Mesajı Okuyun
Old 04-10-2012, 21:42   #2
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Hilmi Bey, ufuk açıcı ve ezber bozan makaleniz için teşekkürlerimi sunuyorum. Şimdi gördüm ve okumaya başladım, tam da şurada dayanamayıp durdum:

"İçtihatlar; dişini tırnağına takarak toplum, birey ve kürsü için mükemmel örnekler veya adalet değeri yüksek numuneleri keşfetmek, parlatarak tedavüle çıkarmak, hukuk olarak lanse etmekle ödevlidir."

Evet. Yine sizin ifadenizle "hukukun toplumla ibralaşması" ve ülkenin hukuk egemen kültürle buluşması, içtihadın bu işlevi layıkı vechile yerine getirmesine bağlıdır.

Alıntıda ifade edilen hususların uygulamaya geçirildiği bir içtihat ile bu konuda Yargıtay'dan olan özlemimizi, beklentimizi somutlayalım ve yineleyelim:

"Hakimin delilleri takdir ederken olayın ve tarafların özelliklerini, ülke gerçeklerini gözden uzak tutmaması gereklidir. Davada, delillerin değerlendirilmesinde hakimin bu ilkelere bağlı kalmak ve yaklaşım göstermek suretiyle sonuca ulaştığını gösteren bir belirti yoktur.
...............
Mahkemece delillerin değerlendirilmesinde büyük etkisi olan bu "beşeri karine"ye yer verilmeden babaannenin açtığı davanın reddedilmesi insancıl ilişkilere ve gerçeklere aykırı düşen bir kabul şeklidir.
...............
Bu konuda daha pek çok şeyden söz edilmesi mümkündür. Hakim insana, tabiata, gerçeğe, olanağa sırt çevirmeden ve katı kalpler içinde sıkışıp kalmadan uyuşmazlığa "insan kokusu" taşıyan bir çözüm getirmek zorunluluğundadır.

Bu nitelikleri taşımayan mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,.......Yargıtay 1.Hukuk Dairesi Esas: 1976/9370 Karar: 1976/13138 Karar Tarihi: 31.12.1976 kararından..."


Ve okumamıza devam edelim...

Saygılarımla.