Mesajı Okuyun
Old 04-02-2010, 09:36   #11
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Sn.Av.Yasin Yıldız,

İhbar süresinin başlangıcı, ayıbın ortaya çıkış tarihidir.

Sizin bu soruyu sormanızın sebebi,sanırım ilk ayıp ihbarını TTK m.20 deki şekle uygun olarak yapmamış olmanız. Yani, müvekkiliniz aracı servise götürmüş, ancak m.20 uyarınca belirlenen şekle uygun bir yazılı ihbar bulunmuyor, bir tutanak da yok. İşinize yarayacağını düşündüğüm bir HGK yolluyorum, ama iki tane de 19 HD kararı ekliyorum, onları da incelemenizi öneririm.

T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/6736
K. 2009/2806
T. 7.4.2009
• GİZLİ AYIPLI MAL SATIMI ( Dava Tarihine Kadar Davalıya Usulüne Uygun Biçimde Ayıp İhbarında Bulunduğuna İlişkin Belgeyi Dosyaya Sunulmadığı - Ayıp İhbarının Süresinde ve Usulüne Uygun Biçimde Yapılmadığı )
• AYIP İHBARI ( Gizli Ayıplı Mal Satımı İddiası - Dava Tarihine Kadar Davalıya Usulüne Uygun Biçimde Ayıp İhbarında Bulunduğuna İlişkin Belgeyi Dosyaya Sunulmadığı/Ayıp İhbarının Süresinde ve Usulüne Uygun Biçimde Yapılmadığı )
818/m.198
6762/m.20,25
ÖZET : Uyuşmazlık, gizli ayıplı mal satımı iddiasından kaynaklanmaktadır. Davacı vekili dilekçesinde malın teslim alım tarihinden itibaren 10 gün sonra ayıbın açığa çıktığını belirtmiş, ancak dava tarihine kadar davalıya usulüne uygun biçimde ayıp ihbarında bulunduğuna ilişkin belgeyi dosyaya sunmamıştır. Bu durumda ayıp ihbarının süresinde ve usulüne uygun biçimde yapılmadığı gözden kaçırılarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Uyuşmazlık, gizli ayıplı mal satımı iddiasından kaynaklanmaktadır.
Tacirler arası ayıp ihbar süresini düzenleyen TTK.'nun 25/3. maddesinde gizli ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde Borçlar Kanunu'nun 198. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının uygulanacağı belirtilmiş, Borçlar Kanunu'nun 198/3. maddesinde ise, ayıbın sonradan meydana çıkması halinde bunun derhal satıcıya ihbar edilmesi gerektiği, aksi takdirde satılanın bu ayıp ile beraber kabul edilmiş addolunacağı belirtilmiştir.
TTK.'nun 20/3. maddesine göre, ihbarın muteber olması için noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılması şarttır.
Davaya konu malın 09.05.2005 tarihinde davacıya teslim edildiği hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı vekili 23.05.2007 havale tarihli dilekçesinde malın teslim alım tarihinden itibaren 10 gün sonra ayıbın açığa çıktığını belirtmiş, ancak dava tarihi olan 06/07/2005 tarihine kadar davalıya yukarıda yazılı yasa maddeleri uyarınca usulüne uygun biçimde ayıp ihbarında bulunduğuna ilişkin belgeyi dosyaya sunmamıştır. Bu durumda ayıp ihbarının süresinde ve usulüne uygun biçimde yapılmadığı gözden kaçırılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 07.04.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/10582
K. 2006/11292
T. 6.11.2006
• TESPİT VE MUARAZANIN GİDERİLMESİ DAVASI ( Taraflar Arasında Yapılan Sözleşmenin Feshedilmiş Olduğunun Tespiti Talebi Nedeniyle )
• E-MAİL YOLUYLA FESİH ( Gelişen Teknoloji ile Haberleşme Metodlarının Sınırları Oldukça Genişlemiş Olup E-Mail Yolu ile Yapılan Fesih İhbarının da Sözleşmenin Anılan Maddesinin Yorumundan Geçerli Şekle ve Usule Uygun Fesih İhbarı Olarak Değerlendirilmesinin Mümkün Olması )
• TACİRLER ARASINDA FESİH ( TTK'daki Tacirler Arasında Diğer Tarafı Temerrüde Düşürmek veya Mukaveleyi Fesih Yahut Ondan Rücu Maksadıyla Yapılacak İhbar veya İhtarların Muteber Olması için Noter Marifetiyle veya İadeli Taahhütlü Bir Mektupla yahut Telgrafla Yapılmasının Bir İspat Şekil Olması )
6762/m.20
ÖZET : TTK.nun 20/3. maddesinde "tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmek veya mukaveleyi fesih yahut ondan rücu maksadıyla yapılacak ihbar veya ihtarların muteber olması için noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılması şarttır" denilmektedir. Bu maddedeki ihbar ve ihtar şekilleri, Dairemizin kökleşen uygulamasına göre, geçerlilik şartı olmayıp, bir ispat şartıdır. Aynı husus Hukuk Genel Kurulu'nun 12.03.1997 1996/11951 Esas, 1997/178 Karar sayılı ilamında da benimsenmiştir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 9. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 30.06.2003 tarih ve 2002/434 - 2003/746 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi İhsan Akgül tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı THY'nin Galileo adlı bilgisayar yazılım sisteminin Türkiye temsilcisi olduğunu, müvekkili ile bu sistemin kullanılması hususunda 12.03.1996 tarihinde sözleşme imzaladıklarını, müvekkili tarafından bu sözleşmenin 25.10.2001 tarihinde gönderilen E-posta ile 31.12.2001 tarihinden itibaren feshedileceğinin bildirildiğini, davalı tarafından E-posta vasıtasıyla feshi ihbarın alındığının teyit edildiğini, 21.01.2002 tarihinde noter vasıtasıyla gönderilen ihtarname ile davalıya ait bilgisayarların teslim alınmasının istenilmesine rağmen, davalı tarafından süresinde fesih ihbarı yapılmadığı için sözleşmenin bir yıl süre ile uzamış sayılacağı gerekçesiyle bilgisayarların alınmadığını ileri sürerek, taraflar arasında yapılan sözleşmenin feshedilmiş olduğunun tesbitine ve muarazanın giderilerek müvekkilde bulunan davalıya ait bilgisayarların yediemine teslimine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında yapılan sözleşmeye göre davalının süresinde fesih bildiriminde bulunmadığını, bu nedenle sözleşmenin bir yıl süre ile yenilendiğini ve e-posta ile yapılan bildirimin geçerli bir bildirim olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve alınan bilirkişi raporuna göre; davacının sözleşmede belirtilen sürede usulüne uygun olarak fesih ihbarında bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, sözleşmenin feshi için gereken ihbarın yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmakta olup, davacı tarafça sözleşmenin yenilenmeyeceği süresinde e-mail yolu ile davalıya bildirildiği ileri sürülmüştür. Buna karşılık, davalı taraf ise, e-mail yolu ile yapılan fesih ihbarının sözleşmede belirtilen şekle aykırı olduğunu ve bu nedenle süresinde fesih ihbarında bulunulmadığını ve buna göre sözleşmenin uzatıldığını savunmuştur.
TTK.nun 20/3. maddesinde "tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmek veya mukaveleyi fesih yahut ondan rücu maksadıyla yapılacak ihbar veya ihtarların muteber olması için noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılması şarttır" denilmektedir. Bu maddedeki ihbar ve ihtar şekilleri, Dairemizin kökleşen uygulamasına göre, geçerlilik şartı olmayıp, bir ispat şartıdır. Aynı husus Hukuk Genel Kurulu'nun 12.03.1997 1996/11951 Esas, 1997/178 Karar sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Her ne kadar davalı taraf, sözleşmenin 15/1 ve 22/1. maddelerinde feshi ihbarın yazılı şekilde yapılacağını, e-mail ile yapılan feshi ihbarın geçerli olmadığını savunmuş ise de, aynı sözleşmenin 2/2. maddesinde "yazılı kelimesi veya diğer benzeri ifadeler teleks, telgraf, faks haberleşmesi veya benzeri yollarla yapılan iletişimi ifade etmektedir" denilmek suretiyle, yazılı haberleşmenin belirtilen yollarla sınırlı olmadığı ifade edilmiştir.
Öte yandan, gelişen teknoloji ile haberleşme metodlarının sınırları oldukça genişlemiş olup, e-mail yolu ile yapılan fesih ihbarının da sözleşmenin anılan maddesinin yorumundan geçerli şekle ve usule uygun fesih ihbarı olarak değerlendirilmesi mümkündür. Kaldı ki; davalı taraf, davacının e-mail yolu ile yapmış olduğu fesih ihbarının kendilerine ulaşmadığını veya gönderilen mesaj içeriğinin fesih ihbarı niteliğinde olmadığını savunmamış, aksine fesih ihbarının sözleşmede belirtilen yazılı şekilde yapılmadığını savunmuştur.
Bu itibarla, TTK.nun 20/3. maddesi ve taraflar arasında yapılan sözleşmenin 15/1. ve 22/1. maddelerindeki "yazılı olma şartı" şekil şartı değil ispat şartı olup, davacının fesih iradesinin süresinde davalıya ulaştığı davalı beyanı ile de sabit olduğundan, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bu nedenle kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 06.11.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/6939
K. 2006/2620
T. 16.3.2006
• TAZMİNAT DAVASI ( Ticari Satışlarda Ayıp İhbarlarının TTK'nun 25. Maddesinde Belirtilen Süreler İçinde Yapılması Zorunlu Olduğu )
• TİCARİ SATIŞLARDA AYIP İHBARI ( TTK'nun 25. Maddesinde Belirtilen Süreler İçinde Yapılması Zorunlu Olduğu )
• AYIP İHBARI ( Ticari Satışlarda - TTK'nun 25. Maddesinde Belirtilen Süreler İçinde Yapılması Zorunlu Olduğu )
• TACİRLER ARASINDAKİ İHBAR VE İHTAR ( TTK'nun 25. Maddesinde Belirtilen Süreler İçinde ve Belirtilen Şekillere Uygun Yapılmadığı Anlaşıldığından Davanın Reddi Gereği - Tazminat ve Malın İadesi Talebi )
6762/m. 20, 25
ÖZET : Davacı, kömür ticareti işiyle uğraştığını, davalıdan aldığı torba kömürlerin ayıplı olduğunu iddia ederek ayıplı kömürlerin aynen davalıya iadesi ile tazminat talebinde bulunmuştur. Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmek veya sözleşmeyi feshetmek amacıyla yapılan ihtar veya ihbarların geçerli olması için noter marifetiyle veya iade i taahhütlü mektupla ya da telgrafla yapılması şarttır. Ticari satışlarda ayıp ihbarlarının TTK'nın 25. maddesinde belirtilen süreler içinde yapılması zorunludur. Dosya kapsamından ayıp ihbarının süresi içinde ve belirtilen şekil/ere uygun yapılmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat-malın iadesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, kömür ticareti yapan müvekkilinin davalıya ait kömür ocağından 03.09.2003 tarihinde 3. 190.000.000.-TL ödeyip, 50 ton kömürü 19 Mayıs/Samsun'da bulunan işyerinde satmak üzere satın aldığını, kömür torbalan üzerinde kömür vasfı, miktarı, kalorisinin yazılı olduğu satın alınan kömür torbaları içinde toz kömürün daha fazla olduğunu, taahhüt edilenden daha düşük kalori değeri olması nedeniyle kömürlerin yanmadığı yönündeki müşteri şikayetleri üzerine durumun şifahi olarak davalıya bildirildiğini, sonuç alınamaması üzerine 22.12.2003 gününde keşide edilenin ihtarname ile kömürlerin iade alınması ve zarar ziyanın tazmini isteminin de sonuçsuz kaldığını belirterek, ayıplı kömürlerin davalıya iadesine, fazlaya dair hak saklı tutularak şimdilik satım bedeline karşılık 100.000.000.- TL' nin 03.09.2003 tarihinden işleyecek ticari faizi ile nakliye ücreti ve yapılan giderler depolanma giderine ilişkin 100.000.000.-TL'nin ticari faizi ile mahrum kalınan kar bedelinden 100.000.000.TL'nin ticari faizi ile davacının ticari itibarinin zedelenmesine neden olunduğundan manevi tazminat hükümlerine göre 3.000.000.000.TL' nin davalıdan tahsilini talep etmiş, 04.10.2004 tarihli ıslah dilekçesi ile önceki beyan ve talepleriyle birlikte, satım bedelinden 3.090.000.000.-TL'nin nakliye ve depolama gideri olarak 5.100.000.000.- TL' nin mahrum kalınan kar olarak 3.500.000.000.- TL' nin toplam 11.690.000.000.- TL'nin de davalıdan ticari faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının kömürü ocak teslimi satın alıp, ocaktan çıkarılıp, tane ebadına göre yığın yapılıp, kömürleri davacının görerek göstererek ceviz ve fındık diye tabir edilen ebatların eşit oranda karıştırıp torbalanmasını isteyip, ocakta olduğu sırada kömürün torbalar halinde paketlendiğini, iddianın yerinde olmadığı gibi durumun açık ayıp olduğunu, ayıp ihbarının satış tarihinden 4 ay sonra yani süresinde yapılmadığını davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre, davacının torba kömürleri ocaktan 03.09.2003 tarihinde görerek satın aldığının davacının kabulünde olduğu, ayıp ihbarına ilişkin ihtarnamenin 22.12.2003 tarihinde olup TTK'nun 25/3. maddesi uyarınca düzenlenen sürelerin geçmiş olduğu, davacının öncesinde ayıp ihbarının sözlü olarak yapıldığı iddiasını tanıkla ispat istemine TTK'nun 20/3. maddesi gereğince itibar edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
SONUÇ : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 16.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.