Mesajı Okuyun
Old 21-08-2007, 12:17   #95
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

CEZA HUKUKU İLE İLGİLİ İÇTİHATLAR

-- Ölen ve eşi yan yana sanığın görüş alanında bulunmaktadırlar.Sanık av tüfeği ile kocaya ateş eder. Koca ölür,kadın yaralanır.Sanığın bir kişiyi öldürdüğü,diğerini ise öldürmeye teşebbüs ettiği iddiasıyla dava açılır.Mahkeme sanığı,bir kişiyi öldürmekten mahkum eder,kadına karşı olan eylem sebebiyle ise TCK m 44 gözetilerek ( fikri içtima) hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verir.

Yargıtay Kararı : " Olay anında yaralananın ölenin yanında bulunduğu,sanığın ölene ateş ettiği sırada mağdurun da isabet alarak yaralanabileceğini öngörebilecek durumda olduğu anlaşılmakla,mağdura karşı eylemin olası kast ile yaralama olarak vasıflandırılması gerekirken yazılı şekilde,ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

1 CD 2006/1345 2007/21629
---------------------------------------------------
Sahtecilik suçundan sanık Kıyas Uygun hakkında mahkumiyete ilişkin Iğdır Ağır Ceza Mahkemesince verilen 18.3.2003 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan,C Savcılığının bozma isteyen 1.4.2004 tarihli tebliğnamesi daireye gönderilmekle okunarak gereği görüşülüp düşünüldü : Asıl olan tapu dairesindeki herkese açık olan kayıtlar olup,tapu belgelerinin hukuksal değerlerinin bulunmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine hükümlülüğüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
6 CD 14.11.2005 2004/5983 2005/10076
------------------------------------------------------
Eşi olan katılanın önceden rızasını gösteren noterden verdiği muvafakatname ve aynı işyerinde birlikte çalıştıkları gözetildiğinde müşterek taşınmazın kendi şirketine kiraya verilmesinde kira sözleşmesine katılanın yerine imza atan sanığın eyleminde zarar verme bilinci bulunmamakla sahtecilik suçu oluşmamıştır.
CGK 30.11.1999 6/280-292
---------------------------------------------------
Sanığın önceden mevcut rızaya dayanarak annesi adına suça konu bonoya sahte imza attığı anlaşıldığından,sanıkta sahtekarlık kastı bulunmamaktadır.
Mağdurun rızası açık olabileceği gibi zımni de olabilir.Özellikle iki kişi arasındaki ilişkiler böyle bir rızanın varlığını ciddi olarak kabule elverişli olduğu takdirde bu rızaya dayanarak başkasının imzasını atan kimsede suç kastının bulunduğu kabul olunamaz. Yargıtayın duraksamasız uygulamaları bu yöndedir.
... Bu itibarla yüklenen suçun manevi ögesi bulunmadığından direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
CGK 30.3.1992 6/80-98
---------------------------------------------------
Tapu dairelerinde düzenlenen resmi senetlerin,HMUK m 295 te sayılan sahteliği ispat edilinceye kadar muteber evraktan sayılamayacağı gözetilmeden TCK m 342/1 yerine m 342/2 ile ceza tayini bozmayı gerektirmiştir.
6 CD 15.4.1997 4245/4169
------------------------------------------------
Sanığın imam nikahlı eşinden doğan çocuklarını resmi nikahlı eşinden doğmuş gibi göstererek nüfusa kaydettirme şeklinde gerçekleşen eyleminin TCK m 342/1 deki suçu oluşturması karşısında davaya bakmanın Ağır Ceza Mh. görevine girdiği gözetilmeden duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması...
6 CD 22.10.2002 8814/12023
Aynı Doğrultuda : 6 CD 21.5.2002 4507/6721
--------------------------------------------------
Boşanma hükmüne ilişkin tebligatı,diğer sanık Ahmet ile anlaşarak kendi adresine gönderilen tebligat evrakını "davalının kızkardeşi olduğu ve birlikte oturduğu" na inandırıp posta memurunu yanıltarak tebellüğ eden sanığın,tebligatın yapılmasını sağlamaktan ibaret eylemi tebligatla sınırlı olduğu ve bu durumda sanıkların eyleminin TCK m 342/2 ye değil, M 342/1 e temas ettiği gözetilmeksizin fazla ceza tayini...
6 CD 24.12.1999 7168/8053
---------------------------------------------
Ceza Genel Kurulunun 23.1.1967 gün ve 37/10 sayılı kararı ve bu doğrultuda süreklilik arzeden kararlarında vurgulandığı üzere :

TCK m 491,492,493 ün son fıkralarının;hırsızlık suçlarının işlenmesinde ister asli ister fer"i fail olsun suça katılmış olmakla beraber,suçun işlenmesi sırasında suç mahallinde bizzat bulunan şerikler hakkında uygulanabileceği benimsenmiştir.Buna göre şeriklerin asli veya fer"i iştiraki değil,suçun işlendiği sırada somut olarak suç yerinde bulunup bulunmamaları fail sayısının tayininde rol oynayacaktır. ... İncelenen olayda,savunma ve keşif tutanağına göre hayvanların çalındığı ağıldan 3 km uzakta bekleyen 3. sanık Cemal"in olay yerini görebilecek konumda olup olmadığı saptanıp buna göre TCK m 491/son hükmünün uygulanıp uygulanmayacağına karar verilmesi gerekirken... ( OYBİRLİĞİ İLE )
CGK 12,6.1995 6-161-197
------------------------------------------------
Olaya gözcülük yaptıkları anlaşılan kişilerin otomobil içinde bekledikleri yerden hırsızlık mahallinin görülüp görülmediği keşfen saptanmadan 493/son fıkrasının uygulanması bozmayı gerektirmiştir.
6 CD 15.2.1999 478/393
----------------------------------------------
Sanığın sahte kimlikle açtırdığı çek hesabı ile aldığı çek karnesinden düzenlediği sahte çekleri katılana vermekten ibaret eyleminin TCK m 504/1 de yazılı nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması ..
6 CD 17.6.2002 11069/8414
-----------------------------------------------
Sanığın bulduğu boş çeki sahte olarak imzalayıp bankaya ibraz etmesi üzerine,çekin sahteliğinin banka memurunca anlaşılıp ödeme yapılmaması nedeniyle eylemin nitelikli dolandırıcılık suçuna eksik kalkışma olup olmadığı tartışılmadan M 342/1 ile hüküm kurulması...
6 CD 3.3. 1993 968/2128
-----------------------------------------------------
Taklit paranın tedavüle konmasında kamu davası açılıncaya kadar değişik kişilere sahte para verilmesi suçun temadi unsurunu teşkil ettiğinden birleştirilen dosyalardaki iddianamelerin tarihlerinin farklı olmasına rağmen her iki suç ta iddianamelerin tarihinden önce işlenmiş olduğundan ayrı suçlar sayılamayacağı gibi TCK m 80 in de,suçun temadi eden suçlardan olması(teselsülün suçun bünyesi içinde bulunması ) karşısında uygulanamayacağının gözetilmemesi...
8 CD 3.4.1990 2249/3401
Aynı Doğrultuda : 8 CD 16.11.1993 9885/11450
-----------------------------------------------------
Sanığın abone olmadan sayaçtan geçirmek suretiyle elektrik kullanmaktan ibaret eyleminde müsned suçun manevi unsurunun oluşmadığı gözetilmeden mahkumiyetine karar verilmesi...
11 CD 25.3.1997 768/812
Aynı Doğrultuda : 6 CD 6.2.1997 473/1063
----------------------------------------------------
Sayacın önünün açık olması tek başına enerji hırsızlığı suçunun kanıtı olmamakla,suça konu elektrik sayacına ait varsa sayaç ayar bakım istasyon raporu getirtilerek suç tarihi itibariyle sanığın evinde bulunan priz,lambalar,kullandığı elektrikli aletler yerinde saptanıp bulunacak kurulu güce ve dosyadaki tüketim belgelerine göre,elektrik tüketimini engelleyici bir eylemin bulunup bulunmadğına ilişkin bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle kanıtların bir bütün halinde değerlendirilip sanığın suç kastının belirlenmesi gerekmekle eksik inceleme ile hüküm tayini bozmayı gerektirmiştir.
6 CD 18.9.2006 2004/4920 2006/ 8238
-----------------------------------------------------------
9.6.1993 tarihli iddianemenin hem sahte vekaletname düzenlenmesini,hem de vekaletnamenin tapu dairesinde yapılan ipotek işleminde kullanılmasını kapsadığı ve eylemin mahkemece de bu şekilde benimsendiği anlaşılmakla,sanık hakkında TCK nun 80. maddesinin uygulanmaması... 6 CD 24.6.1996 1792/7003
------------------------------------------------------------
Sanığın boşanmayı sağlamak için sahte kimlikle noterde vekaletname
düzenletip mahkeme ilamı almaktan ibaret eylemlerinin TCK m 342/2,80. maddelerine uyduğu gözetilmeden TCK m 342/1,80,350/1-3 maddeleri ile uygulama yapılması... 6 CD 3.7.1992 5116/5359
-----------------------------------------------------------
Sanığın süresi içinde icra müdürlüğüne verdiği dilekçede " haczi kabil malının bulunmadığını " bildiren dilekçesinin malbeyanı mahiyetinde olduğu gözetilmeden mahkumiyetine karar verilmesi...
8 CD 6.3.1987 818/1899
------------------------------------------------------------
Trafik olaylarına ilişkin incelemelerde Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi son merci olmadığı cihetle kusur oranına ilişkin farklı raporların birbirine ve diğer delillere göre birlikte serbestçe münakaşa ve takdir edilerek sanığın hukuki durumunun tayini gerekirken Adli Tıp Kurumunun son merci olduğundan bahisle raporunun tartışmasız kabulü suretiyle hüküm tesisi doğru görülmemiştir. 2 CD 27.9.1990 8431/9611
------------------------------------------------------------
Ceza tayini sırasında "sanığın şahsi ve sosyal durumu ile suçun işleniş şekli"nazara alınarak cezanın alt sınırdan tayini ile olumlu değerlendirme yapılmışken,aynı nedenlerin özgürlüğü bağlayıcı cezanın paraya çevrilmesinde sanığın aleyhine değerlendirilmesi ve cezanın paraya çevrilmesi halinde sanık üzerinde aynı etkiyi göstermeyeceğine karar verilirken sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirilmemesi gerekçede çelişki oluşturur.

Özgürlüğü bağlayıcı cezanın 647 sayılı yasanın 4. maddesi uyarınca para cezasına veya diğer önlemlere çevrilmesi cezanın kişiselleştirilmesini öngören yargısal kişiselleştirme kurumudur.Mahkemece bu talebin reddine karar verilmesi halinde dosya kapsamı ile sabit olan haklı ve yasal gerekçeler gösterilmelidir.

Öte yandan modern ceza hukukunda "yaptırım" kavramı değişikliğe uğramıştır.Artık sadece suçluya azap ve ızdırap vermek amacı güden yaptırımlar sisteminin toplumsal çıkarlarla bağdaşamayacağı anlaşılmış ve suçlunun ıslahı ile birlikte toplumsal yararı gözeten ve aynı zamanda toplumun tepkisini gösteren karma nitelikte yaptırımlar kabul edilmiştir.

Adli sicilde hükümlülük kaydı bulunmayan,dosyaya hiçbir olumsuzluğu yansımayan sanık hakkında,olumlu özellikleri nazara alınarak takdiri nedenlerle cezasında indirim de yapıldığı halde, aynı nedenler hapsin paraya çevrilmesinde aleyhine değerlendirilmiş,gerekçede çelişkiye düşülmüştür. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
CGK 7 .11.2000 209-214
Aynı Doğrultuda : CGK 16.11.1999 2-232-277
-------------------------------------------------------
"... Nitekim 7.6.1976 tarihli İBK da : ( ...gösterilecek gerekçenin sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır.Talebin bu niteliği,yasa koyucunun amaç amacına uygun olduğu gibi,kararı aydınlatmak,keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etme niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir..." denilmektedir.

İçtihadı Birleştirme Kararı"ndaki bu açıklamalar karşısında,yasa koyucunun amacına göz atmakta da,konunun değerlendirilmesi yönünden yarar ve hatta zorunluluk vardır.

Yasa tasarısının gerekçesinde benimsenen : (Prensipler) başlığı altındaki
4. Madde, " Kısa süreli hpis cezalarında,suçlunun kendi kendini ıslah etmesine imkan vermek ve mümkün olduğu kadar,bu cezalar yerine,elastiki, para cezası veya buna paralel diğer tedbirlerin uygulanabilmesi..." denilmektedir.

Metinde yer alan " Mümkün olduğu kadar" deyimi,genişletici bir uygulamanın kanun vazıınca amaçlandığını açıkça göstermektedir. Keza,gerekçede vurgulanan,bu tür suçlardan cezaevine girenlerin fazlalığı ve bunun devlete yüklediği ağır külfetin giderilmesi,cezaevine girme korkusunun sağladığı,suç işlemeyi önleyici hassanın yıkılmaması,bu suretle şahsın ve toplumun korunması ilkelerinin gerçekleştirilmesi,bu nevi suç faillerinin ağır cezalı suç failleri ile birarada kalmalarından doğacak birçok sakıncaların önlenmesi maksadına matuf yasal düzenlemeler olduğu anlaşılmaktadır.

ŞU HALE GÖRE ; SÖZÜ EDİLEN YASA HÜKÜMLERİNİN UYGULANMAMASI YÖNÜNDE GEREKÇELERİN YUKARIDA SAYILAN FAYDALARIN BULUNMADIĞINI GÖSTERECEK KİŞİSEL VE OLAYSAL ÖGELERİ İÇERMESİ GEREKİR.YASADAKİ DEYİMLERİN TEKRARI BU ANLAMDA YASAL BİR GEREKÇE OLARAK KABUL EDİLEMEZ.

Olayın 2/8 kusurla sebebiyet verilen trafik kazasından ibaret oluşu,sanığın 40 yaşında,evli,üç çocuklu,sabıkasız oluşu gibi olgular karşısında,yerel mahkeme kararındaki,647 sayılı yasanın 4.maddesinin uygulanmaması için gösterilen gerekçe,sözü edilen maddenin konuluşundaki amaç ve espriye ve yukarıda yapılan açıklamalara uygun görülmediğinden direnme kararının bozulmasına oybirliği ile karar verildi.
CGK 3.5.1982 9-154-193
-----------------------------------------------------------------
"... 647 Sayılı Yasanın 4. maddesinin gerekçesine dayalı olarak 7.6.1976 T ve 4/3 Sayılı İBK ile,yerleşmiş YCGK kararlarında açıklandığı üzere,özgürlüğü bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi,cezanın yargısal kişiselleştirme kurumudur. " Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar yerine para cezası veya diğer tedbirlerin uygulanmasına karar verilebilcektir" denilerek infazla ilgili eski sistemin terk edildiği açıklanmıştır. Öte yandan modern ceza hukukunda "ceza" kavramı değişikliğe uğramıştır.Sadece suçluya ızdırap vermek amacını güden yaptırımların yerini suçluların ıslahı ile birlikte toplumun da korunmasını öngören karma nitelikte yaptırımlara bırakmıştır. Sanık lehine olarak kabul edilen bu yöndeki uygulamaya,sanıığın talebi olmasa dahi,mahkemece re"sen karar verilebilir. Kazada eşi,yakınları ölen ve yaralanan sanığın babasını,sanık oğlunun cezaevine girmesiyle perişan edecek ve adeta sanığın babasını da cezalandırmış olacak bu durum modern ceza kavramı ile bağdaşmamaktadır.Bu nedenlerle direnme hükmünün bozulmasına (Oybirliği ile) karar verildi.
CGK 27.6.2000 2-136-146
--------------------------------------------------------------
" Evli,dört çocuk annesi,Almanya"da işçi olarak çalışan sanığın,ölenlerin yakınlarını, tazminat ödemek suretiyle tatmin ettiği nazara alınarak,647 SY m 4 uyarınca hürriyeti bağlayıcı cezasının paraya çevrilmesinin,şahsi ve sosyal durumuna,hak ve adalet kurallarına uygun düşeceği düşünülmeden,bu husustaki talebinin reddi yasaya aykırıdır..."
2 CD 16.11.1995 10444-12198
-----------------------------------------------------------------
60 Yaşında,evli,4 çocuklu,sabıkasız,ehliyetli şoför olup ölenin tedavisine
teşebbüs etmiş olması sanığın kişiliğinin olumluluk göstergesi olup hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmemesi yasaya aykırıdır.
2 CD 16.11.1995 10708/12176
----------------------------------------------------------------
647 Sayılı Yasanın 4. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına ilişkin kararın gerekçesi,ceza alt sınırdan tayin edilirken dayanılan gerekçe ile çelişmemelidir. CGK 20.4.1999 2/75-73
-------------------------------------------------------
Sanığın telefonu aracı kılıp kendisini Hazerli Yusuf olarak tanıtarak dolandırıcılık yapması ve haksız çıkar elde etmesi TCK m 504/3 e uyan (nitelikli dolandırıcılık)suçunu oluşturur. 6 CD 29.11.2001 14197/14681
---------------------------------------------------------
Yurt dışında iş bulacağı ve oturma izni sağlayacağından bahisle yakınanları kandırıp haksız çıkar sağlayan sanığın eyleminin(1475 sayılı yasadaki suç ile birlike) aynı zamanda TCk m 504/4 teki suçu da oluşturduğu,bu durumda TCK m 79 da gözetilerek daha ağır cezayı gerektiren TCK 504/4 maddesindeki suçtan tecziyesine karar verilekle yetinilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı hükmün kurulması ...
6 CD 16.10.2001 11336/12310
Aynı Doğrultuda : 6 CD 18.11.1997 11243/11048
6 CD 21.10.1997 9874/9662
-------------------------------------------------------------
"Şahsi ve sosyal durumu,suçun işleniş şekli gözönüne alınarak cezası alt sınırdan belirlenen ve yargılamada izlenen olumlu davranış ve tutumu nedeniyle TCK m 59 ile cezasından indirim yapılan sanığın cezasının paraya çevrilmesi isteği bu kabullere ters düşecek biçimde reddedilmekle gerekçede çelişkiye düşülmüştür.
CGK 29.9.1998 2/227-279
------------------------------------------------------------
TEK görevlilerince borcunu ödemediğinden sayacı mühürlenen sanığın mühürü fekkederek elektrik tüketmesi şeklinde gerçekleşen eylemi ile kullanılan elektrik sayaçtan geçtiğine göre eylemde hırsızlık değil,mühür fekki vasfı vardır. (TCK 274/1) 6 CD 3.2.1993 9316-732
-------------------------------------------------------------
Sanığın müşteki adına çıkarılan tebligatı " işçisi" diyerek ilgili memura yalan söylemek suretiyle almaktan ibaret eyleminin 7201 S Teb. K. m 55 e uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden TCK m 343/2 ile hükümlülük kararı verilmesi. 6 CD 5.6.2000 4409/4398
Aynı Doğrultada : 6 CD 21.5.2002 90/6719
------------------------------------------------------------
Sanığın kendisi yerine bir başkasını sınava soktuğunun henüz başlangıçta kimlik kontrolü aşamasında anlaşılmış olması karşısında eylemin TCK m 343/1 e uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden aynı yasanın 345. maddesi ile uygulama yapılması.
6 CD 1.10.2001 10839/11513
-------------------------------------------------------------
Yerine başkasının ÖSS sınavına girmesini sağlayan sanığın eylemi,bu durumun sınavda anlaşılmayıp,sınav sonunda sınav kağıtlarının görevlilere teslimi aşamasında fotoğrağlardaki farklılıktan saptanmış olması ve ÖSS sınav sonuçlarının iptal edilmesi karşısında eylemin TCK m 345 teki suçu oluşturduğu halde,m 343 ile ceza tayini bozmayı gerektirmiştir. 6 CD 6.6.2002 5037/7723
------------------------------------------------------------
Sanık tarafından ibraz edilen ve kendi fotoğrafını taşıyan,ancak başkasına ait kimlik bilgilerini içeren nüfus cüzdanına itibar etmeyen polisler sahteliği farkedip sanığı yakalamış bulunduklarına göre,nüfus cüzdanının iğfal kabiliyeti bulunmadığı ortaya çıkmıştır. Bu itibarla polisleri aldatamayan ve aldatıcılık niteliği bulanmayan nüfus cüzdanı ile sahtecilik suçu oluşmamıştır. Direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir. CGK 21.11.1994 6-275/294
---------------------------------------------------------------
Suça konu pasaportla hava limanında yurt dışına çıkış yapmak istenirken pasaport kontrolünde vizenin sahte olduğu anlaşılmış olması karşısında aldatma yeteneğinin ne şekilde oluştuğu karar yerinde açıklanıp gösterilmeden yazılı kararın verilmesi.
6 CD 11.6.2002 6483/8025
------------------------------------------------------------
Suça konu sürücü belgesi elde edilemediğine ve iğfal kabiliyet bulunup bulunmadığına dair rapor elde edilemediğine göre suç unsurları oluşmadığından beraat kararı verilmelidir.
6 CD 9.10.2001 11949/11970
Aynı Doğrultuda : 6 CD 27.9.2000 6375/6489
--------------------------------------------------------------
Dosya içeriğine göre,katılanın,borcuna karşılık,sanığa 450.000 liralık bono verdiği,sanığında 450.000 rakamının önüne 15 rakamlarını ilave ederek boş olan yazı kısmını da doldurduğu ve ciro ederek başkasına verdiği anlaşılan olayda yerel mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık objektif iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığına ilişkindir.

Suça konu senetle ilgili ekspertiz raporunda sol başa eklenen 15 rakamının ilk bakışta anlaşıldığı,tahrifatın iğfal kabiliyeti bulunmadığı belirtilmiş,mahkemece yapılan incelemede de aynı belirlemeler yapılmıştır. O halde,üzerinde tahrifat yapıldığı ilk bakışta anlaşılan bonoda sahtecilik suçunun unsurları oluşmaz.İğfal kabiliyeti objektif ölçülere göre yoktur. CGK 22.5.1998 6-144-200
-----------------------------------------------------------
Onaysız fotokopiden ibaret belgede iğfal kabiliyetinin ne şekilde oluştuğu tartışılıp açıklanmadan mahkumiyet kararı verilmesi...
6 CD 18.12.2000 9986-9821 Aynı Doğrultuda :
6 CD 25.3.1996 3267/3103
------------------------------------------------------------
Avustralya Başkonsolosluğunca vize istemi ile başvuranların verdikleri belgelerin ilgili kurumlardan teyidinin mutlak olarak istenip istenmediği,
belgelerin konsolosluğu şüpheye düşürecek mahiyette bulunup bulunmadığı,iğfal kabiliyeti ile ilgili rapor da aldırılarak delillerin bir bütün halinde değerlendirilerek suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı belirlenmelidir. 6 CD 10.5.2001 7600-7929
-------------------------------------------------------------
Sanığın tapu sicilindeki ilgili haneleri silip yerine kendi el yazısı ile yeni yazıları yazdığı,inceleme yapan müdürce ilk bakışta farkedildiğine göre,iğfal kabiliyetinin ne surette oluştuğu açıklanmadan ve eylemin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturup oluşturmadığı da tartışılmadan,TCK m 339 ile hüküm kurulması...
6 CD 30.9.1992 5206-6143
--------------------------------------------------------------
Sanığın tabanca ile etkili mesafeden mağdurun göğüs bölgesine ateş ederek neden olduğu olayda,olayın akabinde mağdurun ölmesini engellemek amacıyla zaman geçirmeksizin sağlık kuruluşuna götürerek tedavisini yaptırmış olması ve ölümün gerçekleşmemiş olması karşısında
5237 sayılı yasanın 36. maddesinin(gönüllü vazgeçme) uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılmaması.
1 CD 21.3.2007 1825-1786 Aynı Doğrultuda :
1 CD 07.02.2007 3317-249
---------------------------------------------------------------
1-Sanığın tüm aşamalarda "mağdura ait büfenin kepengini indirip asma kilidi ve camı kırdığını,ancak pişman olup hırsızlık yapmaktan vazgeçtiğini " savunmuş bulunması ve eylemi tamamlamasına mani başkaca bir etkenin de olmaması karşısında 765 SK m 61/son(5237 SK m 36/1)maddesinin uygulama yeri bulunup bulunmadığının tartışılmaması;
2- 765 SK m 61/son(5237 SK m 36/1)in uygulanması durumunda, kendiliğinden vazgeçme aşamasına kadar oluşan mala zarar verme suçundan, mağdurun şikayetinden vazgeçmiş bulunduğu nazara alınarak hüküm tesis edilmelidir. 6 CD 23.2.2006 722/1709
----------------------------------------------------------------
Odadaki şahısların isabet alabileceğini öngörebileceği halde,alkollü olan sanığın kontrol amacı ile ateş etmesi neticesinde mermi isabetiyle ölüm vukubulduğuna göre,sanığın bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verdiğinin
kabulü gerekir. 1 CD 11.12.2006 4308-5530
-----------------------------------------------------------------
Tehdit fiilinde objektif kortucu ve endişe vericilik yeterli olup,somut olayda mağdurun korkup korkmadığı araştırılmaz.
Kavga ve tartışma sırasında haksız bir fiilin kendisinde husule getirdiği şiddetli öfkenin etkisi ile sarfedilen sözler,koşulları varsa ancak yasal indirim sebebi olarak kabul edilebilir ise de,önceden ilke boyutunda kastı kaldıran ve suçun oluşumunu engelleyen bir husus olarak kabul edilemez. Bu itibarla,sanığın,mağdurun sövmesinin yarattığı haksız kışkırtma sonucu katulana yönelttiği " senin ecelin benim elimden mi olacak) biçimindeki sözlerinin tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeden beraat kararı verilmesi... 4 CD 13.3.2007 2005/13379-2007/2407
---------------------------------------------------------------
Sayacın mühürleri ile oynanmış olmasının tek başına atılı suçu oluşturmayacağı gözetilerek katılan idareden sayaca ait suç tarihinden önce ve sonraki 1 er ıyıllık dönemleri kapsayan tüketim belgeleri getirtilerek,evdeki elektrikli aletler,lamba,priz sayısı ile kullandığı tüm aletler esas alınarak elektrik tüketiminde düşme olup olmadığına dair bilirkişi görüşü alındıktan sonra delillerin bir bütün halinde takdiri ile hukuki durumun tayini yerine eksik inceleme ile hüküm kurulması.
6 CD 1.2.2007 3900-907
---------------------------------------------------------------
Oluşu mahkemece kabul edilen,sanığın görevi gereği yapması gereken ipotek tesisi işlemini yapma karşılığında müştekiden 250 YTL isteyip alma şeklindeki eylemi,765 sayılı yasanın 212/1 maddesine göre suç tarihi itibariyle rüşvet almak suçunu oluşturduğu,5237 sayılı TCK m 252 de rüşvet suçunun 765 sayılı yasadan farklı olarak yalnızca,kamu görevlisinin görevlerinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişi ile vardığı anlaşmayla yarar sağlaması olarak düzenlendiği ve bu durumda,765 SY 211/1 maddesinde düzenlenen yapılması gereken iş için menfaat sağlamanın 5237 sayılı yasada rüşvet suçu olarak kabul edilmediği ve 257.maddedeki görevi kötüye kullanma suçu vasfında bulunduğu;aynı yasanın 7/2 maddesine göre 5252 sayılı Y. nın 9/3 maddesi gereğince yapılacak lehe yasa değerlendirmesinde karşılaştırmanın buna göre yapılması gerektiği halde,eylemin 5237 SY nın 252. maddesine uyduğunun kabulü yasaya aykırıdır. 5 CD 3.5.2007 84-3195
---------------------------------------------------------------
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 1412 S CMUK 97/2 maddesi ve aynı yönde hüküm bulunan 5271 S CMUK 118/4 maddesi gereğince " C Savcısı hazır olmaksızın konut,işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulur" hükmüne aykırı davranılması suretiyle dava konusu eşyanın usulsüz yapılan arama sonucu ele geçmesi ve aleyhine başka delil de bulunmaması nedeniyle sonucu itibariyle beraat kararı doğru olduğundan hükmün onanması gerekmiştir.7 CD 22.3.2007 7699-1958
--------------------------------------------------------------
1-Taksirle ölüme neden olma suçu ile ilgili hükme yönelik temyiz itirazlarının reddine ; Ancak :
2-Trafik güvenliğini tehliyeke düşürme suçuna yönelik temyize gelince,bir fiil ile birden fazla suçun oluşmasına neden olan sanığın yalnızca daha ağır cezayı gerektiren bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan sorumlu tutulması gerektiği gözetilmeden ayrıca trafik güvenliğini tehlikeye düşürme suçundan da mahkumiyet kararı verilmesi kanuna aykırıdır. 9 CD 12.6.2007 4639-5186
--------------------------------------------------------------