Mesajı Okuyun
Old 30-11-2007, 12:07   #19
ozanyazar

 
Varsayılan Bahar Hikayeleri (Devamı)

Gençler gülüştü ama sözümü pek dinlemediler, çalımı atan geçiyor. Baktım iş sıkı, rezil olacam, daha fazla koşmaya başladım. Madem gençler benden yetenekli, hızlı koşarak belki bir şeyler yaparım, diye düşündüm. Bizim kaleciyle kaş-göz işaretiyle anlaştım, ileri doğru koştum. Kalecimiz topu tam benim koştuğum yere attı, önüme doğru süzülen topa bir ayak salladım gençlerin(ve tabii benim) şaşkın bakışlarımız arasında top ağlara gitti, gol oldu. Eh... tabii bende havalar, her gün böyle gol atıyormuş gibi bakışlar. Neyse, bir-iki şık hareket daha yaptım tesadüfen bir gol daha attım ve itibarımı kurtardım. Ama gel gör ki, yoruldum. Mecburen bir daha tiyatro kabiliyetimi konuşturdum;
-Ah.. ayağım, aahhh...
-Ne oldu abi ayağına?
-Burkuldu off... acıyor. Siz oynayın, biraz sonra geçer nasıl olsa.
-Geçmiş olsun abi.
-Sağolun.
Gençlerden birisi, numarayı çaktı, güldü;
-Abi, çok da yorulmuştun hani yani, neyse ki ayağın burkuldu.
Ben de gülümsedim;
-Ayak işte ne zaman burkulacağı belli mi olur!.. bazen böyle en gerekli zamanda burkuluverir.
-Hadi öyle olsun bakalım.
Gençler yanımda uzaklaşıp tekrar oyuna başladı. "Gençler" deyince aklıma geldi; Çalıştığım yerde benden sadece iki yaş küçük olanlara bile "Gençler" diye hitap etmeye alıştım. Ben böyle hitap edince hafiften kızmaya başladılar;"Biz mi çok küçüğüz, sen mi çok yaşlısın" dediler. Ben hemen klasik sözümle kendimi savundum “İnsan hissettiği yaştadır, ben kendimi yetmiş yedi yaşında hissediyorum"
Biraz kenarda oturup onları seyrettim. Sonra montumu aldım, gençlere veda
edip, ara sokaklara daldım.






UFKU UZAK ŞEHİRLERE AÇILAN BALKONUM
Evleri inceleyerek dolaşmaya başladım. Mimarisi güzel değildi, insanların sıcak ilişkilerinin güzelleştirdiği semtlerimizden biriydi. Evlerin özentisiz mimarisini görünce, iki yıl önce gittiğim Afyon'un güzel evlerini hatırladım. Afyonu birkaç arkadaşla geziyorduk, hep ana caddede dolaşıyorlardı. Oysa ben, ara sokaklarını dolaşmadan bir şehri tanımanın mümkün olmadığını düşünüyordum. Bence, ana caddeler şehrin vitrini, ara
sokaklar, mahalleler ise ruhudur.
Başka bir gün tek başıma Afyonun ara sokaklarını dolaştığımda ise bambaşka bir dünya bulmuş, mutlu olmuştum. O gün ara sokaklardan sonra da, Afyonun meşhur kalesine tırmanmış, o yüksek yamaçlı, dik kayalardan oluşan kaleden Afyonu seyretme mutluluğuna erişmiştim.
Düşünüyorum da; politikacılarımızdan kaç tanesi lüks arabalarla gelip geçtikleri ana caddelerden kurtulup, halkı daha iyi anlamak için, kılık değiştirerek ara sokaklara dalmış, halkla konuşmuş, sorunlarını incelemiştir! Canım sıkılıyor, canım. Ana caddelerdeki yılda birkaç defa değişen kaldırım taşlarını ve şu tozlu, baharda, kışta çamurdan geçilmeyen yolları düşündüm. Düşündüm de ne oldu, canım sıkıldı, canım.
Vakit daha erken, ayaklarım da yoruldu, isyanda. Gördüğüm bir çocuk parkına girdim. Bir kenara oturdum. Kuş seslerine çocuk sesleri karışıyor. Birbirinden güzel sesler kulağımda dans ederken, cebimden şiir defterimi çıkardım. Gül'e bir güzel şiir yazarsam gönlünü daha alırım diye düşünüyorum. Ama yazamıyorum. neyse bir süre uğraştıktan sonra küçük bir dörtlük yazabildim;
" Her şeymişsin gönle meğer. Yoksan yanımda eğer, Olmuyor ki gönül rahat. Çekilmiyor sensiz hayat. "
Bu sırada, Kemal'in taksisiyle yoldan geçtiğini gördüm. Saat henüz dört. Biran önce gidip, konuşayım. Kalktım, bakkala uğrayıp çocuklar için çikolata aldım. Yeni yerler göreyim diye, giderken değişik sokaklar takip ettim. Eve yaklaştığımda, kucağında çocuklarıyla balkondaki Kemal'i gördüm. Beraber top oynadığım gençlerden ikisi beni görüp yaklaştı;
-Abi, bizimle arasıra yine top oynar mısın?
-Kusura bakmayın cimboma transfer oldum, size vakit ayıramam.
-Galatasaray’da mı oynayacaksın?
-Oynayacağım sayılmaz, derslere gireceğim.
Gülümsediler;
-Ders mi vereceksin?
-Yok, futbol nasıl oynanmamalı derslerinde örnek olarak beni gösterecekler.
Gençler gülüşürken, merdivenleri çıktım, geldiğimi gören Kemal kapıyı açtı. Bana nasıl davranacağına karar verememiş olduğu belliydi.