Mesajı Okuyun
Old 18-04-2009, 09:27   #6
hilallal

 
Varsayılan


T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No.
2004/9-754
Karar No.
2005/36
Tarihi
09.02.2005
1086-HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (HUMK)/4/83/87
UYUŞMAZLIK, ISLAH DİLEKÇESİ ERKEN VERİLMİŞSE, SONRADAN ORTAYA ÇIKAN DEĞİŞİKLİKLER
FAZLAYA İLİŞKİN HAK SAKLI TUTULMUŞSA ISLAHTAN SONRA EK DAVA AÇILABİLİR
ALACAK DAVASI
ÖZET
UYUŞMAZLIK, ISLAH DİLEKÇESİ ERKEN VERİLMİŞSE, SONRADAN ORTAYA ÇIKAN DEĞİŞİKLİKLER (MESELA BİLİRKİŞİ HESAP RAPORUNUN YENİDEN DÜZENLENMESİ) KARŞISINDA NE YAPILACAĞI NOKTASINDADIR. ISLAH DİLEKÇESİ HER DAVADA ANCAK BİR KEZ VERİLEBİLİR; İKİNCİ KEZ ISLAH YOLUNA BAŞVURULAMAZ. ANCAK KISMİ DAVADAN SONRA AÇILAN EK DAVADA FAZLAYA İLİŞKİN HAKLAR SAKLI TUTULMUŞSA BİRDEN FAZLA EK DAVA AÇILABİLİR. BU NEDENLE, FAZLAYA İLİŞKİN HAKLARINI SAKLI TUTAN DAVACI ISLAH TALEBİNDEN SONRA EK DAVA AÇABİLİR
Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 2. İş Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 03.03.2004 gün ve 368-77 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 05.04.2004 gün ve 7302-7262 sayılı ilamı ile;
(...1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bendler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı ilk dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğuna göre bu alacakların bakiyesi için açtığı ek davaların esasa girilerek incelenmesi ve hüküm altına alınması gerekirken reddedilmesi hatalıdır.
3- Davacı kendisine teklif edilen yeminde tereddütlü beyanlarda bulunmuş, sadece 1998-1999-2000 ve 2001 yıllarına ait izinleri kullanmadığını kesin olarak ifade etmiştir. Böyle olunca sadece bu dört yıla ait izin alacağının hesaplanması ve ödenenlerin bu miktardan mahsubu yapılarak, varsa kalan alacağına karar verilmesi gerekirken tüm süreye göre yapılan hesaba itibar edilip hükmün kurulması doğru değildir...)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının davalı şirkete ait işyerinde hizmet akdi ile çalıştığını, davalının iş akdini haksız olarak feshettiğini ileri sürmüş, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai, hafta tatili, ulusal ve dini bayram, genel tatil ücretleri gibi işçilik alacaklarından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000.000.000.-TL'nın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının işçilik alacaklarının tamamının ödendiğini, davanın reddini savunmuştur.
Davacı vekili, 17.07.2001 tarihli, 01.03.2002 tarihli ıslah dilekçeleriyle müddeabihin değerini artırmış, yerel mahkemece ıslah dilekçeleri dikkate alınarak ihbar ve kıdem tazminatı istekleri yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm özel dairece, HUMK'nun 83. maddesi uyarınca davada bir kez ıslah yoluna başvurulabileceği ikinci ıslaha konu taleple ilgili olarak davanın kabul edilmesinin hatalı olduğu, ıslahla istenen ihbar tazminatı miktarına da ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğinden söz edilerek birinci kez bozulmuş; mahkemece bozmaya uyulmuş; davacı vekilinin 16.01.2003 ve 28.05.2003 tarihinde açtığı ek davalar görülmekte olan dava ile birleştirilmek suretiyle 17.07.2001 tarihli birinci ıslah dilekçesindeki taleplerle sınırlı olarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, özel dairece hüküm, yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuştur.
Uyuşmazlık, ıslah (değer artma) dilekçesi erken verilmişse, sonradan ortaya çıkan değişiklikler (örneğin bilirkişi hesap raporunun yeniden düzenlenmesi) karşısında ne yapılacağı noktasında toplanmaktadır.
Islah dilekçesi, her davada bir kez verilir, ikinci kez ıslah yoluna başvurulamaz.
Kısmi davada saklı tutulan alacak bölümü için gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce gerekse daha sonra ayrı bir dava açılması usulen olanaklıdır. Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmektedir. Yine kısmi davadan sonra açılan ek davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması ve davacının hukuki yararının bulunması koşullarının birlikte varlığı halinde, birden fazla ek dava açılması mümkündür.
O halde, somut, olayda, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutan davacının ıslah talebinden sonra, ek davalar yoluyla fark alacağını isteyebileceği sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme karan bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 09.02.2005 gününde, oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY
HUKUK DAİRESİ 9
Esas No.
2003/5119
Karar No.
2003/18634
Tarihi
04.11.2003
1086-HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (HUMK)/83
1475-İŞ KANUNU (İK)/13/14/16/26
İHBAR VE KIDEM TAZMİNATI DAVASI
ISLAH
HAKLI NEDENLE FESİH
İŞÇİNİN ÜCRETİNİN ÖDENMEMESİ
ÜCRET ALACAĞI
SON ÜCRETİN TESPİTİ
ÖZET
HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNUNUN 83/SON MADDESİ HÜKMÜ UYARINCA TARAFLARDAN HER BİRİ YARGILAMA SIRASINDA ANCAK BİRER KEZ ISLAH HAKKINI KULLANABİLİR. DAVALI VEKİLİ TARAFINDAN BU ISLAH DİLEKÇESİNİN KABUL EDİLMEDİĞİ TAKİP EDEN İLK OTURUMDA AÇIKLANMIŞTIR. BÖYLE OLUNCA MAHKEMECE 20.1.2003 TARİHLİ ISLAH DİLEKÇESİ İLE ARTTIRILAN MİKTARLARIN DA HÜKÜM ALTINA ALINMASI HATALI OLMUŞTUR. İŞYERİNDE ÜCRETSİZ İZİN UYGULAMASINA GİDİLDİĞİ İDDİASI, DAVACI İLE AYNI DURUMDA OLAN VE İŞVERENE KARŞI DAVA AÇAN DAVACI TANIKLARINCA DA DOĞRULANMIŞ İSE DE SALT BU TANIK ANLATIMLARINA GÖRE SONUCA GİDİLMESİ DOĞRU OLMAZ. BUNUN DIŞINDA ÜCRETSİZ İZİN UYGULAMASINI GÖSTEREN BİR DELİL BULUNMAMAKTADIR. ÖTE YANDAN ANILAN TARİHLERDE DAVALI FİRMANIN ÜRETİMLE İLGİLİ BAZI SİPARİŞLERİ ALMIŞ OLDUĞU VE İŞÇİLERİN İŞİ BIRAKMASI SEBEBİYLE BU TALEPLERİN YERİNE GETİRİLEMEDİĞİ, BUNA BAĞLI OLARAK SİPARİŞLERİN İPTAL EDİLDİĞİ DOSYADAKİ BELGELERDEN ANLAŞILMAKTADIR. SÖZ KONUSU BELGELER, DAVALI TANIKLARININ ANLATIMLARIYLA BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE, EKONOMİK KRİZE BAĞLI OLARAK SON BİRKAÇ AY ÜCRETLERİNİN ÖDENEMEDİĞİ ANCAK MEVCUT SİPARİŞLER ÜZERİNE ÇALIŞILMASI HALİNDE KISA SÜRE SONRA BU ÖDEMELERİN YAPILABİLECEĞİNİN İŞVERENCE AÇIKLANDIĞI, DAVACININ DA ARALARINDA BULUNDUĞU BİR KISIM İŞÇİLERİN İŞE GELMEYEREK İŞ SÖZLEŞMELERİNİN FESHETTİKLERİ KABUL EDİLMELİDİR. GERÇEKTEN, 1475 SAYILI İŞ KANUNUNUN 16/II -D BENDİ ÜCRETİ GÜNÜNDE ÖDENMEYEN İŞÇİYE HAKLI FESİH İMKANI VERMEKTEDİR VE DAVACININ İŞVERENLE ARALARINDA GEÇEN KONUŞMADAN SONRA İŞYERİNE GELMEMESİ, ANILAN FIKRA UYARINCA İŞ SÖZLEŞMESİNİN İŞÇİ TARAFINDAN FESHEDİLDİĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR. BU DURUMDA DAVACININ İHBAR TAZMİNATINA HAK KAZANABİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR.MAHKEMECE İHBAR TAZMİNATI İSTEĞİNİN REDDİNE KARAR VERİLMELİDİR. DAVACI VEKİLİ 26.9.2002 TARİHLİ DİLEKÇE İLE MAYIS 2002 ÜCRETİNİN ÖDENMEDİĞİNİ BELİRTEREK DAVA KONUSUNU ISLAH YOLUYLA ARTTIRMIŞ VE MAHKEMECE ANILAN İSTEĞİN KABULÜNE KARAR VERİLMİŞTİR. NE VAR Kİ, DAVALI TARAFÇA SUNULAN VE DAVACI İŞÇİNİN İMZASINA İTİRAZ ETMEDİĞİ ÜCRET BORDROLARI İÇİNDE MAYIS 2002 BORDROSU DA BULUNMAKTADIR.ANILAN ÜCRET BORDROSU DİKKATE ALINMAKSIZIN MAYIS 2002 ÜCRETİNİN ÖDENMEDİĞİNİN KABULÜ İLE HÜKÜM ALTINA ALINMASI DOĞRU DEĞİLDİR. DAVACININ AYLIK ÜCRETİNİN MİKTARI KONUSUNDA DA TARAFLAR ARASINDA UYUŞMAZLIK SÖZ KONUSUDUR. DAVACI İŞÇİ SON ÜCRETİNİN AYLIK NET 270.000.000 TL OLDUĞUNU İLERİ SÜRMÜŞ, DAVALI İSE 255.000.000 TL BRÜT OLDUĞUNU SAVUNMUŞTUR. DAVACI İŞÇİ BU HUSUSU AYNI DURUMDA OLUP İŞVERENE KARŞI DAVA AÇAN TANIKLAR YOLUYLA İSPAT YOLUNA GİTMİŞ, DAVALI İSE İMZALI ÜCRET BORDOLARINI SUNMUŞTUR. MAHKEMECE DAVACININ İDDİA ETTİĞİ ÜCRETİ KABUL EDİLEREK SONUCA GİDİLMİŞSE DE GERÇEK DURUMUN ORTAYA ÇIKARILABİLMESİ İÇİN İLGİLİ MESLEK KURULUŞUNDAN ÜCRET ARAŞTIRMASI YAPILMASI GEREKLİDİR.BU KONUDA EKSİK İNCELEMEYLE KARAR VERİLMESİ HATALIDIR
Taraflar arasındaki, ihbar,kıdem ve sendikal tazminat, izin ücreti öğrenim yardımı, sosyal yardım ve ücret alacağının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatınca istenilmesi ve davacı Avukatıncada duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 4.11.2003 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına Avukat Ebru Us ile karşı taraf adına Avukat Hatice Güngör geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm temyiz itirazlarıyle davalının aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 83/son maddesi hükmü uyarınca taraflardan her biri yargılama sırasında ancak birer kez ıslah hakkını kullanabilir. Davacı taraf önce 26.9.2002 tarihli dilekçe ile Mayıs 2002 ayına ait ücret alacağı için dava konusunu arttırmış, daha sonra 20.1.2003 tarihli ıslah dilekçesiyle tüm istekler yönünden fazlaya dair haklarını ıslah suretiyle arttırma yoluna gitmiştir. Davalı vekili tarafından bu ıslah dilekçesinin kabul edilmediği takip eden ilk oturumda açıklanmıştır. Böyle olunca mahkemece 20.1.2003 tarihli ıslah dilekçesi ile arttırılan miktarların da hüküm altına alınması hatalı olmuştur.
3-Davacı işçi, işverence ücretsiz izin uygulamasına gidildiğini ve işe çağırılmayı beklerken devamsızlık nedenine dayalı olarak davalı işverence iş sözleşmesinin feshedildiğine dair yazıyı aldığını belirterek ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinde bulunmuştur.
Davalı işveren ise işçilerin ödenmeyen ücretleri sebebiyle işyerine gelmeyerek çalışmadıklarını, 8-10 Temmuz 2002 tarihlerinde devamsızlık sebebiyle durumun 11 Temmuz 2002 günü noter marifetiyle tespitinin ardından 12. Temmuz 2002 tarihinde 1475 Sayılı İş Kanununun 17/II-f maddesi uyarınca haklı olarak davalı işçinin iş sözleşmesinin feshedildiğini savunmuştur.
Mahkemece davacının iddiasına değer verilerek istek konusu tazminatların kabulüne karar verilmiştir.
İşyerinde ücretsiz izin uygulamasına gidildiği iddiası, davacı ile aynı durumda olan ve işverene karşı dava açan davacı tanıklarınca da doğrulanmış ise de salt bu tanık anlatımlarına göre sonuca gidilmesi doğru olmaz. Bunun dışında ücretsiz izin uygulamasını gösteren bir delil bulunmamaktadır. Öte yandan anılan tarihlerde davalı firmanın üretimle ilgili bazı siparişleri almış olduğu ve işçilerin işi bırakması sebebiyle bu taleplerin yerine getirilemediği, buna bağlı olarak siparişlerin iptal edildiği dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. Söz konusu belgeler, davalı tanıklarının anlatımlarıyla birlikte değerlendirildiğinde, ekonomik krize bağlı olarak son birkaç ay ücretlerinin ödenemediği ancak mevcut siparişler üzerine çalışılması halinde kısa süre sonra bu ödemelerin yapılabilceğinin işverence açıklandığı, davacının da aralarında bulunduğu bir kısım işçilerin işe gelmeyerek iş sözleşmelerinin feshettikleri kabul edilmelidir. Gerçekten, 1475 Sayılı İş Kanununun 16/II -d bendi ücreti gününde ödenmeyen işçiye haklı fesih imkanı vermektedir ve davacının işverenle aralarında geçen konuşmadan sonra işyerine gelmemesi, anılan fıkra uyarınca iş sözleşmesinin işçi tarafından feshedildiğini göstermektedir. Bu durumda davacının ihbar tazminatına hak kazanabilmesi mümkün değildir.Mahkemece ihbar tazminatı isteğinin reddine karar verilmelidir.
4- Davacının 1.12.1991-12.7.2002 tarihleri arasında çalıştığı taraflar arasında tartışmasızdır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda hizmet süresi 11 yıl 7 ay 11 gün olarak hesaplanmış ve mahkemece buna itibar edilerek davaya konu tazminat ve alacaklar yönünden hesaplama yapılmıştır. Ancak, anılan tarihler arasında geçen süre 10 yıl 7 ay 11 gün olup, bu şekilde hizmet süresinin, olduğundan daha fazla olarak kabulü de hatalıdır.
5-Davacı vekili 26.9.2002 tarihli dilekçe ile Mayıs 2002 ücretinin ödenmediğini belirterek dava konusunu ıslah yoluyla arttırmış ve mahkemece anılan isteğin kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki, davalı tarafça sunulan ve davacı işçinin imzasına itiraz etmediği ücret bordroları içinde Mayıs 2002 bordrosu da bulunmaktadır.Anılan ücret bordrosu dikkate alınmaksızın Mayıs 2002 ücretinin ödenmediğinin kabulü ile hüküm altına alınması doğru değildir.
6- Dava dilekçesinde Mayıs, Haziran, Temmuz 2002 dönemine ait ödenmeyen ikramiye ve sosyal hakları talep edilmiş, bilirkişi tarafında bu dönemde iki dini bayram varmış gibi bayram harçlığı hesaplanmıştır. Oysa anılan dönem içinde dini bayram bulunmamaktadır. Mahkemece bayram harçlığı isteğinin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi de hatalıdır.
7-Davacının aylık ücretinin miktarı konusunda da taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur. Davacı işçi son ücretinin aylık net 270.000.000 TL olduğunu ileri sürmüş, davalı ise 255.000.000 TL brüt olduğunu savunmuştur. Davacı işçi bu hususu aynı durumda olup işverene karşı dava açan tanıklar yoluyla ispat yoluna gitmiş, davalı ise imzalı ücret bordolarını sunmuştur. Mahkemece davacının iddia ettiği ücreti kabul edilerek sonuca gidilmişse de gerçek durumun ortaya çıkarılabilmesi için ilgili meslek kuruluşundan ücret araştırması yapılması gereklidir.Bu konuda eksik incelemeyle karar verilmesi hatalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, Davalı yararına takdir edilen 275.000.000 TL.duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.11.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No.
2004/7-754
Karar No.
2005/36
Tarihi
09.02.2005
1086-HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (HUMK)/83
ISLAH YOLUNA HER DAVADA BİR KEZ BAŞVURULABİLMESİ
İŞÇİLİK ALACAKLARININ TAHSİLİ TALEBİ
KISMİ DAVADA FAZLAYA İLİŞKİN HAKKINI SAKLI TUTAN İŞÇİ
FAZLAYA İLİŞKİN HAK SAKLI TUTULARAK DAVANIN ISLAHI
ÖZET
DAVA, İŞÇİLİK ALACAKLARININ TAHSİLİ İSTEMİNE İLİŞKİNDİR. UYUŞMAZLIK, ISLAH ( DEĞER ARTMA ) DİLEKÇESİ ERKEN VERİLMİŞSE, SONRADAN ORTAYA ÇIKAN DEĞİŞİKLİKLER ( ÖRNEĞİN BİLİRKİŞİ HESAP RAPORUNUN YENİDEN DÜZENLENMESİ ) KARŞISINDA NE YAPILACAĞI NOKTASINDA TOPLANMAKTADIR. ISLAH DİLEKÇESİ, HER DAVADA BİR KEZ VERİLİR, İKİNCİ KEZ ISLAH YOLUNA BAŞVURULAMAZ. KISMİ DAVADA SAKLI TUTULAN ALACAK BÖLÜMÜ İÇİN GEREK KISMİ DAVA KARARA BAĞLANMADAN ÖNCE, GEREKSE DAHA SONRA AYRI BİR DAVA AÇILMASI USULEN OLANAKLIDIR. UYGULAMADA BU AYRI DAVAYA EK DAVA DENİLMEKTEDİR. YİNE KISMİ DAVADAN SONRA AÇILAN EK DAVADA FAZLAYA İLİŞKİN HAKLARIN SAKLI TUTULMUŞ OLMASI VE DAVACININ HUKUKİ YARARININ BULUNMASI KOŞULLARININ BİRLİKTE VARLIĞI HALİNDE, BİRDEN FAZLA EK DAVA AÇILMASI MÜMKÜNDÜR. O HALDE, SOMUT OLAYDA, FAZLAYA İLİŞKİN HAKLARINI SAKLI TUTAN DAVACININ ISLAH TALEBİNDEN SONRA, EK DAVALAR YOLUYLA FARK ALACAĞINI İSTEYEBİLECEĞİ SONUCUNA VARILMAKTADIR
Taraflar arasındaki ""alacak"" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Ankara İkinci Mahkemesi )nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 3.3.2004 gün ve 368-77 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesinin 5.4.2004 gün ve 7302-7262 sayılı ilamı ile;
( ... 1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı ilk dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğuna göre bu alacakların bakiyesi için açtığı ek davaların esasa girilerek incelenmesi ve hüküm altına alınması gerekirken reddedilmesi hatalıdır.
3- Davacı kendisine teklif edilen yeminde tereddütlü beyanlarda bulunmuş, sadece 1998-1999-2000 ve 2001 yıllarına ait izinleri kullanmadığını kesin olarak ifade etmiştir. Böyle olunca sadece bu dört yıla ait izin alacağının hesaplanması ve ödenenlerin bu miktardan mahsubu yapılarak, varsa kalan alacağına karar verilmesi gerekirken tüm süreye göre yapılan hesaba itibar edilip hükmün kurulması doğru değildir... )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının davalı şirkete ait işyerinde hizmet akdi ile çalıştığını, davalının iş akdini haksız olarak feshettiğini ileri sürmüş, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai, hafta tatili, ulusal ve dini bayram, genel tatil ücretleri gibi işçilik alacaklarından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000.000.000 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının işçilik alacaklarının tamamının ödendiğini, davanın reddini savunmuştur.
Davacı vekili, 17.7.2001 tarihli, 1.3.2002 tarihli ıslah dilekçeleriyle müddeabihin değerini artırmış, yerel mahkemece ıslah dilekçeleri dikkate alınarak ihbar ve kıdem tazminatı istekleri yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm Özel Dairece, HUMK'nın 83. maddesi uyarınca davada bir kez ıslah yoluna başvurulabileceği ikinci ıslaha konu taleple ilgili olarak davanın kabul edilmesinin hatalı olduğu, ıslahla istenen ihbar tazminatı miktarına da ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğinden söz edilerek birinci kez bozulmuş; mahkemece bozmaya uyulmuş; davacı vekilinin 16.1.2003 ve 28.5.2003 tarihinde açtığı ek davalar görülmekte olan dava ile birleştirilmek suretiyle 17.7.2001 tarihli birinci ıslah dilekçesindeki taleplerle sınırlı olarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, Özel Dairece hüküm, yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuştur.
Uyuşmazlık, ıslah ( değer artma ) dilekçesi erken verilmişse, sonradan ortaya çıkan değişiklikler ( örneğin bilirkişi hesap raporunun yeniden düzenlenmesi ) karşısında ne yapılacağı noktasında toplanmaktadır.
Islah dilekçesi, her davada bir kez verilir, ikinci kez ıslah yoluna başvurulamaz.
Kısmi davada saklı tutulan alacak bölümü için gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce, gerekse daha sonra ayrı bir dava açılması usulen olanaklıdır. Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmektedir. Yine kısmi davadan sonra açılan ek davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması ve davacının hukuki yararının bulunması koşullarının birlikte varlığı halinde, birden fazla ek dava açılması mümkündür.
O halde, somut olayda, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutan davacının ıslah talebinden sonra, ek davalar yoluyla fark alacağını isteyebileceği sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 9.2.2005 gününde, oybirliği ile karar verildi.