Mesajı Okuyun
Old 07-12-2006, 13:27   #2
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın niliş

Güzel bir tartışma konusu açtığınız için teşekkür ederim.

Bu sorunun çözümünde sigortalılığın cinsi önemli bence:

Eğer isteğe bağlı bir sigortalılık olsaydı, primlerini yatıran sigortalı istediği zaman sigortalılığını sona erdirme hakkına sahip olsaydı, kendisini öldürene sigortadan ödeme yapılmasını istememe hakkı olurdu. Ancak olayımızda sigortalının böyle bir seçim hakkı bulunmamaktadır.

Denebilir ki, bu ölen sigortalının adına verilmiş bir karar değildir; kendi başına bir hukuk kuralıdır: Toplum sosyal sigortalar hakkında kuralını koymuştur: Hiç kimse kapsam dışı kalmamalıdır. Öncelikli kural budur. Nasıl ki bir işçi işverenini öldürdü diye sigortalılık haklarından mahrum kalmıyorsa, sağ kalan eş de sosyal sigorta hakkını almalıdır. O işçinin sigorta primlerinin bir kısmı da işvereni tarafından ödenmiştir.

Sigortalı olmak zorunludur. Sigortalılığın kapsamında sağ kalan eş de bulunmaktadır. Sigortalıya, sağ kalan eşin sigorta kapsamında olup-olmaması konusunda bir söz hakkı tanınmamıştır. Olayımızdaki ilişki sigorta kurumu ile sağ kalan eş arasındadır; zorunlu sigortalının bu ilişkide hiç bir iradi katkısı ve hakkı bulunmamaktadır. Bu durumda "sigortalının eşi tarafından öldürülmesi" ile "sigortalıyı öldüren eşin sosyal yardımdan faydalanması" arasında hukuki bir bağ kurulamaz.

Özetle, sigortalılıktan doğan sosyal sigorta hakları sigortalının malı değildir. Sosyal sigorta hakkı HAK SAHİBİNİNDİR. Nasıl ki, kocasını öldüren eşin kendine ait topuklu ayakkabısı ve mantosu elinden alınmıyorsa, sosyal sigorta hakkı da elinden alınmamalıdır.

Emekli Sandığı Kanununun ilgili maddesi de bir an önce iptal edilmelidir.

Bu nedenlerle Genel Kurul kararının hukuka aykırı düştüğü ve karardaki azınlık oyunun doğru olduğu kanısındayım.

Saygılarımla