Mesajı Okuyun
Old 05-03-2007, 16:23   #21
calikusu_kamuran

 
Acil Tarihi ürünler elbet bir imkan olarak ordadır, yeni ürünler için .

Ama onları da kavramak için çaba sarfediyoruz zaten, onların ne dediğini, neyi yarattıklarını veya neyi anladıklarını elbette ki bilmemiz icap eder ve onların üzerine bir şeyler katarız eğer katabilirsek ve onları öncelikle okumak icap eder de, ben bunu kabul etmiyorum demedim. İnsan tarihteki varlıkları okurken eğer anlıyorsa artık onlar KENDİ DEĞERİ OLARAK BEYNİNDE YER ALIR. Eğer anlamıyorsa, zaten sıfırdan başlamak olur bu ve hazine ile elde edilebilecek bir imkan somut bir gerçek olarak ortada var iken boşa bir zaman geçirmiş de oluruz. Ama şu var ki önce beyin ÖNCELİKLE BİZDEN ÖNCEKİLER NASIL BİR TASVİR YÖNTEMİ KULLANMIŞ bunu onlardan görmek zorundadır, yoksa biz ne kadar okursak okuyalım, her olay için ayrı bir tasvir yöntemi-genel form üretmek zorunda kalırız. Ben inanıyorum ki ve okumalırımda görmekteyim ki SABİT BİR GENEL FORM VAR ORTADA. Ama bazı KELİMELERİN HANGİ KAVRAMA VEYA HANGİ GERÇEĞE TEKABÜL ETTİĞİNİ KELİMENİN KENDİSİNDEN ANLAYAMIYORUM. Birileri çıkıp yani üstad olan birileri çıkıp BU KİTAPTA ŞU KELİME, TAM DA ŞU GERÇEĞİ VEYA ONUN AKILSAL ÜRÜNÜ OLARAK ONUN GENEL TEMSİLİ OLAN KAVRAMI İFADE(ÜRETİYOR) EDİYOR DEMELİ BANA. Yani bu kavramların anlamlarını somut olay içinde de görmek gibi bir imkanım yok, çünkü bir ANNE-BABA sözcüğü gibi sürekli somut hayat içinde kullanılan sözcükler değil bunlar. Yani somut DETERMİNASYON İÇİNDE yaşamadığım için onlara tekabül eden somut gerçeği algılamak gibi bir imkanımız yoktur. Biri demeli ki SOYUTLUK şudur, İDEALLİK şudur. Biz günlük dilimize yaslamadığımız ve hatta yaslasak bile yanlış yasladığımız soyut kavramlarla yüzyüze iken tutup bir de onların YABANCI KELİMESİNİ aynen alıyoruz. Yani iş daha da zorlaşıyor, önce Türkçe" de hangi kelimeye tercüme olabileceğini bulacaksın ama kardeşim hangi kelimeye türcüme olacağını bilmem için önce O KELİMENİN HANGİ GERÇEĞİ İFADE ETTİĞİNİ BİLMELİYİM Kİ SONRA AYNI GERÇEĞİ TÜRKÇE" DE ŞU KELİME İFADE EDER DEMELİYİM. Yani Tüm dünya dilleri için ortak olan şey VARLIĞIN TA KENDİSİDİR, kelimelerin hiç bir önemi yokken, biz işi hep zorlaştırıyoruz yani. Yani akıl için ESAS OLAN VARLIĞIN TA KENDİSİDİR. Bana varlığın kendisi lazım desem yerinde bile olur yani. Sonra ben onu istediğim ses ile anlatırım, gerisi kolay, yeter ki hepimiz önce varlığın kendisini görelim. Ortak bir isim bulmak kolay ona. Günlük dil, hepimizin adeta varlığın somut olarak kendisi kadar bilindiktir, ama sen çıkıyorsun günlük dilden de uzaklaşıyorsun. Sonra diyorsun ki -afedersiniz- aklın kıt. Hayır gözüm de aklımda yerinde, ortaya koy bi kaymaklı ekmek kadayıfı, bak senin gördüğün ve yüklediğin anlamın aynısını yüklemiyor muyum ben de. Ama sen ekmekli kadayıf yerine gözümün önüne JAKLİN sözünü koyarsan, ben onu kaymaklı ekmek kadayıfı olarak göremem. Ama önce varlığın kendisini koy adam gibi ortaya sonra de ki bu JAKLİNDİR bak o zaman anlamıyor muyum, artık JAKLİN SÖZÜNÜ DUYUNCA KENDİLİĞİNDEN AĞZIM SULANMIYOR MU GÖR YANİ. İşte budur tablo üstadım. Gerisi SERAP.

SAYGILARIMLA( bu arada, size vermiş olduğum cevabı olumsuz bir cevap olarak vermedim, sizin tarafıma beyanınızı olumsuz bir beyan olarak da yüklemlemedim. Sadece karşılıklı yazışmalarda beynin hız kazanması için DARB-I MESEL gibi sözcükler derpiş edebiliriz bu aklın hız kazanması için gereken bir SEBEPTİR.)

SEVGİLERİMLE.(İnsan, hakim olmak için yaratılmış bir varlıktır ki bu hakimiyet kendiliğinden vardır insanda bizler yalnızca onun örtüsünü açmaktayız. Ama bu insanın insana hakimiyeti değil, insanlığın bilgi olarak hakimiyeti yanında, bu bilginin uygulama olarak adlandırılan ve aslında fiili durumun üstünün açılmasını anlatan bir hakimiyettir. Yani VAR OLANIN üstünü açmaktan ibarettir yaptıklarımız. Diyelim ki şu anda, İnsanın kainatın tümeline hakimiyeti vardır, biz sadece onun örtüsünü kaldıramadık. Akla iyi bakalım üstadım, akıl bir ürünü kendinde var ettiği anda aslında onun fiiliyatta zaten var olmuş olduğu ta önceden yani akılda doğduğu anda vardır. Daha somutlayalım, sözleşmeyi yaptığımız anda artık, fiilen var olmuş kabul ederiz ki eğer karşı tarafa para borçlanmış isek aslında biz artık onun fiilen icra edilmişliğini ta baştan beyinde doğduğu anda kabul etmiş oluyoruz, artık fiiliyatta aksi yöndeki uygulamalar VAR OLMUŞ FİİLİ VARLIĞIN BOZULMASINI İFADE EDERLER. Beyin meşruiyet kavramını kendiliğinden böyle algılıyor, isterseniz bunu kendi düşüncelerinizde deneyin, aynı sonuca varacaksınız. Beyin, kendinde bir varlığı var edemeyince neden daralır, çünkü var edemiyor, ve var edince ise fiiliyatta var etmediği halde neden ferahlıyor. Çünkü beyinde var etmek, fiiliyatta var etmenin ta kendisidir de ondan. Beyin kendindeki yaratıklarını, somutun ta kendisi gibi var ediyor, yani beyindeki yapılabilirlik ve yapılamazlık kuralları, somut yapılabilirlik ve yapılamazlık kurallarının ta kendisidir. Yani kısaca beyinde var edilebilen-artık gerçeklik için- aslında ta akılda var edilirken var olmuş olandır. Yani sözleşme dediğimiz şeyde bile dikkat ediniz, maddi imkansızlık neyi anlatır, akıl maddi imkanların ta kendisi ile var etmek zorundadır akli varlıklarını demektir bu. Yani akılda var olduğu anda bir şey, artık somutta var olmuş olarak kabul edilir ki meşruiyet artık onun akılda var olmuşluğudur ki akılda var olabilmiş olan ta baştan-yani akılda var olduğu anda somutta var olmuş olandır da. Böylece MEŞRUİYET KAVRAMININ NEREDEN DOĞDUĞUNU VE HAK KAVRAMININ esasında neyi ifade ettiğini anlamak daha sağlam olacaktır ki HAK, kavramı VAR OLAN demektir, yine DOĞRU KAVRAMI da VAR OLAN demektir. KANITLI VEYA KANIT KAVRAMI DA VARLIĞI OLAN DEMEKTİR. Akıl öyle bir iş yapıyor ki O ÜRETİLEN İŞ GERÇEĞİN KURALLARININ TA KENDİSİ İLE YAPILAN İŞTİR Kİ AKILDA VAR OLMUŞ OLAN, GERÇEKTE VAR OLMUŞ OLANIN TA KENDİSİDİR. Yani şöyle, İnsan adeta, ömrünü başından sonuna tamamen yaşamış gibidir, peki şu anki hayatımdakiler nedir öyleyse ? ELBETTE VAR OLMUŞ OLANIN TA KENDİSİDİR. Yani beyin TÜMELDEN GELMİŞLİKLE İŞ YAPIYOR. Yoksa şu anki bizim tümevarıma gidişlerimiz aslında ÖNCEDEN VAR OLMUŞ OLAN TÜMELİN üstünün açılmasından ibarettir. KURAL KAVRAMINDA BUNUN VARLIĞINI GÖREBİLİRSİNİZ Kİ KURAL BAŞINDAN SONUNA BÜTÜNÜN TA KENDİSİDİR. Beyin biraz zorlanıyor bunları algılarken ama iyice bakarsanız aynı şeyi öyle net bir şekilde göreceksiniz ki adeta tasvir ettiğiniz şeyler GÖZÜNÜZÜN ÖNÜNDE VAR OLAN ŞEYLER GİBİDİR VE SİZ DÜŞÜNÜRKEN VE SÖYLERKEN ASLINDA ORTADA VARLIĞI OLAN MADDELERİN-VARLIKLARIN TA KENDİSİ İLE İŞ YAPIYORMUŞ GİBİ HİSSEDERSİNİZ. Yani ben sözleşme yapıyorken SOMUT VARLIĞIN TA KENDİSİ İLE YAPIYORUM BU İŞİ. BÖYLECE neden uygulama meşruiyetini nereden alıyor diye düşünmem artık çünkü ORTADA VAR OLAN ZATEN VARLIĞIN TA KENDİSİ OLMUŞTUR ÇOKTAN. İşte hak, doğruluk,kanıt vb kavramları bu bazda düşünmekte ve tekrar beyin dizaynını yapmakta yarar vardır. ) Bu durum bize anlatıyor ki BEYİN VARLIĞIN TA KENDİSİ GİBİDİR. Yani somutlar aleminin kural ve varlıkları ile iş yapan bir beyin var ortada. Eğer bir başka alem olsaydı, bu sefer oranın kuralları(tümelleri-bütünleri-önceden görmüşlükleri-önceden var etmişlikleri) ile iş yapacaktır akıl. Yani beyin önce tümeli-tamamı var etmiştir biliyordur ve daha sonrasında yeniden yürüyüş tekrar daha önce var ettiği TÜMELEDİR-BÜTÜNEDİR. Öyleyse BİR ŞEY NEDEN MEŞRUDUR. Çünkü tümelini var ettik önce, daha önce onu baştan sona var ettik. Öyleyse neden meşruiyeti tekrar arayayım ki VAR OLABİLMİŞSE VARDIR derim ve geçerim, öyle değil mi ama beynimde var ettiğim şey SOMUTTAKİ KURALLARIN TA KENDİSİ İLE SOMUTTAKİ VARLIĞIN TA KENDİSİ GİBİDİR. Der ki mantık, HER İNSAN AKILLIDIR, AHMET İNSANDIR, ÖYLEYSE AHMET AKILLIDIR. Şimdi burda biz ÖNCE BÜTÜNÜ ZATEN VAR ETMİŞİZ ÖNCE, VE AYNI ŞEYİ TEKRAR MI VAR EDİYORUZ YOKSA DAHA ÖNCE VAR OLMUŞ ŞEYİ Mİ SÖYLÜYORUZ, hangisi Sizce?


SAYGI VE SEVGİLERİMLE.(Zaten, var olanı keşfediyoruz sadece-meşruiyeti ise zaten var olmasıdır. Kanıt kavramı üzerinde daha geniş düşünerek bu konuyu netleştirme imkanımız var gibi, ben zaten benim de isteğim olan ve Sizin tarafınızdan da bir istek olarak beyan edilen geniş zaman içinde beyan edeceğim sözünüzün varlığını kendim için de bir varlık kabul edip uzun zaman içinde düşünmekteyim. Bunun için teşekkürler, beyin bazen hızlanıyor çünkü bir imkan bulmuştur orda ve bazen ise VAR ETMEK İÇİN bir imkan bulamaz, bugün için tasvir edebilme yetim bu kadar. Ama şunu söyleyim, YETİ kavramını bile ileriki aşamalarda daha farklı bir boyut-tasvir olarak beyan edebileceğimizden de ŞAŞMAYALIM. Çünkü insan beyni çok şeyleri daha gerçekliği ile oluşturabilecek bir yapıdadır-özelliktedir-yetidedir-varlıktadır-haktadır vs. işte.

BURASI AĞIRLIKTA DÜŞÜNCENİN BEYAN EDİLDİĞİ YER DEĞİL, DÜŞÜNMENİN BEYAN OLDUĞU YERDİR BENİM İÇİN, anlaşılana daha kolay anlaşılana ulaşmak adına. SAYGI VE SEVGİLERİMLE