Mesajı Okuyun
Old 21-03-2002, 11:31   #2
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan


Kişiler mahkemede bizzat kendileri davacı olabileceği gibi, kanuni temsilcileri ve avukat olan vekilleri aracılığı ile de temsil edilebilirler. Kanuni temsilci ve avukat vekil dışında bir üçüncü şahsın mahkemede temsil yetkisi yoktur. Bu anlamda, mütalaa sunan öğretim görevlisinin mahkeme huzurunda, tarafı temsil yetkisi de yoktur.

Diğer yandan, HUMK.' da deliller açıkça belirtilmiş olup, taraf işlemi ile mahkeme huzuruna getirilen Hukuki mütalaalar deliller arasında yer almamaktadır.

Her ne kadar, Hakim karar verirken öğretiden de yararlanabilirsede, ancak bu yararlanma dosyaya sunulan genel nitelikli ve basılı eserlerle sınırlıdır.

Hakim hukuku re' sen uygular, hukuki mevzuularda bilirkişiye gidemez, görüş ve talimat alamaz.

Yukarıdaki tespitlerden sonra, taraf işlemi ile kendiliğinden dosyaya ibraz edilen hukuki mütalaa, mütalaa sahibinin taraf olmaması, taraf temsilcisi yada vekili olmaması nedeniyle taraf işlemi olarak değerlendirilemez.

Mütalaa veren mahkeme tarafından bilirkişi olarak atanmadığından, Mütalaası bilirkişi raporu olarak da değerlendirilemez.

Davada taraf olanlardan birisinin tek yanlı isteği ile dava devam ederken, somut oılaya ilişkin olarak mahkemeye sunulduğu için, mütalaa öğreti kapsamında da değerlendirilemez.

O halde; Mütalaa ne delildir, ne bilirkişi raporu, ne doktrinel bilgi ne de taraf işlemidir.

Sadece tavsiye niteliği taşımaktadır. AY. 138/1 ve 2 açıktır. Hiç kimse devam eden yargılamaya müdahale edemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.

Hrer ne kadar taraflardan birisince dosyaya sunulmuş olsa da, tarafın kendisi yada kanuni temsilci veya vekilince hazırlanmadığından AY.138 kapsamında değerlendirilebilir diye düşünüyorum.

Knunun yasama ayağı ile ilgili yazılmış bir köşe yazısını da bilgilerinize sunuyorum..

Selam ve saygılarımla..






xxxxxxxxxxxx
--------------------

I. Genel hükümler
A. Mahkemelerin bağımsızlığı
Madde 138.- Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.





xxxxxx
-----------------------
Hakim, tescil kararı vermeden önce, Türk Medeni Kanununa Göre
Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 5. maddesinin 5. fıkrası hükmü uyarınca
Vakıflar Genel Müdürlüğünün mütalaasına başvurabilir ise de, bu mütalaa ile
bağlı olmadığı gibi, sırf bu mütalaaya uygun olarak, vakıf senedinde gerekli
değişiklik yapılmadığı gerekçesiyle tescili de reddedemez...
xxxxxx
-------------


Hayali "yasak"..

Altan Oymen


"BU konu hukumetimizin gundeminden dusmustur. Artik yargiya intikal etmistir. Hukumetimizden ve parlamentodaki siyasi partilerden hic kimse artik bu konuda spekulasyon yapmasin".
Adalet Bakani Sevket Kazan, Basbakanlik Teftis Kurulu'nca hazirlanan 57 sayfalik raporun ozetini acikladiktan sonra, boyle buyurdu. Yani: Raporda ne yaziliyorsa, herkes onunla yetinecek. Parlamentoda bile, raporun, ne eksiklerinden soz edilebilecek, ne de degerlendirmeleri elestirilebilecek.
Kazan'a ek olarak, Basbakan Erbakan da, konunun basin icin de artik yazilamaz hale geldigini soyledi. Ona gore de "yargiya intikal eden konularda yazilip cizilmesi yasaktir"
Peki, nereden cikiyor bu "yasak"?. Parlamentonun ve basinin calismalariyla ilgili yasalarimizda boyle bir kural var mi?
Evet, bir kural var ama, anlasiliyor ki, Adalet Bakani da Basbakan da, o kurali, kendi gonullerinden gecenle karistirmislardir.
* * *
Yargiya intikal etmis konularda, parlamentodaki gorusmelere sinir koyan kural, Anayasa'nin 138'inci maddesindedir. Bunda soyle denilir:
"Gorulmekte olan bir dava hakkinda Yasama Meclisi'nde yargi yetkisinin kullanilmasiyla ilgili soru sorulamaz, gorusme yapilamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz."
Yani: Once ortada "gorulmekte olan bir dava" olacak. Sizin o davada "yargi yetkisinin kullanilmasiyla ilgili" olarak "yargiclarin su karari yanlistir veya dogrudur" diye bir gorusunuz olacak.. Parlamento kursusunden, iste o gorusunuzu aciklayamayacaksiniz, veya onu soru ya da gorusme konusu yapamayacaksiniz..
Bunun icine, ortada - hala - herhangi bir "acilmis dava" yokken, simdiye kadar yapilan islemlerin elestirilmesi girer mi?. Ve hele, hukumetin yaptirdigi idari incelemelerin elestirilmesi girer mi?
Basinla ilgili duruma gelince.. O konudaki duzenleme de ayni mantiga dayanir. Basin Kanunu'nun 30'uncu maddesindedir ve soyledir:
"Ceza kovusturmasinin baslamasiyla hukum kesinlesinceye kadar, hakim ve mahkemenin hukum karar ve islemleri hakkinda mutalaa yayinlanmasi yasaktir.".
Yani, orada da "yasak" olan sey, "hakimler ve mahkemelerce" yapilan islemlerle sinirlidir. Ayrica, o islemler icin de - Erbakan'in soyledigi gibi - "yazip - cizmek" degil, sadece "mutalaa" (gorus) yayinlamak yasaktir.
Hal boyleyken, Bakan Kazan ve Basbakan Erbakan nereden cikariyor "Artik bu konuda kimse konusamaz ve yazamaz" fetvasini?
Belli ki, kendi "kariha"larindan cikariyorlar. Yani, akillarindan - veya hayallerinden - gecen o.. Ellerine firsat gecse belki o yasagi genisletip "Sadece hakimin degil, hukumetin islemleri hakkinda da mutalaa yayinlanamaz" diyecekler.. Ama simdiki durum, oyle degil iste..
* * *
OZETLE: Erbakan ve Kazan, Basbakanlik Teftis Kurulu'na yaptirttiklari incelemeyle, Susurluk olayinin tartismalarindan kurtulabileceklerini, bos yere ummasinlar.. Bu konuda, dogrudan dogruya hukumeti ilgilendiren daha pek cok soru var ki, cevaplari hala alinabilmis degil. Simdiki Teftis kurulu raporu da, her yanindan belli ki, konuyu izleyenleri tatmin edebilecek bir rapor degil.
Parlamentoda da, basinda da, o sorular daha pek cok defa, onlardan sorulacak. Konuyla ilgili "mutalaa"lar da, hem kursuden "beyan" edilecek, hem basinda yayinlanacak.. Bu bakimdan, "Rapor bitti. isimiz de bitti" aldatmacasini birakip, kendi sorumluluklari altindaki "idari sorusturma"yi, "gidecegi yere kadar" goturmeye bakmalidirlar.