Mesajı Okuyun
Old 06-07-2009, 15:55   #16
HÜLYA ÖZDEMİR

 
Varsayılan Noter İhtarnamesi Yargı Kararından Daha Güçlü Değildir.

Sayın Fahri Sürücü'nün haklı olarak ortaya koyduğu çelişkiye katılıyorum.

Noter ihtarında rakam zikretmeden talep edilen alacak kalemleri temerrüt için yeterli sayılırken , aynı alacağın davaya konu edilmesi halinde dava değerinin ıslah adı altında arttırılması ve harç tamamlama işleminin yeni bir dava sayılması ve faizin başlangıcının ıslah tarihi olması hakkaniyete aykırıdır. Zira ;

1.Dava değeri arttırılırken o güne kadar oluşan usul işlemlerinin değiştirilmesi istenmemekte, bilakis o usul işlemlerine dayanılarak yargılama sonucu belli olan alacak tutarının tamamı için ek harç yatırılmaktadır. Hukuk yargılama yasasında harcın tamamlanmasını yeni bir dava sayan bir hüküm yoktur. O halde faizin başlangıç tarihinin ilk dava tarihi olması gerekmektedir.

Kıdem tazminatı , iş kazalarından ve haksız eylemlerden kaynaklanan davalarda faizin başlangıcı olay tarihi olduğu gibi Yargıtay'ın son yıllardaki kararları ile aynı dava içinde ıslahla arttırılan miktar için faizi ıslah ( harç tamamlama ) tarihinden itibaren başlatmak, buna karşılık dava öncesi noterden gönderilen ihtarnameye göre faiz başlangıcını belirlemek; noter ihtarnamesini faizin başlangıcı için yeterli bulurken, kısmi dava açılmasını temerrüde düşürme saymamak yargının kendi kendini güçsüz kılmasıdır.

2. Kısmi dava aslında bir tespit davasıdır.Asıl alacak tutarı yargılama sürecinin son aşamasında bellli olmakta, hakim yargılama sonucu kanıtlanabilen alacağın tamamını hüküm altına almakla yükümlü bulunmaktadır.

3. Yargıtay'ın ilk (kısmi ) davayı alacağın tamamı için temerrüt başlangıcı kabul etmeyen; yargılama sonucu belirlenen asıl alacak tutarının faizini, ilk dava tarihinden değil de ( ıslah adı altında ) dava değerinin artırıldığı , harcın tamamlandığı tarihten başlatan kararları 28.11.1956 tarih 15/15 sayılı içtihatı birleştirme kararına aykırıdır. Çünkü "talebinin kabule şayan olduğunu ıspat eden davacı, dava açtığı tarihte davalıyı temerrüde dürüşmüş sayılmalıdır." Temerrüt kısmi olamıyacağına göre, ilk açılan dava noter ihtarnamesinden daha değersiz ve daha güçsüz sayılamıyacağından kısmi dava olduğuna bakılmayarak davalının alacağın tümü için temerrüde düştüğünü kabul etmek gerekir.

4. Aynı davada dava değerinin arttırılması, ileriye yönelik değil davanın başlangıcından bu güne kadar yapılan usul işlemlerinin geriye dönük bir değerlendirmesi, bir yargılama aşamasıdır. BK 42/2 hükmü hakimin zarar ve kapsamını ( gerçek alacak ve tazminat tutarını ) doğrudan belirleme işleminin bir sonucudur.

5. 23.12.1976 Tarih ve 7/6 sayılı Yargıtay İçtihatı birleştirme kararında " davalı, davanın açılması ve usulü dairesinde tebliğ olunması ile temerrüde düşmüş sayılır" derken kısmi -ek dava ayrımı yapmamıştır.

Bu çelişkinin biran önce giderilmesini sağlayıcı düzenlemeler yapılması gerekmektedir.

Kaynak : Legal İş Hukuku Dergisi, Sayı 21, Av.Çelik Ahmet Çelik