Mesajı Okuyun
Old 14-08-2012, 14:44   #48
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/7122
K. 2011/5363
T. 24.10.2011

• TENFİZ İSTEMİ ( Tarafların Boşanmalarına Dair Bulunan Yabancı Mahkeme Kararının Yetkili ve Görevli Türk Mahkemesi Tarafından Tenfizine Karar Verildiği İleri Sürülüp Kanıtlanmadığı Gibi Bu Konuda Açılmış Bir Dava da Söz Konusu Olmadığına Göre Davanın Görülebilirlik Koşulu Olan Mal Rejiminin Sona Ermesi Somut Olayda Gerçekleşmediği)

• MALLARIN TASFİYESİNE DAİR YABANCI MAHKEME KARARININ TENFİZİ ( Tarafların Boşanmalarına Dair Bulunan Yabancı Mahkeme Kararının Yetkili ve Görevli Türk Mahkemesi Tarafından Tenfizine Karar Verildiği İleri Sürülüp Kanıtlanmadığı - Davanın Reddi Gereği)

• BOŞANMANIN TENFİZİ İSTEMİ ( Yabancı Mahkeme Kararının Yetkili ve Görevli Türk Mahkemesi Tarafından Tenfizine Karar Verildiği İleri Sürülüp Kanıtlanmadığı Gibi Bu Konuda Açılmış Bir Dava da Söz Konusu Olmadığı - Tarafların Evliliği Türk Hukuku Açısından Halen Devam Ettiği/Davanın Reddi Gerektiği)

5718/m.50,54

ÖZET : Dava, evlilik birliği içerisinde, Türkiye'deki mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen malların tasfiyesine dair Avusturya Josefstadt İlçe Mahkemesi'nin Kararının infazının sağlanabilmesi bakımından anılan mahkeme kararının tenfizi istemine ilişkindir. Avusturya Josefstadt Mahkemesi'nin verdiği boşanma kararı kesinleşmiş ve verildiği ülkede kesin delil ve kesin hüküm olarak kabulü sonucunu doğurabilmekte ise de, kararın Türkiye'de uygulanabilmesi ancak bir tenfiz kararı verilmesi halinde mümkün olabilecektir. ( möhuk, m.50). Ne var ki ortada tenfiz edilmiş bir karar söz konusu değildir. Bu husus eldeki davanın görülebilmesinin ön koşulunu oluşturmaktadır. Çünkü davacı aynı zamanda Türk vatandaşıdır. Saptanan bu hukuki ve somut olgular karşısında tarafların boşanmalarına dair bulunan yabancı mahkeme kararının yetkili ve görevli Türk Mahkemesi tarafından tenfizine karar verildiği ileri sürülüp kanıtlanmadığı gibi bu konuda açılmış bir dava da söz konusu olmadığına göre, davanın görülebilirlik koşulu olan mal rejiminin sona ermesi somut olayda gerçekleşmemiştir. Yabancı mahkemece, verilen boşanma kararı yetkili Türk Mahkemesince tanıma veya tenfiz kararı verildiği takdirde Türk hukuku bakımından hukuki sonuç doğurur. Yabancı kararla ilgili tanıma veya tenfiz kararı verilmedikçe veya bu yönde açılan dava reddedildiği takdirde o karar Türkiye'de Türk Hukuk Sistemi açısından hukuki sonuç doğurmaz ve taraflar boşanmış sayılmazlar. Tarafların evliliği Türk Hukuku açısından halen devam etmekte olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın kabulüne dair hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı taraf temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalıyla vekil edeninin Avusturya Josefstadt İlçe Mahkemesi'nin 4.12.2003 tarihinde kesinleşen kararıyla boşandıklarını; daha sonra aynı mahkemede vekil edeni tarafından açılan ve evlilik birliği içerisinde edinilen İstanbul Kadıköy'de 3076 ada 14 parseldeki taşınmaz ile 34 ... ... plakalı Fiat Siena marka aracın mülkiyeti ve ayrıca 40.000 Euro tazminatın davalı kocadan alınarak davacı kadına verilmesinin istenildiği davada, İlçe Mahkemesi'nin 27 C 4/05b-85 Sayılı kesinleşen hükmüyle tarafların evlilik birliği içerisinde edindikleri malların eşit katkılarıyla alınmış olduğunun, bu sebeple eşit bölüşülmesinin hakkaniyete uygun bulunduğunun belirlenmiş olması nedeniyle, vekil edenin katkısının somut delillerle ispat edildiğinden paylaşımın eşit oranda yapılması gerektiği yönündeki Avusturya Josefstadt İlçe Mahkemesi'nin 27 C 4/05b-85 Sayılı kararının infazının sağlanması bakımından tenfizine karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, davanın 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanunun 54. maddesi hükmünde öngörülen mütekabiliyet şartını taşımadığını, yine aynı Kanunun 15. maddesinin 2. bendine göre, malların tasfiyesinde taşınmazlar için bulundukları ülke hukukunun uygulanması gerektiğini, bu hususun kamu düzeninin bir gereği olduğunu, kaldı ki tarafların Avusturya Josefstadt Mahkemesinden verilen boşanmalarına dair hükmün tenfizinin yapılmadığı gibi, davacının davaya konu edilen malların edinilmesinde katkısının da bulunmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulüyle Avusturya Josefstadt Bölge Mahkemesi'nin evlilik birliği içerisinde kazanılan malvarlığıyla tasarrufların paylaşımına dair 13.6.2008 tefhim, 1.9.2008 kesinleşme tarihli kararının 5718 Sayılı Kanunun 50. maddesi hükmü uyarınca aynen tenfizine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, evlilik birliği içerisinde, Türkiye'deki mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen malların tasfiyesine dair Avusturya Josefstadt İlçe Mahkemesi'nin 27 C 4/05b-85 Sayılı Kararının infazının sağlanabilmesi bakımından anılan mahkeme kararının tenfizi istemine ilişkindir.

Dosya arasında bulunan bilgi ve belgelere göre; tarafların 17.2.1959 tarihinde evlendikleri, evlendikleri tarihte her ikisinin de Türk vatandaşı oldukları, daha sonra Avusturya Josefstadt İlçe Mahkemesi'nin 13.10.2003 yılında açılan ve 4.12.2003 tarihinde kesinleşen kararıyla boşandıkları anlaşılmıştır. Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına dair olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan kararların Türkiye'de icra olunabilmesi yetkili Türk Mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır. ( 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun m.50). Bundan ayrı yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi için, yabancı ilamın tenfiz koşullarını taşıdığının mahkemece tespiti gerekir. ( 5718 s. MÖHUK. m.58) Tenfiz kararı sadece yenilik doğurucu ( usuli) bir hükümdür. Türk Hukukuna göre, yabancı bir mahkeme hükmünün tenfiz edilebilmesi için, bu mahkeme hükmünün verildiği ülke hukukuna göre kesin ve icra edilebilir olması şarttır. Ancak, yabancı mahkeme hükmü Türkiye'de icra edilebilirlik gücüne sadece ve münhasıran Türk Hukukuna göre verilen bir tenfiz kararıyla sahip olabilir.

Davacı, Yurdagül G. ve davalı Bayram G. Bakanlar Kurulunun 27.10.1998 gün ve 1998/12036 Sayılı kararı ile; 403 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 20. maddesi uyarınca izinle Türk vatandaşlığından çıkmışlardır. Ancak, davacı Yurdagül G., Bakanlar Kurulunun 14.12.2000 gün ve 2000/1818 Sayılı kararıyla tekrar Türk vatandaşlığına alınmış olup, aynı zamanda Almanya vatandaşı olduğunun dosya arasında bulunan nüfus aile kayıt tablosundan anlaşıldığı ve halen davalı Bayram'la evli olduğu görülmüştür.

Her ne kadar Avusturya Josefstadt Mahkemesi'nin verdiği boşanma kararı 4.12.2003 tarihinde kesinleşmiş ve verildiği ülkede kesin delil ve kesin hüküm olarak kabulü sonucunu doğurabilmekte ise de, kararın Türkiye'de uygulanabilmesi ancak bir tenfiz kararı verilmesi halinde mümkün olabilecektir. ( MÖHUK. m.50). Ne var ki ortada tenfiz edilmiş bir karar söz konusu değildir. Bu husus eldeki davanın görülebilmesinin ön koşulunu oluşturmaktadır. Çünkü davacı Yurdagül aynı zamanda türk vatandaşıdır. Saptanan bu hukuki ve somut olgular karşısında tarafların boşanmalarına dair bulunan yabancı mahkeme kararının yetkili ve görevli Türk Mahkemesi tarafından tenfizine karar verildiği ileri sürülüp kanıtlanmadığı gibi bu konuda açılmış bir dava da söz konusu olmadığına göre, davanın görülebilirlik koşulu olan mal rejiminin sona ermesi somut olayda gerçekleşmemiştir. Yabancı mahkemece, verilen boşanma kararı yetkili Türk Mahkemesince tanıma veya tenfiz kararı verildiği takdirde Türk hukuku bakımından hukuki sonuç doğurur. Yabancı kararla ilgili tanıma veya tenfiz kararı verilmedikçe veya bu yönde açılan dava reddedildiği takdirde o karar Türkiye'de Türk Hukuk Sistemi açısından hukuki sonuç doğurmaz ve taraflar boşanmış sayılmazlar. O halde tarafların evliliği Türk Hukuku açısından halen devam etmekte olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün 6100 Sayılı H.M.K.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı H.U.M.K.nun 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istenmesi halinde temyiz eden davalıya iadesine, 24.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı