Mesajı Okuyun
Old 13-10-2006, 01:43   #8
Nusret

 
Varsayılan Cevaplarım...

Sigorta kaydının yapılmaması, geç yapılması ve gerçek ücretin altında bir ücretten prim ödenmesi sosyal güvenlik hukukuyla ilgilidir. Bu durumda hizmet tespiti ve ücret tespitine dair bir dava açılarak talepte bulunulabilir. Bu dava, kamu düzeniyle ilgili olduğu için dava bir kere açıldıktan sonra, hakimin re'sen tanık ve belge araştırması yapması gerekir. Şahitlerin aynı işyerinde veya komşu işyerinde sigortalı çalışanlardan ya da çevredeki kayıtlı esnaftan olması gerekir.

İşçilik haklarının ödenmemesi ise iş hukukuyla ilgilidir. Sigorta kaydının yapılmaması, düşük gösterilmesi, ücretin ödenmemesi, yıllık izinlerin kullandırılmaması vb. gibi sebepler işçiye 4857/24'e göre haklı ve bildirimsiz fesih hakkını verir. Bu durumda ihbar tazminatı talep edilemez.

Kullandırılmayan izinlerin ücreti, işçi halen o işyerinde çalışıyorken istenemez; sadece izne çıkarılma talep edilebilir. İzin ücreti, ancak sözleşme taraflardan biri tarafından feshedildikten sonra istenebilir.

Kıdem tazminatı, normal ücret, fazla çalışma ücreti, izin ücreti vb. gibi işçilik alacakları tek bir davada talep edilebilir. İlgili belgelerin yanısıra şahit beyanı deliline de başvurulabilir. Şahitlerin davacıyla birlikte çalıştıkları döneme ilişkin şahitlik yapabileceklerini dikkate almak gerekir. Örneğin 2003'ten itibaren ödenmesi kararlaştırılmış ikramiye alacağına davacıyla birlikte 1998-2002 arasında çalışmış bir işçinin şahitlik yapması yerine ilgili dönemde birlikte çalışan birinin şahitliği tercih edilmelidir.

Kıdem tazminatı için işverenin temerrüde düşürülmesine gerek yoktur. Faizinin başlangıç tarihi fesih tarihidir. Diğerleri için ise maalesef yargı temerrüt aramaktadır. Kıdem tazminatı ve ücretlere en yüksek banka mevduat faizi, ihbar tazminatı ve diğerlerine de yasal faiz uygulanır.

Hizmet tespiti davalarında hak düşürücü süre uygulanır ve bu süre 5 yıldır. Sürenin başlangıcı, işyeriyle ilişkinin kesildiği tarihi izleyen yılbaşıdır. Yani fesih 1 Ocak 2006'da da olsa, 31 Aralık 2006'da da olsa, 5 yıllık hak düşürücü süre 1 Ocak 2007'de başlar. Ücret ve fazla çalışma ücretinde zamanaşımı süresi 5 yıl, kıdem ve ihbar tazminatı ile iş kazalarından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davalarında 10 yıldır.

İşverenin veya işyerindeki disiplin kurulunun verdiği para cezalarına karşı da İş Mahkemelerinde iptal davası açılabilir.

Günlük çalışma süresi 11 saati ve bir yıldaki fazla çalışma süresi 270 saati aşamazsa da -ki işçilerin daha fazla çalıştırıldığını biz biliyoruz, ama sırça köşklerindeki Yargıtay hakimleri bilmiyor ya da öyle görünüyorlar- yapıldığı iddia edilen tüm fazla çalışmaların ücretleri talep edilebilir ve yasal sınıra bağlı kalmadan talep de edilmelidir.

Fazla çalışma konusunda Mahkemeler, Yargıtay'ın ucube bir yargısı olan "hayatın olağan akışına uygun olmadığı için hakkaniyet indirimi"ne uğratsalar bile bu indirim sürekli temyiz edilmeli, gerekirse AİHM'ne başvurmalıdır. Bu konudaki bir notum da şudur: Hakkaniyet indirimi gerekçesiyle düşürülen fazla çalışma ücreti nedeniyle bu durum kısmi kabul sayılarak reddedilen miktar üzerinden karşı tarafa vekalet ücreti ödenmesine karar verilemez. "Sevgili" Yargıtayımız işçi kuluna bu kadarcık bir iyilik ihsan etmiş işte.