Mesajı Okuyun
Old 29-11-2007, 15:49   #11
ADVOCATEHAKAN

 
Varsayılan

Bu Soruda AnlaŞilamayacak Ne Var Ben Sİzİ AnlayabİlmİŞ DeĞİlİm Ömer Bey,bence Kadastro Kanunun 12.maddesİ EŞİtlİĞe Aykiri,bu Madde İle İlgİlİ Anayasa Mahkemesİne Dava Dahİ AÇilmiŞ,aÇilan Dava Bence Çok Yerİnde Ama Bu Davada Ne Yazikkİ Red EdİlmİŞ.Ancak bu konu ile ilgili hukukta bir çıkış yolu mutlaka vardır diye düşünüyorum.Kadastro tespiti sonrası mükerrrer tapu söz konusu oluyor bu durumda bu hususa ilişikin Yargıtay kararı
ÖZET: Tapuda kayıtlı bulunan taşınmazın tescil yoluyla yeniden tapuya bağlanması hukuken mümkün değildir. Mükerrer tapu oluşturulması halinde, ikinci tapuya hiçbir şekilde değer verilemez ve mükerrer tapu üzerinden yapılan işlemlere geçerlik tanınamaz. Her türlü işlemin eski tarihli ve doğru temele dayanan tapu üzerinden yapılması gerekir. Mahkemece ilk kayıt maliklerinin taraf olmadığı tescil ilamı ile oluşan tapu kaydına ve fiili duruma değer verilerek hüküm kurulması doğru değildir. Mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlık çözümlenirken, tespite esas olan ilk tapu kaydı ile, varsa bu tapu kaydı malikleri arasındaki hisse satışları esas alınmalıdır.
(3402 S. K. m. 13, 14)
Taraflar arasında genel kadastro ile oluşan tapunun, tapu kaydına dayanarak açılan iptali davası sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 92 ada 4 parsel sayılı 891.20 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, hisse tapu kayıtları nedeniyle 1/6 davacıların murisi İrfan, 1/6 hisse davalı Hayriye, 1/6 hisse davalı Mustafa ve 3/6 hisse davalı Vehbi'nin murisi İbrahim adına tespit ve tescil edilmiş, beyanlar hanesinde planında (A) ile gösterilen kısmın ölü İbrahim mirasçılarının kullanımında olduğu ve ahşap evin kendilerine ait olduğu, (B) ile gösterilen kısmın İrfan'ın mirasçılarının kullanımında olduğu ve ahşap evin kendilerine ait olduğu, (D) ile gösterilen kısmın Hayriye'nin kullanımında olduğu, üzerindeki ahşap evin de kendisine ait olduğu gösterilmiştir. Davacı İrfan mirasçıları, Asliye Hukuk Mahkemesinde; taşınmazı Mustafa'dan haricen satın aldıkları ve tescil tapuları bulunduğuna dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne ve çekişmeli parselin fen bilirkişisinin 27.09.2001 tarihli rapor ve krokisinde (B) ve (C) harfleri ile işaretli 400.18 metrekarelik kısmının davacı İrfan mirasçıları adına payları oranında tesciline, (D) harfi ile gösterilen 125.72 metrekarelik kısmın davalı Hayriye, (A) harfi ile işaretli 365.30 metrekarelik kısmın davalılar İbrahim ve Mustafa mirasçıları adına veraset ilamındaki payları oranında tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı İbrahim mirasçısı Vehbi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece davacıların tescille oluşan tapu kayıtlarına ve zilyetliğe değer verilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de; değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Çekişmeli taşınmaz Nisan 321 tarih 37 nolu tapudan gelme Nisan 1935 tarih 1 nolu tapu kaydı ve tedavüllerine dayanılarak davalılar adına tespit edilmiş; davacılar tespite esas olan tapu kaydından hisse satın almaya ve 19.01.1971 tarih 13 nolu tescil ilamına dayanarak oluşturulan mükerrer tapuya dayanarak dava açmışlardır. Tespite esas olan Nisan 321 tarih 37 nolu tapu kaydı ve tedavülleri ile davacıların dayandığı 19.01.1971 tarih 13 nolu tapunun çekişmeli taşınmazı kapsadığı, aynı yer için oluşturulan 19.01.1971 tarih 13 nolu kaydın oluşumuna neden olan tescil ilamında ilk tapu maliklerinin taraf olmadığı ve bu nedenle ilamın eski tapu malikleri yönünden bağlayıcılığının bulunmadığı, kayıt malikleri arasında usulüne uygun olarak yapılmış bir taksimin yapılmadığı mahkemece yapılan araştırma ile belirlenmiştir. Bu konularda taraflar arasında bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, eski tarihli ve doğru temele dayanan tapudan hisse satın alan davacının, ilk tapuyu bertaraf ederek tescil yoluyla aldığı mükerrer tapuya değer verilip verilemeyeceği konusundadır. Tespite esas olan tapunun hukuki kıymetini koruduğu ve davaya konu parsele ait olduğu tartışmasızdır. Tapuda kayıtlı bulunan taşınmazın tescil yoluyla yeniden tapuya bağlanması hukuken mümkün değildir. Mükerrer tapu oluşturulması halinde, ikinci tapuya hiçbir şekilde değer verilemez ve mükerrer tapu üzerinden yapılan işlemlere geçerlik tanınamaz. Her türlü işlemin eski tarihli ve doğru temele dayanan tapu üzerinden yapılması gerekir. Mahkemece ilk kayıt maliklerinin taraf olmadığı tescil ilamı ile oluşan tapu kaydına ve fiili duruma değer verilerek hüküm kurulması doğru değildir. Mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlık çözümlenirken, tespite esas olan ilk tapu kaydı ile, varsa bu tapu kaydı malikleri arasındaki hisse satışları esas alınmalıdır. Mahkemece hukuken geçerliliği olmayan mükerrer tapu kaydına değer verilerek bulması isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 18.05.2006 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

BU YARGITAY KARARINA GÖRE KADASTRO TESPİTİ SONUCU OLUŞAN TAPU GEÇERLİ OLMAZ DİYE DÜŞÜNDÜM.AYRICA İLGİLİ ESKİ TAPU KÜTÜĞÜ SAYFASININ TAPU MÜDÜRÜ ONAYLI FOTOKOPİSİ VAR,KÜTÜKTE TAŞINMAZIN HAZİNE ADINA GEÇTİĞNE DAİR BİR ŞERH KONULMAMIŞ,İHDASEN HAZİNE ADINA TESCİL EDİLMİŞ GİBİ GÖRÜNÜYOR.BU HUSUSTA DA ŞU YARGITAY KARARININ UYGULANABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM
ÖZET: Uyuşmazlık konusu parsele ait tapu kaydı kadastro yoluyla oluşturulmadığı için dava bu maddede belirtilen hak düşürücü süreye tabi değildir. Eş bir anlatımla, ihdasen oluşturulan bir kayda karşı süreye bağlı olmaksızın her zaman dava açılabilir. Mahkemece bu yön göz önünde tutulmayarak hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması yasaya aykırıdır.
(3402 S. K. m. 12)
Dava: Mahmut ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair, Şanlıurfa İkinci Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 11.10.1993 gün ve 400/550 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Karar: Davacı; eskiden beri zilyetliği altında bulunan taşınmazının tapulama çalışmaları sırasında 766 parsel numarası ile Hazine adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek, kaydın iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı ve karşılık davanın davacısı Hazine; iptal ve tescil davasının reddine, davacı Mahmut
’un uyuşmazlık konusu parsele elatmanın önlenilmesine karar verilmesini savunmuş, mahkemece; tapu iptali ve tescil davasının reddine, karşılık davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğundan hareketle, davanın reddine karar verilmiştir. Uyuşmazlık konusu 766 parsele ait tapu kaydında taşınmazın ihdasen Hazine adına tescil edildiği açıklanmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde; kadastro yoluyla oluşturulan kayıtlara karşı tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki sebebe dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı belirtilmiştir. Az önce açıklandığı üzere uyuşmazlık konusu parsele ait tapu kaydı kadastro yoluyla oluşturulmadığı için dava bu maddede belirtilen hak düşürücü süreye tabi değildir. Eş bir anlatımla, ihdasen oluşturulan bir kayda karşı süreye bağlı olmaksızın her zaman dava açılabilir. Mahkemece bu yön göz önünde tutulmayarak hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması yasaya aykırıdır. İddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddi yolsuzdur.
Sonuç: Davacının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, 30000 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 18.02.1994 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

GÖRÜŞLERİNİZİ BEKLİYYORUM ŞİMDİDEN TEŞEKKÜRLER