Mesajı Okuyun
Old 27-10-2007, 11:26   #1
leventcukur

 
Varsayılan İcra Tahsil Harcı

T.C
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E: 2004/12-336
K: 2004/338
T: 9.6.2004

ŞİKAYET
İCRA TAHSİL HARCI
ÖZET: Konusu para alacağı olan icra takiplerinde, takip konusu alacağın borçlu tarafından taksitler halinde ödenmesi durumunda icra tahsil harcının alınmasının, alacağın tamamının ödenmesinden sonraya bırakılması mümkün değildir.
(2004 s. İİK. m. 15,89)
(492 s. Harçlar K. m. 2, 28, 37)

Şikayet davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (İstanbul Dördüncü İcra Hukuk Mahkemesi)nce şikayetin reddine dair verilen 10.3.2004 gün ve 2004/169-249 sayılı kararın incelenmesi şikayetçi vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 27.4.2004 gün ve 2004/6503-10405 sayılı ilamı ile; (...İİK.nun 15. maddesine göre yasada hilafı yazılı değil ise bütün harç ve masraflar borçluya ait olup ayrıca hükme hacet olmaksızın borçludan tahsil olunur. Tahsil harcının yükümlüsü borçlu olduğundan alacaklıya ödeme yapılırken tahsil harcının düşülmesi doğru değildir. Mahkemece alacaklının tahsil harcına yönelik şikayetinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde istemin reddine karar verilmesi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Şikayetçi vekili.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstek, icra müdürlüğünün işlemini şikayete ilişkindir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 492 sayılı Harçlar Kanununun 28. maddesinin (b) bendinde yer alan icra Tahsil Harcının Ödeme (tahsil) zamanı ve şekline ilişkindir. Harçlar, kamu hizmetlerinden yararlananların ve hatta yararlanmak zorunda bırakılanların bu hizmet vesilesiyle ödedikleri bir çeşit vergilerdir. Bu ödeme hizmet maliyetini kısmen paylaşmadır. Devletin arz ettiği hizmet kişi için ölçülür bir fayda sağlıyorsa, gerek hizmetlerin aşırı bir şekilde yayılmasını önlemek arzusu, gerek maliyetleri hizmeti talep edenlere ödetmenin daha adil olacağı düşüncesi bilhassa son yıllarda kamu hizmetini kullanana, bedel ödetme ilkesinin yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Harçlar çok eski yıllardan beri kullanılmıştır. Cumhuriyet döneminde 1927 yılından beri ve özellikle 1934 yılında çıkarılan çeşitli kanunlarla harçların kapsamı ve miktarları yeniden belirlenmiştir. Harçları çeşitli kanunlarda ve dağınık bir şekilde düzenlemenin doğurduğu sakıncalar nedeniyle 1952 yılında yeni bir Harçlar Kanunu (5887 Sayılı) yürürlüğe konulmuştur. 1964 yılında harçlar konusundaki hükümler yeniden gözden geçirilmiş ve yenilikler de yapılmak suretiyle 492 sayılı Harçlar Kanunu TBMM tarafından kabul edilerek yürürlüğe girmiştir (Türk Vergi Sistemi Prof. Dr. Kenan Bulutoğlu s. 497-499).
Anılan Yasanın gerekçesinde harçların; mahiyetleri bakımından teorik olarak kamu alacağı kategorisini teşkil ettikleri belirtildikten sonra harcı doğuran olayın, yapılan bir kamu hizmeti olduğuna işaret edilmiştir. Ancak, bir hizmetin harç konusu olabilmesi için; kişinin bir kamu müessesesinden faydalanması, kişiye kamu eliyle özel bir yarar sağlanması, kamu idaresinin kişinin bir işiyle uğraşması yani ferde bir hizmet vermesi gerekir. Bu esaslara göre harç, kişilerin özel menfaatlerine ilişkin olarak kamu müesseseleri ve hizmetlerinden faydalanmaları karşılığında yaptıkları ödemelerdir. Dolayısıyla harç mükellefiyeti, "masrafı karşılama" ve "faydalanma" prensiplerine dayandırılmıştır (Millet Meclisi Tutanak Dergisi-Dönem: 1, Cilt: 25, Toplantı: 3, Sayfa 282/2).
Harçlar hakkındaki bu genel açıklamalardan sonra konumuzu teşkil eden icra harçlarına gelince; öğretide genel olarak Devletin, icra hukukundaki faaliyetine karşılık aldığı paraya icra harcı denmektedir (Prof. Dr. Baki Kuru-lcra ve İflas Hukuku-Üçüncü Baskı - 1988 - Cilt, Sayfa 107-108). İcra ve İflas Harçları 492 sayılı Harçlar Kanununun birinci kısmında, yargı harçları bölümünde, 2-37. maddelerde düzenlenmiştir. Harçlar Kanunundaki icra ve İflas harçlarının detaylarına girmeden önce icra ve iflas Kanununun harçlarla ilgili hükümlerine bir göz atmakta fayda vardır. Bilindiği gibi; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu 19.6.1932 günü yürürlüğe girmiştir. Anılan Yasanın 15. maddesinin birinci fıkrası; icra ve iflas harçlarını kanun tayin eder. Kanunda hilafı yazılı değilse, bütün harç ve masraflar borçluya ait olup neticede ayrıca hüküm ve takibe hacet kalmaksızın tahsil olunur hükmünü ihtiva etmektedir. Yasa koyucu bu madde ile icra ve iflas harçlarının çerçevesini tayin etmiş kanunla alacaklının ödemesi gerekenlerin alacaklıdan, (2548 sayılı Yasada olduğu gibi) diğer harç ve masrafların sonuç olarak borçludan tahsil edilmesi gerektiğini hüküm altına almıştır. IİK.nun 15. maddesi; harçların mahiyetini, miktarını, ödeme zamanını ve şeklini doğrudan doğruya diğer yasalara ve özellikle Harçlar Kanununa bırakmıştır, icra harçları 492 sayılı Yasaya bağlı (1) sayılı tarifenin yargı harçları kısmının (B/1) bölümünde düzenlenmiştir. Buna göre ilgililer; icra takibi sırasında ve takibin niteliğine göre başvurma harcı, peşin harç, icra tahsil harcı ve yerine getirme harcı olmak üzere dört çeşit harç ödemek zorundadırlar, ilamlı takiplerde bu harçlardan sadece peşin olanı aJınmaz. Diğer tüm harçların bu takipte de tahsili gerekir. Harçlar Yasanının 29. maddesine göre, peşin harçlar, takip sonunda alınacak asıl harca (tahsil harcına) mahsup olunur. Burada hemen şu hususu da belirtmek gerekir ki borçlu takip nedeni ile sadece alacaklıya karşı sorumlu ve borçlu değildir. Alacaklının yanında takip hukukunun prosedürünün uygulanması ve dolayısıyla icra takibi nedeniyle Devlete karşı da borçludur. Borçlunun Devlete olan borcu, tabi ki harç borcudur, icra dairesine yatırılan para nedeniyle borçlu, hem alacaklıya ve hem de Devlete olan borcundan kurtulur. Borcun tamamının icra dairesine yatırılmaması durumunda yatırılan miktar kadar borcundan kurtulmuş olur. Böylece İcra kasasına ödeme yapıldığı anda borç ortadan kalkar. Borçlar Kanununun 113. maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca takip konusu borcun icra dairesine ödenmesi tarihinden itibaren borçlu, faiz borcundan da kurtulmuş olur. Bundan başka ödeme tarihi, harç alacağının ve oranının yanında harç borcunun doğup doğmadığını da tayin eder. Çünkü alacaklının, borçlunun borcunu ödememesinden dolayı onun hakkında icra takibine girişmesi durumunda borçluya İİK. ve Yönetmeliği hükümleri uyarınca ödeme emri çıkardıktan sonra borçlu, henüz ödeme emrini tebellüğ etmeden önce borcunu icra dairesine gelip yatırırsa bu aşamada harç ödeme mükellefiyetinden de kurtulmuş olur. Alacaklının alacağını mutlaka borçlunun ödemesi gerekmez. Üçüncü şahısların da diledikleri takdirde icra Dairesine başvurarak borçlunun borcunu ödemek istemeleri mümkündür, icra Müdürlüğünün ödenmek istenen borcu kabul etme mecburiyeti vardır. Önemli olan, alacaklının bir an önce alacağına kavuşmasıdır. 12. maddenin yasaya konuluş nedenini bu düşünceler teşkil etmektedir. Harçlar Kanununun 28. maddesi (b) bendinde yer alan ve icra takiplerinde tahsil harcının, alacağın ödenmesi sırasında tahsil edilmesi gerektiği şeklindeki hüküm, yasanın diğer hükümleri gibi kamu düzeni ile ilgilidir. Borçla ilgili olarak icra dairesinin kasasına yatırılan paranın ister borçlunun veya üçüncü şahısların kendi rızaları ile yatırdıkları para olsun, isterse ÜK.nun 89. maddesi uyarınca diğer alacaklıların ve üçüncü şahısların elinde haczedilen mallarla ilgili paralar olsun bunların kaynağına bakılmaksızın bu paralardan alacaklıya yapılan ödeme nispetinde -harcın tamamı tahsil edilinceye kadar-harç alınması gerekir. Gerek icra iflas Yasasında ve gerekse harçlarla ilgili yasalarda bunun aksine bir hüküm mevcut değildir. Nitekim talimat icraların-ca tahsil edilen paralar, esas takibin yapıldığı icra dairesine aynen ve hiçbir kesinti yapılmaksızın gönderilir. Harç ve masrafın hesabı esas takibin yürütüldüğü yer icra Dairesince yapılır.
Devletin icra takibi nedeniyle aldığı harçlardan en önemlisi Harçlar Kanununun 28. maddesinin (b) bendinde düzenlenen icra tahsil harcıdır, icra tahsil harcı, bu yasal düzenleme uyarınca alacağın ödenmesi sırasında tahsil olunur. Borçlu dilerse icra dairesine başvurarak tüm ferileriyle birlikte harç ve masrafları da kapsayacak biçimde borcunun tamamını hesaplattırıp öder veya borcundan mahsup edilmek üzere kısmi ödemede bulunur. Bu ödemeleri alacaklının arzu ettiği zaman icra dairesinden alma hakkı vardır. Borçlu ister kısmen isterse tamamen ödemede bulunsun, ödediği paralar II. Kanunu Yönetmeliğinin 57. maddesi uyarınca düzenlenen bir tahsilat makbuzu ile teslim alınarak kasa defterine işlenir. Düzenlenen tahsilat makbuzunun bir nüshası da, ödemede bulunan borçluya verilir.
Alacaklının, dosyaya yatırılan paraları almak istemesi halinde yine yönetmeliğin 58. maddesi uyarınca düzenlenecek reddiyat makbuzunda kesilecek tahsil harç miktarı da gösterilmek suretiyle "verilmesi lazım gelen paranın" miktarı da ayrıca gösterilir ve düzenlenen makbuz alacaklıya imza karşılığında teslim edilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, eğer bir harç alacağı mevcut ise bunun mutlaka her ödeme sırasında tahsil edilmesi gerektiğidir. Devlet tahsil harcını takibe konu asıl alacak üzerinden almaktadır. Bundan sonraki tahsilatlardan (faiz tahsilatlarından) harç alınması, Harçlar Yasasının 20. maddesinin açık hükmü karşısında mümkün bulunmamaktadır. Kanun, harç alacağının tahsilini borcun tamamının ödenmesi şartına bağlamamıştır. Borcun tamamı ödenirse elbetteki harç da tahsil edilecektir. Borcun tamamı değil de taksit taksit ödenmesi söz konusu ise bu taktirde yapılan borç tahsilatlarının alacaklıya ödendiği miktara göre harç tahakku-kuk ve tahsilatı yapılacaktır. Çünkü Devlet, verdiği hizmet yani yaptığı tahsilat kadar harç almayı hak etmiştir.
Harçlar Kanununun 28. maddesinin (b) bendinde düzenlenen diğer bir husus ise "ödeme yapılmayan hallerde harç alacağının doğması" durumunda bunun ne zaman ve nasıl ödeneceğidir. İcra daireleri para alacaklarının tahsilinden başka konusu para ile değerlendirilmesi mümkün olmayan ilamlı icra takiplerini de yerine getirirler. Bu gibi hizmetlerden dolayı alınan harca "icranın yerine getirilmesi harcı" denir (Prof. Baki Kuru - icra İflas Hukuku Cilt: 1, sayfa: 109). Ödeme yapılmayan hallerde alınacak harçlar, anılan yasanın, 18 ve 19. maddelerinde düzenlenmiştir. Bunlar gayrimenkul ve gemi tesliminde ve ayrıca menkul tesliminde alınan harçlardır. Kanun bu harçlar için, bunların nitelikleri gereği 15 günlük ödeme süresi belirlemiştir. Harç alacağının icranın yerine getirilmesiyle doğacağını bu doğumdan itibaren, 15 gün içinde ödeneceğini hiçbir duraksamaya meydan vermeden açıkça belirtmiştir. Yasanın 18. maddesinde; bir gayrimenkulun veya bir geminin tahliye ve teslimine dair olan icra takiplerinde tahsil harcının; bir yıllık kira bedeli, yoksa bu süreye göre takdir edilecek bir bedel üzerinden hesaplanacağı açıklanmıştır. Menkul tesliminden bahseden 19. madde de ise; bir menkulün teslimine dair olan icra takiplerinde tahsil harcının; menkulün ilamda veya takip talebinde gösterilen değeri, bu yoksa takdir edilecek değer üzerinden hesaplanacağı öngörülmüştür. Dikkat edilecek olursa buradaki harçlar da konusu para olmayan yani yasanın deyimiyle ödeme yapılmayan hallere ilişkin bulunmalarına rağmen nisbi tarife üzerinden alınan (tahakkuk ve tahsil edilen) harçlardır. Bu takipler sonucu harç alacağının 15 gün içinde ödenmesi gerekir. Harç alacağı, doğumu tarihinden itibaren ilgilisi tarafından 15 gün içinde ödenmediği takdirde liK.nu Yönetmeliğinin 60. maddesi uyarınca harç tahsil müzekkeresi tanzim edilerek tahsili için vergi dairesine gönderilir.
Çocuk teslimi gibi ilamların yerine getirilmesinde ise (1) sayılı tarifenin (B/1-2) bendi uyarınca maktu yerine getirme harcı alınır. Harç tahsil müzekkeresinin yazılmasından sonra dosyanın işlemden kaldırılması gerekir. Eğer, dosyada yapılması gereken başka bir işlem varsa ve 15 günlük harç ödeme süresi de geçmişse işlemin yapılmasını talep eden taraf (borçlu veya alacaklı olması fark etmez) harç tahsil müzekkeresinde belirtilen harç miktarını ödediğini belgelendirmedikçe veya ödemedikçe icra müdürü o işlemi ve müteakip işlemleri yapamaz. Çünkü Harçlar Kanununun 32. maddesi; yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağını öngörmüş, ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer tarafın ödemesi halinde işleme devam olunacağı hükmünü getirmiştir. İcra harçları da yargı harçları içinde kabul edildiğine göre anılan şekilde işlem yapmaktan başka yol yoktur. Harçlar Kanununun ödeme ile ilgili genel hükümlerini düzenleyen 127. maddesi; bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, harçların tamamı peşin olarak ödenmeden harca mevzu olan işlemin yapılamayacağını öngörmektedir. Buradan da kolayca anlaşılmaktadır ki harçlar yasası kural olarak harçların peşin alınmasını emretmektedir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi Harçlar Kanunu, para borçlarıyla ilgili icra tahsil harcının alacağın -ister kısmen (taksitle), isterse tümden olsun- tahsili sırasında alınmasını öngörmektedir. Alacaklının, alacağının tamarnını elde edinceye kadar takibe devam etmek hakkı ve yetkisi vardır. İcra Dairesince kesilen harç nedeniyle alacaklı, alacağının tamamına kavuşamadığı takdirde borçlunun malvarlığı üzerinde takibi devam ettirerek alacağını eksiksiz tahsil etme olanağına her zaman sahiptir. Alacaklı, icra takibinin herhangi bir safhasında borçlu aleyhine yürüttüğü takibi sürdürmekten vazgeçerse ve hatta bunu bir beyan olarak icra tutanağına yazdırmak isterse İcra Müdürü, feragat beyanını zapta geçirmeden önce feragat harcını borçlu ödemede bulunmadığı takdirde alacaklıdan tahsil etmesi gerekir. Yasanın 32. ve 127. maddeleri hükümleri bu konuda hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıktır. Özet olarak belirtmek gerekirse; Harçlar Yasasının 37. maddesinde düzenlenen ve harçların Vergi Dairesince tahsilini öngören kural, İcra Dairesince başkaca hiçbir işlem yapılmaksını gerektirmeyen ve yasanın öngördüğü süreler içinde harç ödemesi yapılmayan konular münhasırdır. Kısaca harç tahsil müzekkeresi yazılmak suretiyle icra tahsil harcının Vergi Dairesince tahsili öngörülen takip dosyası infaz edilmek suretiyle icra müdürü tarafından işlemden kaldırılan işlerle ilgilidir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; somut olayda olduğu gibi konusu para alacağı olan icra takiplerinde takip konusu alacağın, borçlu tarafından taksitler halinde ödenmesi durumunda icra tahsil harcının alınmasını, alacağın tamamının ödenmesinden sonraya bırakılmasının, Harçlar Yasasının hem sözüne ve hem de özüne aykırı bulunduğundan kabulü mümkün değildir. Alacağın bölüm bölüm icra kasasına yatırılması veya başka nedenlerle (satış paraları veya llK.nun 89. maddesi uyarınca alacaklılar ve üçüncü şahıslar elinde haczedilen mallarla ilgili paralar) kasaya alınan paralar olup olmadıklarına bakılmaksızın icra müdürünün, alacaklıya yaptığı her ödeme sırasında tahsili gereken bir harç miktarı bulunduğu takdirde bunu mutlaka ödeme anında tahsil etmesi gerekir.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA) ve gerekli temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 9.6.2004 gününde yapılan 2. görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
Medeni Usul Hukuku'nda olduğu gibi İcra Hukuku'nda da harç ve giderler sonuçta haksız çıkan tarafa yükletilir. Harç, yapılan bir hizmet karşılığı olarak Devletin aldığı bir paradır. Tahsil harcı da, bu amaca yönelik olup, alacağın ödenmesi sırasında tahsil edilir.
Tahsil harcının sorumlusu, llK.nun 15. maddesi gereğince borçludur. Bu olgu Yasanın anılan hükmünden açıkça anlaşılmakta olup, Sayın çoğunlukla bu konuda bir görüş ayrılığımız bulunmamaktadır.
Çoğunluktan farklı düşündüğümüz konu; Genel Kurul'da varılan sonucun llK.nun 12. maddesinde öngörülen hükme uygun bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
llK.nun 12. Maddesi (İcra Dairesine ödeme) başlığını taşımakta olup, (İcra dairesi, takibedilmekte olan bir para alacağına mahsuben borçlu veya üçüncü şahıs tarafından ödenen paraları kabule mecburdur. Bununla borçlu, bu miktar borcundan kurtulur) hükmünü içermektedir.
Burada önemle üzerinde durulması gereken husus: İcra dosyasına yapılan ödeme kadar, "borçlunun borcundan kurtulması"dır. Bu tarihten sonra anılan borç bölümü (veya tamamı) için borçlu aleyhine faiz yürütülemez. Talep halinde yatan paranın tamamı alacaklıya ödenmelidir. Bundan tahsil harcı kesilmesine, anılan hüküm kesinlikle mani teşkil eder. Zira, hem yatan paranın alacaklıya ait olması, hem borçlunun bu bölüm kadar borcundan kurtulması ve hem de ödeme yükümlüsü borçlu olan tahsil harcının alacaklıdan alınması çelişki doğurmakta olup, kabul edilemez.
Alacaklı, kendisinden kesilen tahsil harcı için borçlu hakkında takibe de devam edemez. Çünkü borçlu, yatırılan bedelin "tümü için" borçtan kurtulmuştur. Borçtan kurtulunan bölüm için alacaklının takibi sürdürme olanağının bulunmadığı ise son derece açıktır. Alacaklının bu konudaki istemi takip hukukuna aykırı olup kesinlikle reddedilecektir. Özetle, kendi parasından kesilen harcın bu aşamada artık tahsili olanağı kalmamıştır.
Yapılacak iş, Harçlar Kanununun 37. maddesi gereğince, tahsil harcının alınması için Vergi Dairesine müzekkere yazılmasından ibarettir.
6183 sayılı Yasaya göre Vergi Dairesine ait olan bu görevin, alacaklıya yükletil-mesi ve onun, borçlunun yeni mallarını arayıp bulmaya yöneltilip zorlanması sonucunu doğuran bir uygulamanın llK.nun 12. ve Harçlar Kanununun 37. maddelerine uygun olmadığı düşüncesindeyiz. Esasen llK.nun 12. maddesinin son ödenen kısım için borçlunun borcundan kurtulacağını öngören hükmü, alacaklının yeniden haciz yapmasını ve sorumlu olmadığı halde, kendisine ait paradan alınan tahsil harcı için takibe devam etmesini de imkansız kılmaktadır.
Bu nedenlerle mahkeme kararının Dairemizin bozma ilamında yazılı nedenlerle bozulması gerektiğini düşündüğümüz için, aksine oluşan Sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.