Mesajı Okuyun
Old 04-03-2007, 23:20   #19
calikusu_kamuran

 
Acil Aklin Yollarinda

Syn. Snow, Sizi cevaplayacağım,
Syn. Konyalı, Belirtiniz en yararlı(yetkin) olanı, uyacağım üstadım, ama lütfen Siz de bir şeyler katın, bari en azından BİR TEK SORU SORUN, HAYAT SORUYLA BAŞLAR ABİ YA.
Syn. Dark, konudan uzaklaşmamışsınız abi aksine o konuya iyi bir yüklem yüklemişsiniz.
Syn. Av. Bektaş Salim Topbaş, beni tam olarak anlamışsınız, zaten amaç o boş denilen kavramların içini doldurmaya çalışmak en azın temel bir YAPI(FORM) için bunu yapmaya çalışmak ki ESASINDA O BİNLERCE KAVRAM, çok az sayıda kavramın boş yere çoğaltılmış halleri. BİR FORMEL kavramının ne kadar çok SÖZ ile ifade edildiğini yazalım mı? Var mısınız, YAPI-KURAL-ŞEKİL-ŞEKLİ-BİÇİMSEL-İDEAL-FORMAL-TEORİ-KURAM-KAVRAMSAL istediğiniz kadar çoğaltın, hepsi aynı şeylerdir, zaten amacımız bunları da bulmak.

Gelelim sorulara Üstadım;

3- dil nedir? İnsanlar kouştuklarında gerçekten birbirlerini anlarlar mı? yoksa kendi beyinlerinde o kavramlar neye tekabul ediyorsa o şekilde, kendilerine göre birşeyler anlayıp birbirlerini anladıklarını mı zannederler?

1- İnsan bilgileri doğuştan mı vardır sonradan mı öğrenilir?
2- Doguştan beyin boş bir levha mıdır? Yoksa Bazı akıl ve Mantık yürütme güçleriyle donatılarak mı doğulmuştur?
3- dil nedir? İnsanlar kouştuklarında gerçekten birbirlerini anlarlar mı? yoksa kendi beyinlerinde o kavramlar neye tekabul ediyorsa o şekilde, kendilerine göre birşeyler anlayıp birbirlerini anladıklarını mı zannederler?
4- Her filozofun tezinin bir anti tezini bulan filozof vardır. O halde felsefe ile nereye ulaşılır.
5- İnsanlar kavramlarla mı öğrenir ve anlar? yoksa kavramlar iletişim aracıdır da aslında kavramlara sahip olmasa da anlar öğrenir ve düşünebilir mi?

Saygılarımla.....


3- DİL, insan doğasının vermiş olduğu refleks tepkilerin(söz tepkileri) karşı tarafta sebep sonuç ilişkisi içinde değerlendirilmesidir. Ay, denilince, birinin ayağına gelin basınca çıkarılan bir sestir, öyleyse Ay sesi ile ayak basma arasında DETERMİNASYON vardır. İşte ilk insan böylece BU DETERMİNANTLARI REFLEKS olarak öğrenmiştir. Elbette bu öğrenim de reflekstir, dış alemdeki bir olayı refleks olarak kaydeder beyin ve adeta MAYMUNLARIN yapılan aynı olayı refleks olarak tekrarlaması gibi bir şey yani. İnsan dış alemi refleks olarak algılar, ki insanın EMPATİSİ de REFLEKS BİR TEPKİDİR Kİ birbirimizi anlamanın temeli EMPATİYE dayanır. Ayağıma basılınca ben refleks olarak bir bağırma sesi çıkardım, aynı sesi bir başkası da çıkarmıştı öyleyleyse BİR REFLEKS EMPATİ DEVREYE GİREREK, Aynı sesi çıkaran diğer kişi için de AYNI SEBEP GEÇERLİ idi deriz. Benim bu aşamadaki algılayışım budur. Ve dil reflekslerden doğan bir tepkidir. Sonra Empati ile ORTAKLAŞIR bir hal alır. Dolayısıyla insanlar kendilerinde gerçekleşen durumları EMPATİ İLE BAŞKALARINA DA YAYARLAR, GENELLEŞTİRİRLER. Sonuç olarak biz yalnızca kendimizde cereyan edenleri algılarız, anlarız ama onların diğer insanlar için de aynı şey olduğunu EMPATİ REFLEKSİ İLE YAŞARIZ. Sanırım sorunu(konuyu) kapsayan bir cevap oldu. KAVRAM MESELESİ halledilir.

1-İnsan bilgileri sonradan tecrübe ile var edilir. Başka bir konudaki yazıyı kopyalayım aktarayım, yoksa cafeciye fazla para ödeyeceğim.
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=1301

Bilgi nedir, sorusu için bir tasvir:

Diyelim ki aynanın kendinde var olanı algılama yeteği vardır. Aynanın karşısına geçelim ve aynada meydana gelen sonuç elbet görüntünün orada var olmasıdır. Şimdi aynanın algılama yeteneği var dedik İŞTE TAM BURADA AYNA kendinde meydana gelen sonucu/etkiyi/tesiri algılamaktadır. Yoksa o maddenin kendisini algılamamaktadır. Ayna yalnızca kendisi dışındaki bir şeyin kendisinde meydana getirtiği etkiyi/sonucu algılayabilir. Örneğin Soğukta biz soğuğu değil soğunun bizde meydana getirdiği sonucu algılamaktayız. sonuç olarak her varlık yalnızca ve yalnızca KENDİNDE MEYDANA GELEN SONUÇLARI ALGILAMAKTADIR. Öyleyse her varlık yalnızca kendini algılar diyebilir miyiz?

Başka bir tasvir daha, Bir insan beynini elinize alın ve bir kısmı ıslak, bir kısmı kumlu, bir kısmı yağlı, bir kısmı engebeli bir zemine doğru hızlıca fırlatın. Beyin bu zeminlerin her birinden geçerken yalnızca şunu yapmaktadır BU ZEMİNLERİN KENDİSİNE YAPMIŞ OLDUĞU ETKİYİ HIFZETMEKTEDİR. İşte bu aşamadan sonra benzer zeminlerle karşılaştığında artık her bir zeminin kendisine yapmış olduğu etkiyi daha önceki hıfzetmiş olduğu etkilere eşler ki BU ŞU ETKİYDİ, BU ŞU ETKİYDİ diyebilir artık. Yani ilk tecrübeleri daima sonraki tecrübelerini anlamak için BİRER MODEL oluşturur.

2- Beyin boş bir levhadır, fakat dünya varlıklarına ait bilgileri edinecek veya kendine kaydedecek yetenekte var edilmiştir. Sanırım bir yerde mi ne okumuştum, doğruluğunu bilmiyorum, ama beyan edeyim: EDİNİLEN HER BİLGİ İÇİN BEYİNDE BİR KIRMIZI NOKTA OLUŞURMUŞ, ne derece doğru bilemem. Ayrıca mantık kuralları da doğanın özelliklerinin izlenmesi ile edinilir, yani aklı bir başka ve bambaşka bir aleme götürseniz bu sefer orda oranın MANTIK(ASLINDA VARLIK) İLKELERİ ile hareket eder. Yani Sizin de bildiğiniz; ÖZDEŞLİK(BİR A, GÖRÜRSENİZ HER ZAMAN O A"NIN DEĞERİ AYNIDIR), ÇELİŞMEZLİK(A, KENDİSİNDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR Kİ BU SEFER ÇELİŞKİ OLUR), 3.İHTİMALİN YOKLUĞU( Yani ORTADA OLAN ŞEY, YA KENDİSİDİR YA DA KENDİSİNDEN BAŞKA BİR ŞEYDİR Kİ BUNLARDAN BAŞKA BİR ŞEY OLAMAZ VE BÖYLECE BİR ŞEY YA A" DIR YA DA A DEĞİLDİR. SONUÇTA BAŞKA BİR İHTİMAL YOKTUR) Elbet bu iki değerli mantık için geçerli olan ilkelerdir. Yani bir şey ya doğrudur ya da yanlıştır diyen mantığın ilkeleridir. Başta tip mantık dalları da oluşmuştur örneğin bir şeyin yanlış veya doğruluğunun bilinemeyeceğini ve yanlış ve doğruluk BELİRSİZLİĞİ TAŞIYAN ÖNERMELER ortaya konmuştur. Mesela, Evrende dünya dışında bir yerde insan da vardır denilirse, bunun yanlışlığı veya doğruluğu bilinemezdir ki evet belirsizdir ve bilmiyoruz ASLINDA BU DURUM BİZE BİLGİLERİNİN İNSANLARIN TECRÜBELERİ SONUCUNDA EDİNİLDİĞİNİ DE ANLATIR.

4-Felsefe ile bir şeyin, asıl bilgisinin ne olduğunu yani tecrübelerimizin aynen aslı ile aklımıza taşınmasını sağlarız ki böylece tecrübelerimizin dışında bir varlık bilgisi beynimizde yer almasın sonuçta VARLIĞIN TA KENDİSİNİN BİLGİSİNİ BEYNİMİZE AKTARMIŞ OLURUZ, YANİ BİLGİ ASLINDA TABİ BİZE OLAN ETSİNİ DİYORUM. Böylece ortada olan nesnel gerçeklik her insan için Ortak bir bilgiye gidilmesini sağlasın. Ortada bir futbol maçı olsun, HAKEM BİR ADET İKEN, HERKES ONA FARKLI BİR ANLAM YÜKLEMESİN YANİ. Ayrıca tez-antitez ilişkisi hep olacaktır, bir önceki bilgimiz eksik veya yanlış olabilir biri daha geniş bir kuşbakısı ile bakar ve kapsama geniş yerden bakan daha doğru görebilir. Biz insanlık olarak evrenin tamamını göremeyen insanlarız ki yani parçadan bütüne doğru gitmekteyiz, yani tümden gelmiyoruz tüme gidiyoruz. Elbet insanın TÜME VARMASI gerçekleşir mi bilemem, ama benim düşüncem, tümleşmek kimbilir bütünle bütünleşmek derim, ama zor be abi...Dünya alemi komple su olsa her bir varlık sadece bir su damlasıdır ki ama fakat diğer su damlasını tanımama ihtiyaç kalmayabilir kim bilir?

5-Kavramlar olmasa da öğrenim vardır ki kavramlar tecrübeyle edinilmiş bilgilerin ORTAK ÖZELLİKLERİNDEN OLUŞAN BİR AKIL ÜRÜNÜ VARLIKTIR. Yani kavramların tıpkısı doğada yoktur, onlar benzer varlıkların ortak özelliklerinden oluşan bir akıl varlığıdır, doğada bu kavramlar yoktur. Olamaz da ki İDEAL KAVRAMI zaten bunu anlatır. Onların aynısı yoktur doğada akılda var olan bir varlıktır....Ama bu konuda benim aklımda farklı bir sorun var...Ya arkadaş madem kavram meselesi böyle niye onların varlıkları temsil ettiğini düşünüyoruz ki onlar varlıkları temsil etmiyor oysa. Sadece 1 kg domatesin paradaki değeri gibi bir şey var ortada. Yani 1 kg domates, KAVRAMLAR ALANINDA NEYE TEKABÜL EDER(Domateslerin ortak özelliği ile akıl ürünü olarak resmettiğimiz varlıklardan hangisine tekabül eder deniyor burda ama o tekabül ettiği varlık asla domatesin kendisi değildir ki FORMELLİK KAVRAMI BUNU ANLATIYOR SANIRIM.) iŞTE BURADAKİ ilişkiyi beynimde somutlayamadım ben henüz, ama inşallah olacak...

Evet, Üstadım cevaplar böyle bende. Ama farklı bakış açıları ve tasvirler olabilir, birbirimizi bir adım öteye götürebilirsek ne mutlu bizlere.

SAYGI VE SEVGİLERİMLE...muharrem elipek