Mesajı Okuyun
Old 01-03-2007, 00:57   #10
calikusu_kamuran

 
Acil SNOW" a

1-SNOW: Mülkiyet hakkı, insanın bir eşya üzerinde kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunabilme yetkisidir. O halde mülkiyet hakkı eşya üzerinde öyle bir yetki sağlarki bu hakkın sahibi dilerse o eşyayı yok edebilir. Yok etmenin dışında başkalarına zarar vermemek kaydıyla dilediği gibi o eşyayı kullanır.

*** öyleyse açılım şöyledir. Hak, varlık olarak tanımlanırken, yetki ise imkan olarak tanımlanmış oluyor. Yani hak, imkanlı olan eylem olarak tanımlanmaktadır. Fakat diğer bir yönü de var ki o da; sahibinin olumlu olarak varlığı olmasıdır. Ortada öyle bir varlık var ki diyelim ki BEYİNDEKİ halihazır varlık olsun öyleyse bunu kullanmak demek zaten var olan halihazır varlığın örtüsünün açılmasından ibarettir ki bu bizi MEŞRUİYETİN nereden geldiğine götürür, yani meşruiyet zaten var olanın üstündeki örtünün açılmasından ibarettir denebilir. Kısaca meşruiyet bir şeyin zaten var olmasından gelir. Ki ağacın meşruiyeti yalnızca var olmasıdır.

2-SNOW: Mülkiyet hakkını kim tanır, o ülkedeki hukuk düzeni tanır. Eşya üzerindeki mülkiyet hakkı kime aitse hukuk o mülkiyet hakkı sahibinin hakkını ihlal etmek isteyenlere karşı korur. Mülkiyet hakkı hukuk düzeninin insana eşya üzerinde verdiği en geniş yetkidir. Hukuk düzeninin eşya üzerinde daha dar yetki verdiği haklarda vardır. Bu haklar verilen yetkiye göre eşya üzerinde kullanma veya yararlanma şeklinde olabileceği gibi her iki yetkiyi de birden verebilir. Bu haklar takdir edileceği üzere mülkiyet hakkına göre daha sınırlı yetkiler veren haklardır.

*** Esasen, bir şeyin var olması meşruiyetinin kaynağı olduğuna göre icra edilemeyen yok sayılır yani örtüsü açılınca ortaya bir şey çıkmıyorsa o şeyin varlığından söz edilemez. O halde devletin yapmış olduğu koruma, aslında varlığın var olmasını sağlamaktır. Aksinde var olmayan bir duruma çıkarız ki anlamsızlık yaşarız.

3-SNOW: . Eşya üzerinde kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisi veren haklara hukuki literatürde, Ayni haklar (eşya üzerinde doğrudan doğruya hakimiyet sağlayan haklara ayni haklar denir) denir. Bunlardan yalnız kullanma ve yararlanma veya her iki yetkiyi birden veren haklara ise sınırlı ayni haklar denir.

*** Elbetteki burada Syn. Üniversite hocalarımızın farklı bir anlayışının bize yansıması var olabilir. Biz de ayni hak olarak tanımda “ herkese karşı ileri sürülebilirlik yani herkese karşı etkililik şeklinde tasvir” vardı. Şimdi burada Size şunu sormak istiyorum, ama kesinlikle beni olumsuz yargılamayın ve bunu ısrarla belirtiyorum, karşınızdakini bir ilkokul öğrencisi olarak görmeniz de beni rahatsız etmeyecektir. Asıl meselem bazı kavramların beynimde yerli yerine oturmasını sağlamaktır. Genellik-özellik veya Mutlaklık-nisbilik veya Aynilik-gizlilik gibi kavramlar veya sizin de parantez içindeki belirttiğiniz DOĞRUDANLIK-DOLAYLILIK gibi kavramlar bizi aynı kavrama mı götürmektedir. Buradaki esas sorum Mutlaklık ve nisbilik kavramını Sizin beyninizin nasıl tasvir ettiğidir. Ayrıca başka bir konuda değinme imkanı bulmuşsunuz; ŞEKLİLİK-ŞEKLENLİK kavramlarını da ne şekilde tanımlamış olduğunuzu bilmek isterim. FORMEL-YAPISAL kavramlarını da elbette. Tekrar belirtmek isterim amacım yalnızca anlamak, umarım yanlış bir değerlendirmeye/algılamaya/kavrama ulaşmanıza yol açmam.

4-SNOW: . Devlet, toprak(ülke), İnsan(ülke vatandaşları) ve içerideki hakimiyeti sağlayan ve dişarıda(diğer ülkelere karşı)ülkeyi temsil eden iktidardır.

*** İktidar kavramı, hakimiyet veya sahibiyettir. Yani ülke ve insanı unsur olarak belirttikten sonra bu insanların ülke varlığına HAKİMİYETLERİ-SAHİPLİKLERİ olmalıdır ki o da iktidar olarak belirtilir. Yani iki şey arasındaki illiyet bağı gibi bir anlatım, aslında sıkı benzeyiş yok ama bir şeyin diğer bir şeyi elinde tutabilirlik YETİSİNİ anlatır sanırım. Kısacası insan mefhumunun ülke mefhumu üzerinde SÖZ SAHİBİ OLMASI-KENDİ KONTROLÜNDE BULUNDURMASINI iktidar olarak belirtiriz ve bu ister genele ait olur istenirse belli bir temsilciler meclisine ait olur. Sonuçta tüm insanların tüm ülkesi üzerinde söz sahipliğini anlatan BİR KUVVET deyimidir. Yani ülkeyi elinde tutmaya yönelik EYLEM YETERLİLİĞİ denebilir. Ülkeyi idaresinde bulundurma KUVVETİ. Yoksa başka bir eyleme kuvvetlilik değil.

5-SNOW: . İşte bu güç koyduğu hukuk kuralları ile hakkı korur.
Menfaat ise bir şeyden elde edilen faydadır. Ayni hak sahibi eşyayı kullanarak veya ondan yararlanarak fayda elde eder. Yani menfaat elde eder.

***İşte bu güç koyduğu hukuk kuralları ile varlığı var eder ve varlık devamlı bir varlıktır. Ve bu varlığın gerektiğinde kullanılması için yani örtüsünün açılması için de koruma sağlar ki o bile bir eylemin varlığıdır artık yani VARLIK zaten vardır. Tabi var edici otorite var ettiği için vardır. Menfaat ise elde edilen üründür veya olumlu varlıktır veya yarar getiren varlıktır diyebiliriz. Kısaca varlık elde ederiz.

6-SNOW: şimdi bunların hepsini bir araya getirirsek hak hukukça korunan menfaattir deriz. Neden böyle deriz çünkü hak denince yalnız eşya üzerindeki yetki anlaşılmaz kişilik hakkı gibi manevi haklarda vardır bunlar da insana menfaat sağlar.

hepsini içine alan bir tanımlama yapılması için hak hukukça korunan menfaattir denmiştir. Ya da başka görüş sahipleri başka soyut tanımlamalar yapmıştır.

***Şimdi bunların hepsini bir araya getirirsek HAK, HUKUKUN YARATTIĞI OLUMLU VARLIKLARDIR diyebiliriz. Tabi bu varlık eylem varlığıdır ki bu varlığı kullanmak yalnızca örtüsünün açılmasıdır diyebilir miyiz. Hak, hukukun var ettiği kullanılabilir eylem varlıklarıdır. (Bunu biz istersek düşüncemizdeki varlık olarak da algılayabiliriz ki icra etmek onun beyan-ayn edilmesidir ki bu ise örtüsünün açılmasından farklı bir şey değildir çünkü meşruiyet esasen varlığının olmasındandır, veya yüyürlükte olmasındandır. )

7-SNOW: Bilmek, teori, tecrübe ve içselleştirme şeklinde derecelendirilmiştir. teori kavram bazında bilmeyi anlatır. Ayağı yere basmayan bir bilme çeşitidir. bir şehri, sokaklarını helikopterle üzerinden geçerek tanımaya çalışmak, o şehri haritadan öğrenmektir, mesela.
tecrübe etme teoriyi biraz aştırır insana, o şehri birkaç kez gezmiş olmak. Sokaklarını gezerek tanımak, insanlarını gezip görerek tanımaktır.
içselleştirmek ise, o şehirde oturmak, avucunun içi gibi her yerini bilmek insanlarıyla sıkı ilişkiler kurmak ve onlarla dostluk yaşayarak onların karakterlerini tam olarak bilmektir.

***Bilmek: Bir şeyin-somutun-gizlinin-soyutun düşüncede var olabilen varlığına sahip olmaktır. Kısaca beyindeki şekildir. Sanırım şeklenlik veya şekillik kavramı da bunu ifade ediyor sanırım. Yani bir şeyin kendisinin-zatının dışındaki her anlatımı ŞEKLENLİK-ŞEKLİLİK kavramına denk düşüyor gibi. Işıl Yılmaz” ın bir yerde deyimiyle BİR ŞEYİN KENDİSİNİN DIŞINDA BİR ŞEY İLE TEMSİL EDİLMESİ. Sanırım Işıl Yılmaz” a ordaki açıklaması hakkında haksızlık etmiş gibi bir durum ortaya çıkmış olsa da orda farklı bir durumu anlatmaya çalışıyordum. Ben yapısallık kavramı nı da böyle anlıyorum nedense.
Teori, çoğu kişinin kullanımıyla biraz farklı elbette. Kimisi için henüz ispat edilmemiş yani kendisiyle ispat edilmemiş bir iddia-tezdir. Elbette burada iddianın bilgisinden bahsedebiliriz ki en nihayet zaten BİLGİ bir şeyin beyindeki varlığını anlatır. Yani teorinin bilgisi nedir diye bir soru sormak mümkündür sanırım. Bu teoriyi biliyor musun diye de bir soru sormak mümkündür.

Tecrübe ile içselleştirmeyi sanırım sebep sonuç ilişkisi içinde almışsınız yani diyorsunuz ki tecrübe ederseniz bilgiye hakimiyetiniz-sahibiyetiniz artar. Bireyin kendi beynindeki bir bilgiyi yönetebilecek hale gelmesi yani beynindeki bu bilgiye istediği şekli verebileceği hale gelmesi için tecrübe şarttır-zorunludur demek istiyorsunuz gibi anlıyorum. İçselleştirmek kavramını kısacası kendi kendinize tecrübe ile elde edilen bilgi anlamında kullanmışsınız. Kendi yaşadıklarımızın bilgisi veya.

8-SNOW: avucunun içi gibi her yerini bilmek insanlarıyla sıkı ilişkiler kurmak ve onlarla dostluk yaşayarak onların karakterlerini tam olarak bilmektir.

***Karakter: İnsanın mutlak değeridir sanırım. Az önce bir tv kanalında bu mutlak değerle ilgili bir felsefe yapılıyordu da o yüzden yazdım. Bir tv kanalındaki yeni bir yarışma sanırım, jüridekilerden biri burada anlatılanlar mutlak değeri anlatmıyor diyor, haklı olarak subjektif bir anlatım var diyor. Tam de yerinde duydum sanırım. Karakter: Kural: Yani değişmez varlık denebilir. Karakter veya kural kısaca zaman ve mekan ortamında değişmez olarak her bir ortamda varlığın koruyan varlık olarak kullanılabilir. Ama Siz burada insanın değişmez yönleri olarak anlatmışsınız veya insana ait değişmez bilgi. Genel içinde daima var olan varlık.

Müşahede: şahitlik veya tecrübe etme veya sizin deyiminizle Bir kişiyle dost olmak ise dostluğu içselleştirmek demektir. Yani zaten yaşamanın bilgisi diyorsunuz. Bir olayın tarafı olarak yaşamak. Elbetteki dostluk kavramı zaten insanın iç dünyasında beliren bir sancıyı yani gizli bir olguyu varlık sahasına sokar ki bizzat hissiyatla öğrenilebilen bir durumdur. Bu kavramı asla bir kişi bir başka kişiye sözle-şeklen anlatamaz ancak ve ancak kendisiyle-somutuyla anlatabilir ki somutunu öğrenmek için zaten kendimizde belirmesi gerekir.

9-SNOW: Hukuk öğrenmekte bu aşamalardan geçer. Teorik olarak okur ve öğrenmeye çalışırsın, uygular ve kavrarsın, başına gelir içselleştirirsin. Bu aşamalardan geçerek o kavramlar tasvir edilebilir akılda sayın Çalıkuşu, yalnız başına dil felsefesi ile olacak bir iş değil gibi geliyor bana. Okunur, yaşanan hayatta uygulanır teori pratikle yaşanarak birleştirilir ve beyninizdeki kendi tasviriniz gerçekleşir. Yanlış anlamayın ama, sadece masanın başına oturup özne, yüklem çözümlemesiyle ve dil felsefesi çalışarak beyinde hukuki kavramların tasviri oluşmaz.
Saygılarımla...


******SONUÇ: Şeklen anlatılan her şey hayatın somutunda var olan şeyleri anlatırlar. Dostluk denilince tecrübe ve bunun tecrübesi de ancak zaten yaşamak olacağına göre ve ben de bu kavramı zaten yaşamış olduğuma göre ne denildiğini kolaylıkla anlayabilirim. Fakat şundan eminim ki şu anki hayatıma kadar ŞEKLENLİK-YAPISALLIK-BİÇİMSELLİK-FORMELLİK gibi kavramları bizzat mutlaka tecrübe etmişimdir ama işte benim tecrübe ettiklerimden hangisine tekabül ettiğini bazen ayırt edememekteyim ki bu, bu kavramların kural kullanımları dışında kullanılmışlarından mı ileri geliyor yoksa ben mi kural yerini farklı anlamışım bilmiyorum. Burada asıl mesele şu BİR ÖRNEK VEREYİM.

Bütün taşlar sıvıdır. Granit bir taştır. O halde granit bir sıvıdır.

Şimdi deniyor ki bu doğrudur, çünkü klasik mantık olgusal-kendiyle doğruluğu kendine kural olarak almaz. Klasik mantık FORMEL-BİÇİMSEL-ŞEKLİ doğruluğu esas alır. Benim buradan algılayışım, akılca varlık kazandırılmış varlıkların kural varlıkları esas alınır şeklindedir. Yani doğadaki değil, akılca yaratılmış varlıkların kural yapıları esas alınır. Şimdi diğer bir anlatımla, Bütün taşlar sıvıdır, şeklinde bir yazı yazılabilir ki bu şeklen oluşturulmuş bir varlıktır öyle değil mi? Evet, işte burada formellik sanırım HAYAL ÜRÜNÜ anlamında kullanılmışken, bir başka yerde daha farklı bir anlamda kullanılmıştır. Fakat bu ŞEKLİLİK kavramını ŞEKLİ HUKUK olarak değerlendirdiğimiz YARGILAMA HUKUKU bazında bir değere/yere oturtmanızı istesem aynı kural yere oturtmak mümkün değil gibi. Ama elbette hepsi AKIL ÜRÜNÜ DEĞERLER anlamında kullanılabiliyor.

Yani ŞEKLİ HUKUK olarak tanımlanan YARGILAMA HUKUKUNDAKİ şeklilik kavramını şöyle değerlendirmek zorundayız sanırım: MADDİ BİR OLAYI AKLİ BİR OLAYA tahvil etmek. Şimdi YARGILAMA kavramı zaten bu anlamdadır yani ÖNÜMÜZDEKİ BİR OLAYI AKLİ BİR OLAYA TAHVİL ETMEK….daha açığı maddi bir değeri akli bir değere tahvil etmek. Yani ORTADA OLAN KONUYU-SORUNU, AKLİ BİR DEĞERE/VARLIĞA tahvil etmek. Şimdi yargılama hukukundaki ŞEKLİLİK BU ANLAMDA kabul ettik, yukardaki şeklilik ne anlamda o halde?

Sanırım en nihayet AKIL DEĞERLERİYLE/VARLIKLARIYLA yapılan bir iş olarak SONUÇTA KURALLAMAK MÜMKÜNDÜR. Elbette icra-iflas kanunundaki şeklilik veya şeklenlik kavramını da bu KURAL VARLIKLA TANIMLAMAK MÜMKÜNDÜR.

SONUÇ OLARAK: ŞEKLİLİK-ŞEKLENLİK-BİÇİMSELLİK-YAPISALLIK-FORMELLİK demek oluyor ki AKIL DEĞERLERİ/VARLIKLARI ile yapılan bir iştir.

EN NİHAYET SONUÇ: Bizim meselemiz somut tecrübeden öte, bir kavramın tecrübelerimizden hangisine tekabül ettiğini bulmaktır ki bu yalnız başımıza yapmamızın zor olduğu bir iştir… Bir üstad olana her zaman ihtiyaç duyuyor insan, yani ney neredeki kavrama/değere/akli varlığa tekabül eder.

SAYGI VE SEVGİLERİMLE…

NOT: Yazılarınızın hepsini okudum, yani diğer konulardaki yazılarınızı da okudum ve güzel bir derlilik topluluk içinde bilgi yansıtımınız var(Beyniniz kural bir kompozisyona sahip ve onları samimi olarak yansıtmaya çalışmaktasınız). Bundan sonraki tüm yazılarınızdan da bilgi edinmeye çalışacağım ve düşünme şekliniz sanırım bir kural varlığa(metoda) kavuşmuş. Umarım benzer durumu ben de yakalayabilirim ama öncelikle SÖZLERİN-KELİMELERİN hangi kavrama tekabül ettiğini tam olarak kavramak zorundayım.

TEKRAR SEVGİ VE SAYGILARIMLA….(yukarıda bazı sorularıma sizin aklınızda bir varlık var ise tarafım için üstündeki örtüyü kaldırmanızı saygıyla istiyorum-beyanını)

SEVGİLERİMLE(MUHARREM ELİPEK) İlk defa olarak gerçek ismimi beyan ettim. Yazınız buna değer, değerli dostum.