Mesajı Okuyun
Old 27-06-2016, 20:22   #7
Av.Alper1907

 
Varsayılan

YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS: 2014/193
KARAR: 2016/16


Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne, dair verilen 21.12.2010 gün ve 2006/430 E. 2010/533 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 26.12.2011 gün ve 2011/6781 E. 2011/19861 K. sayılı ilamı ile;

“…Davacı, davalı abonenin işlettiği “... tatil Köyünde” kullanılan kuyu atıksu bedelinin ödenmediğini, toplam 344.454.44.TL alacağın tahsili için başlattığı icra takibine davalının haksız itiraz ettiğini belirterek vaki itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, kanalizasyon bağlantısı olmadığını, kendi kuyusundan çıkan su ile bahçe suladığını belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.

Mahkemenin, davanın ve davalının tazminat isteminin reddine dair 28.10.2004 tarih ve 2004/128 Esas 2004/589 Karar sayılı kararının taraflarca temyizi üzerine “...Davacı Birlik, yasa ile kurulmuş mahalli bir kamu tüzel kişisidir. ...ın davalı şirket ile sözleşme yapması, yasadan doğan bir yetki kullanımıdır. Davacı Birlik, yasa ve tüzük gereği tarifeler yönetmeliği hazırlamıştır. Atıksu bedeli istemekte haklıdır. Taraf delilleri toplanmak suretiyle Yargıtay ve taraf denetimine elverişli bilirkişi incelemesi yapılarak, yasa ve yönetmelik hükümleri gözetilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi” gerektiğinden bahisle Dairemizce davacı yararına bozulması üzerine mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ile 10.551.00.TL üzerinden takibin devamına ve bu miktar üzerinden %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.

1-Mahkemenin 28.10.2004 tarih ve 2004/128 Esas 2004/589 Karar sayılı ilk kararında davanın reddine ilişkin kurulan hükmün taraflarca temyizi üzerine Dairemizin 26.01.2006 tarih ve 2005/16164 Esas 2006/741 Karar sayılı ilamı ile davalının temyiz itirazlarının reddine, atıksu bedeli talep edilebileceği yönünde davacı yararına hükmün bozulması üzerine, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Bu husus davacı yararına usulü kazanılmış hak niteliğindedir. Hal böyle olunca temyize konu kararda, yasa ve yönetmelik hükümlerine göre istenebilecek atıksu bedeli hesaplanarak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, usulü kazanılmış hak ilkesi gözardı ederek bahçe sulamada kullanılan su hariç tutularak kuyu suyundan kanalizyona bağlandığı tespit edilen ve yüzme havuzunda kullanılan kısım yönünden davanın kısmen kabulü ile 10.551.00.TL' nın davalıdan tahsiline karar vermiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

2-Bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir."

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, itirazın iptaline ilişkindir.

Davacı, davalı abonenin işlettiği “Marco Polo Tatil Köyünde” kullanılan kuyu atık su bedelinin ödenmediğini, toplam 344.454.44.TL alacağın tahsili için başlattığı icra takibine davalının haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece; davanın reddine ilişkin verilen karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairenin 26.01.2006 tarihli ilamı ile ;
“...Davacı Birlik, yasa ile kurulmuş mahalli bir kamu tüzel kişisidir. ...’ın davalı şirket ile sözleşme yapması, yasadan doğan bir yetki kullanımıdır. Davacı Birlik, yasa ve tüzük gereği tarifeler yönetmeliği hazırlamıştır. Atık su bedeli istemekte haklıdır. Taraf delilleri toplanmak suretiyle Yargıtay ve taraf denetimine elverişli bilirkişi incelemesi yapılarak, yasa ve yönetmelik hükümleri gözetilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi”
gerektiğinden bahisle kararın davacı yararına bozulması üzerine mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ile 10.551, 00.TL üzerinden takibin devamına ve bu miktar üzerinden %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline dair verilen karar, taraf vekillerinin Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ilk bozma kararına yerel mahkemece uyulması ile davacı yararına usulü kazanılmış hak doğup doğmadığı, varılacak sonuca göre de itirazın iptaline karar verilecek miktarın tespiti noktasında toplanmaktadır.
Burada "usul hukuku" ile ilgili ortaya çıkan sorun; ilk bozma kararına mahkemece uyulmasıyla birlikte davacı yararına usulü kazanılmış hak doğup doğmadığı noktasındadır.

Öncelikle belirtelim ki; mahkeme kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip, dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verecektir. Mahkemece, tarafların beyanlarının alınıp bozmaya uyulmasına karar verildikten sonra yapılacak iş; bozma gereklerinin yerine getirilmesi olmalıdır. Zira, mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olur.

Nitekim, 04.02.1959 gün ve 1957/13-E. 1959//5 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da (R.G. 28.04.1959 gün ve sayı:10193) usulü kazanılmış hakkın hukukumuzdaki yeri;

“Temyiz merciince bir kararın bozulması ve mahkemenin bozma kararına uyması halinde bozulan kararın bozma sebeplerinin şümulü dışında kalmış cihetlerinin kesinleşmiş sayılması, davaların uzamasını önlemek maksadıyla kabul edilmiş çok önemli bir usulü hükümdür. Bir cihetin bozma kararının şümulü dışında kalması da iki şekilde olabilir. Ya o cihet, açıkça bir temyiz sebebi olarak ileri sürülmüş fakat dairece itiraz reddedilmiştir; yahut da onu hedef tutan bir temyiz itirazı ileri sürülmemiş olmasına rağmen dosyanın Temyiz Dairesince incelendiği sırada dosyada bulunan yazılardan onun bir bozma sebebi sayılması mümkün bulunduğu halde o cihet dairece bozma sebebi sayılmamıştır. Her iki halde de o konunun bozma sebebi sayılmamış ve başka sebeplere dayanan bozma kararına mahkemece uyulmuş olması, taraflardan birisi lehine usulü bir müktesep hak meydana getirir ki, bu hakkı ne mahkeme, ne de Temyiz Mahkemesi halele uğratabilir. Zira umumi müktesep hakkın tanınması da amme intizamı düşüncesiyle kabul edilmiş bir esastır.” şeklinde açıklanmıştır.


Somut olayda da, davacı vekilinin temyizi üzerine verilen Özel Dairenin birinci bozma kararı üzerine yerel mahkemenin bu karara uyması ile davacı yararına usulü kazanılmış hak oluşmuştur. Ancak Daire 26.01.2016 tarihli birinci bozmasında;

“…Davacı Birlik yasa ili kurulmuş mahalli bir kamu tüzel kişisidir. ...’ın davalı şirket ile sözleşme yapması, yasadan doğan bir yetki kullanımıdır. Davacı Birlik yasa ve tüzük gereği tarifeler yönetmeliği hazırlamıştır. Atıksu bedeli istemekte haklıdır. Taraf delilleri toplanmak suretiyle Yargıtay ve taraf denetimine elverişli bilirkişi incelemesi yapılarak yasa ve yönetmelik hükümleri de gözetilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ile aksi düşüncelerle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir”.

Denilerek miktara yönelik bir belirleme yapılmadığından diğer bir ifade ile karar eksik araştırma nedeniyle bozulduğundan ortada atık su isteme yönünde ortada atık su isteme yönünde usulü kazanılmış hak vardır, ancak bu usulü kazanılmış hak miktara yönelik değildir.

KUYUDAN TEMİN EDİLEN KUYU SUYUNUN YEŞİL ALANLARDA SULAMA SUYU OLARAK KULLANILMASI DURUMUNDA SU VE ATIK SU BEDELİNİN ÖDENMEYECEĞİ, ANCAK BU KUYU SUYUNUN YEŞİL ALAN DIŞINDA KULLANILIP (EVDE, İŞYERİNDE, WC, LAVABO VS.) ÇIKAN ATIK (KİRLİ) SUYUN KANALİZASYON TESİSİNE DEŞARJ EDİLMESİ HALİNDE TARİFE HÜKÜMLERİNE GÖRE ATIK SU BEDELİNİN ÖDENECEĞİ YARGITAY HUKUK GENEL KURULUNUN 22.01.2014,2013/13-508 E. 2014/39 K. SAYILI KARARINDA DA BELİRTİLMİŞTİR.

Somut uyuşmazlıkta taraflar arasındaki çekişmeli konu; davalının kullandığı kuyu suyunun nerelerde kullanıldığı ve kullanılan kuyu suyunun kanalizasyon bağlantısının bulunup bulunmadığı noktasında olup mahkemece davalı tesis içerisinde bulunan kuyu suyunun sadece yüzme havuzunda kullanılan kısmının kanalizasyona bağlı olduğu, kuyu suyunun sistemde kullanma suyu olarak kullanılmadığı, kuyu suyunun kullanıldığı diğer kısımlarda (bahçe sulaması, yangın hidrantı) kanalizasyon bağlantısının bulunmadığı, kanalizasyon bağlantısı tespit edilen davalı şirkete ait kuyu suyundan yüzme havuzunda kullanılan kısmına ait kanalizasyon atık su bedelinin ve gecikme zammı toplamının 10.551,02-TL olduğu yönünde kabulde isabetsizlik bulunmamaktadır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, davacı lehine talep edilen miktarın tamamı yönünden usulü kazanılmış hak doğduğundan davanın talep edilen miktarın tamamı yönünden kabul edilmesi gerektiği görüşü dile getirilmiş ise de ; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gözeltilerek davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak yerel mahkemece verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gerekir.

Ne var ki; direnme kararındaki miktarın Özel Dairece denetlenmediği anlaşıldığından miktarın denetlenebilmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

S O N U Ç : Yukarıda gösterilen nedenlerle direnme uygun olup davacı vekilinin miktara ve sair hususlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 13.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 20.01.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.