bilirkişiler Dışında Konusunda Uzman Mali Müşavir İnşaat Mühendisi ve Uzman Görüşü Bakımından Hukukçu Bilirkişiye Verilerek Tarafların ve Yargıtay’ın Denetimine Açık Gerekçeli Rapor Alınması Gerektiği)

• BAĞIŞ OLARAK KABUL EDİLEN ÖDEMELER (Bağış Olarak Kabul Edilen Devir Tarihine Kadar Yapılan Tüm Ödemeler ve O Tarihteki Taşınmazın İnşaat Durumunun Belirlenmesi Gerektiği/Yapılan Ödemelerin Toplam Ödemelere Oranı Davalının Kişisel Malı Olarak Kabul Edileceği - Katılma Alacağı)

4721/m.225/2

ÖZET : Dava, katılma alacağına ilişkindir. Mahkemece bağış olarak kabul edilen devir tarihine kadar yapılan tüm ödemeler ve o tarihteki taşınmazın inşaat durumu belirlenmeli, bu ödemelerin toplam ödemelere oranı davalının kişisel malı olarak kabul edilmeli, davacının ancak, kooperatifin bu tarih sonrası kısmı ve yapılan ödemeleri üzerinde usulüne uygun şekilde belirlenecek artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı bulunduğu gözetilmelidir. Bu kısımla ilgili yapılan ödemelerin tüm ödemelere göre belirlenecek oranının katılma alacağı hesabında dikkate alınması gerekir. Tüm bu tespitler ve hesaplamaların yapılabilmesi, oranların bulunabilmesi için dosyanın önceki bilirkişiler dışında konusunda uzman mali müşavir, inşaat mühendisi ve uzman görüşü bakımından hukukçu bilirkişiye verilerek tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli rapor alınması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.

DAVA : A. B. ile H. Ş. aralarındaki katılma alacağı davasının reddine dair Denizli 2. Aile Mahkemesinden verilen 24.02.2012 gün ve 734/161 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 03.07.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı A. B. bizzat ve vekili geldiler. Karşı taraftan kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı A. B. vekili, tarafların evlilik birliği içindeki tasarrufları ile tahminen 1996-97 yıllarında kurulan konut yapı kooperatifine üye olup dairenin ödemelerini tamamladıklarını, öncesinde davacı üye iken tamamlanma aşamasına gelindiğinde üyeliği davalıya jest olsun diye devrettiğini, aidatlar yanında tüm harcamaları davacının kendi geliri ile yaptığını açıklayarak taşınmazın TMK.nun ilgili hükümlerine göre belirlenecek değerinin 2/3’ü tutarındaki katkı payı alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, dava değerini 80.000 TL olarak göstermiştir.

Davalı H. Ş. vekili, dava konusu taşınmazın edinme tarihinin 2003 yılı ve taraflar arasında geçerli rejimin, edinilmiş mallara katılma rejimi olduğunu, davacının 1/2 oranda talepte bulunabileceğini, tasfiyede tarafların evlilik birliğindeki tüm maddi değerlerinin hesaplanarak bunun 1/2 oranda paylaştırılması gerektiğini, davacının gelirini bankada biriktirdiğini ve bu paranın yarısının davalıya ait olduğunu, bu miktar dikkate alındığında davacının taşınmaz bakımından talepte bulunamayacağını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, dava konusu kooperatife davalının üye iken üyeliğini davacıya devrettiği, sonrasında da davacının da üyeliği yeniden davalıya devrettiği, bunun bedelli bir devir olmayıp hibe kastı ile yapıldığı, davalının kişisel malı üzerinde davacının katkı payı ve katılma alacağının olamayacağı gerekçesi ile davacının davasının reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar 03.09.1991 tarihinde evlenmiş, 27.08.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 14.04.2011 tarihinde kesinleşmesiyle, mal rejimi sona ermiştir (TMK.nun 225/2.m.). Sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden, eşler arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM.nin 170.m.), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise, yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK.nun 202, 4722 s.Y.nın 10.m.).

Dosya arasına getirtilen belge ve bilgilere göre dava konusu kooperatif 13.03.1996 tarihinde kurulmuş, 10.11.1997 tarihinde kooperatife Huriye üye olmuş ise de, üyeliğini 15.11.1999 tarihinde davacı Ahmet’e, Ahmet de 01.06.2002 tarihinde yeniden davalı Huriye’ye devretmiş ve kooperatife ödemeler devam etmiş, 28.03.2003 tarihinde de davalı Huriye adına ferdileşme yolu ile tapu kaydı oluşmuştur. Mahkemece son olarak davacının davalıya yaptığı devir bağış olarak kabul edilmiş ve davanın tümü ile reddine karar verilmiştir.

Kooperatife üyelik tarihinden, ferdileşme ile tapu oluştuğu tarihten sonra da ödemeler devam ettiğine göre son olarak 01.06.2002 tarihinde davalıya yapılan devrin bağış kabul edilmesi yerinde ise de, taşınmazın tümü bakımından bağış kabul edilerek davanın tümü ile reddi doğru değildir. Davacı Ahmet, 01.06.2002 tarihinde kooperatif üyelik hakkını tek taraflı olarak davalı eşine devrettiğine göre o tarihe kadarki ödemelerin Borçlar Kanununun 234 ve devamı maddeleri gereğince bağış olduğunun kabulü gerekir. Dava konusu taşınmazın edinilmesi sırasında 01.06.2002 tarihine kadar taşınmaz için yapılan tüm ödemeler üzerinde davacının herhangi bir alacak hakkı bulunmamaktadır. Bu ödemelerin bağış kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Ancak bağış sadece devrin yapıldığı 1.6.2002 tarihindeki inşaat durumu ve ödemelerle sınırlıdır. Bu tarihten sonra kooperatif ödemeleri yönünden taraflar arasında edinilmiş mallarla katılma rejimi geçerli olup, davacının isteği katılma alacağı niteliğindedir. Katılma alacağı bulunurken eklenecek değerlerden (TMK.nun 229.m.) ve denkleştirmeden (TMK.nun 230.m.) elde edilen miktarlar da, dahil olmak üzere davacı kocanın edinilmiş malın (TMK.nun 219 m.) toplam değerinden bu mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK. 231 m.) yarısı üzerinden (TMK.236/1 m.) tarafların kazanılmış hakları dikkate alınarak hüküm kurulmalıdır.

Bu hesaplamada, mahkemece bağış olarak kabul edilen devir tarihi 01.06.2002 tarihine kadar yapılan tüm ödemeler ve o tarihteki taşınmazın inşaat durumu belirlenmeli, bu ödemelerin toplam ödemelere oranı davalının kişisel malı olarak kabul edilmeli, davacının ancak, kooperatifin bu tarih sonrası kısmı ve yapılan ödemeleri üzerinde usulüne uygun şekilde belirlenecek artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı bulunduğu gözetilmelidir. Bu kısımla ilgili 01.06.2002 sonrası yapılan ödemelerin tüm ödemelere göre belirlenecek oranının katılma alacağı hesabında dikkate alınması gerekir. Tüm bu tespitler ve hesaplamaların yapılabilmesi, oranların bulunabilmesi için dosyanın önceki bilirkişiler dışında konusunda uzman mali müşavir, inşaat mühendisi ve uzman görüşü bakımından hukukçu bilirkişiye verilerek tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli rapor alınması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 900 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine ve istek halinde 21,15 TL peşin harcın temyiz eden davacıya iadesine, 03.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaznacı