Mesajı Okuyun
Old 12-07-2005, 22:41   #125
Gemici

 
Varsayılan Kategorilerle Düşünme

Beynimiz yapısı itibarı ile komplex yapıları kavrıyacak durumda değildir. Olayları, görüp duyduklarımızı, yaşadıklarımızı anlıyabilmek için onları sınıflandırırız. Bu sınıflandırma çevremizle ve diğer insanlarla iletişimde bulunup anlaşmayı kolaylaştırır.

Sınıflandırma, diğer bir deyimle kategorilere ayırma olayları ve gördüklerimizi belirli bir çekmeceye veya dolaba koymak gibi bir şeydir. Gördüklerimizi, duyduklarımızı, okuduklarımızı, hayal ettiklerimizi kategorilere ayırmak sadece beynimizin yapısı ile ilgili olan bir özellik değildir; Kategorilerle düşünmeyi bize öğreten ve aşılayan toplum ve aldığımız eğitimdir en başta.

Kategorilerle düşünmenin yıkarıda belirttiğim faydalarının yanında birde düşüncemize sınır koyan, bizi serbestçe düşünmekten alıkoyan bir yönü vardır.

Kategorilerle düşünmeye örnekler:

İyi kötü
Faydalı zararlı
Yakın uzak
Güzel çirkin
Çok az
Gece gündüz
Çalışkan tembel
Aydınlık karanlık

Örnekleri istediğiniz kadar çoğaltabilirsinz. Her kavramın bir karşı kavramı var. Ve biz bunları günlük yaşantımızda defalarca tekrarlıyoruz; çoğu zaman üzerinde fazla düşünmeden.

İyi ve kötü üzerinde biraz düşünelim isterseniz. Bir insan ne kadar iyidir ne kadar kötüdür? İyiliğin ve kötülüğün ölçüsü nedir? Birisini kötü olarak nitelendirdiğimizde dolaylı olarak kendimizi iyi olarak nitelendirmiyormuyuz? Kötü olarak nitelendridiğimiz kimse gerçekten kendisini iyi mi görüyor ve bizi kötü mü görüyor? Bize onu kötü görme hakkını veren kimdir? O na bizi kötü görme hakkını veren kimdir?

Birde üçüncü kişiler var işin içinde; Onların bizi kötü karşı tarafı iyi görmesi ihtimaline ne diyeceğiz peki?

İyiler n e kadar iyidir, kötüler ne kadar kötüdür? İyilerin kötü tarafı, kötülerin iyi tarafı yok mudur?

Kategorilendirme yaparken neden uç noktaları alıyoruz? Uç noktaların arasında yer alan varyasyonları neden göz ardı ediyoruz?

Yılanı hepimiz biliriz; ‘başını küçükken ezmemiz gereken’ yılanı. Bu yılanla ilgili onlarca atasözümüz var. Bütün bu atasözlerinin ortak bir yanı var, o da yılanın zararlı oluşu. Yılanın zaralı oluşunun gerekçesi, zehrinin öldürücü olması.

Yılanının zararlı olan bu zehri son zamanlarda çeşitli hastalıklara karşı ilaç olarak kullanılıyor. Örneğin: Romatizma, sara, migren, eklem iltihabı, astma. Yılan zehiri ayrıca ağrı dindirici birçok ilaçta kullanılıyor.
Yaz nezlesinin terapisinde yılan zehiri kullanılıyor. Terapinin bir seansı 105.- ile 150.- Euro arası, bütün terapi 1500.-. Euro masrafa yol açıyor. Zehirini sağmak için yılan çiftlikleri kurulmuş, birçok yerde.

‘Yılan adamın topuğunu gözler, adam yılanın başını’ atasözünde olduğu gibi yılana belirli bir art niyetlilik atf etsek bile, ben yılanın gerçekten art niyetli olduğuna inanmıyorum. Art niyetli olmak insanlara özgü bir vasıf bence, hayvanlarda sadece içgüdü vardır.

Kötülük sembölü olarak gördüğümüz yılanın öldürücü zehiri bile, olaya başka bir açıdan baktığımızda faydalı olabiliyor, görüldüğü gibi.

Şimdiye kadar sadece siyah ve beyaz olarak algıladığımız ve ara tonlarını göremediğimiz veya görmek istemediğimiz diğer olaylara, varlıklara ve oluşumlara neden başka bir açıdan bakmıyoruz dersiniz?

Saygılarımla