Mesajı Okuyun
Old 31-07-2016, 19:55   #1
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan Sempatizanlık Örgüt Üyeliği Değildir Yargıtay Kararı

Sayın Meslektaşlarım.

8-10 sene önce okuduğum bir Yargıtay kararında örgüt sempatizanlığının örgüt üyeliği anlamına gelmeyeceği ve cezalandırılmayacağı ifade ediliyordu. Bu kararı bulup ekleyebilecek arkadaşlara şimdiden teşekkür ederim.( İnternette yaptığım aramada Ankara Ağır Ceza Mahkemesince bu sebeple verilmiş beraat kararları olduğuna rastladım.Ama Yargıtay incelemesinden geçip geçmediği belli değil)

Örgüt üyeliği derecesine varmayan sempatizanlık ile üyelik arasında fark vardır. Yargıtay kararına göre sempatizanlıktan beraat kararı verilmesi gerekir.Bu nedenle örgüt sempatizanı olan hakim savcıların tutuklanması hukuka aykırıdır.Örgüt üyeliği derecesine varan eylemler cezalandırılmalıdır. Objektif ve hiçbir örgüte sempatisi olmayan,bütün terör örgütlerinin karşısında olan bir hukukçu olarak bu ayrımın yapılması gerektiğine inanıyorum.Ankara 12. Ağır Ceza Mah. Kararına İlişkin HaBer :

''Radikal gazetesinden İsmail Saymaz’ın haberine göre Ankara'da, TKEP/L üyesi oldukları iddiasıyla yedi ay tutuklu kalan ve sonunda beraat eden beş kişi hakkındaki gerekçeli kararda "pankart asma ve gösteriye katılma eylem sayılmaz; örgüte sempati beslemek de kanıt olmaz" denildi.


Türkiye Komünist Emek Partisi/Leninist (TKEP/L) üyesi oldukları iddiasıyla yedi ay tutuklu kalan ve sonunda beraat eden beş kişi hakkındaki gerekçeli karar açıklandı. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi , örnek nitelikteki kararında, pankart asma ve gösteriye katılma eylemlerinin tek başına ‘örgütsel eylem’ diye sayılamayacağını; evlerde bulunan kitaplar ve dijitallerin de ‘örgüte sempati’ sonucu çıksa bile üyeliğe kanıt gösterilemeyeceğini kaydetti.

Ayrıca Ankara Savcılığı’nın aynı örgüt kapsamında şüpheli görülen bir başka beş genç için, “Sempatizan olmaları örgüt üye olmalarını gerektirmez” diyerek takipsizlik kararı verdiği ortaya çıktı.

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 15 Ocak’ta yazdığı gerekçeli kararında; üniversiteli Bahadır Söylemez, Özgür Alkan, Akdemir Gedik, Ahmet Turan ve Cihangir Öz’e yönelik ‘örgüt üyeliği’ suçlamasının iki pankarta asma eylemine, üç gösteriye katılmalarına, Mart Kültür Sanat ve Düşünce Derneği ile ilişkilerinin olmasına ve evlerinde çıkan kitap ve dijital malzemelere bağlandığını kaydetti.

“Örgütsel faaliyet olması mümkün değil”

Pankart ve gösterinin örgütsel faaliyet için tek başına kanıt sayılamayacağını kaydeden mahkeme, kararında, “Söylemez ve Alkan’ın pankart asma, Turan, Gedik ve Öz’ün gösteriye katılmaları tek başına örgütsel faaliyet olarak kabulü mümkün değildir. Sanıkların gösterideki söz ve davranışlarının tek başına örgüt üyeliğini oluşturacak boyutta olmadığı da tespit edilmiştir. Keza gösterilere örgütün çağrısı ile katıldıkları yönünde kesin bir delil bulunmamaktadır” dedi. Evlerde çıkan kitap ve dijital malzemenin de yasadışı örgüt üyeliğine delil olmayacağını savunan mahkeme “Sanıkların evlerinde terör örgütünün propagandasına elverişli bir kısım kitap, dergi ve dijital aletler bulunmuştur. Bu durum sanıklarda örgüte karşı sempati düzeyinde bir duygu olduğunu ortaya koymakta ise de örgüt üyeliği suçunun oluşumu açısından tek başına bir unsur olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemiştir” dedi.

“Sempatizan üye değildir”

Sanıklardan Turan, Gedik ve Öz’ün aynı eylemlere katıldıkları halde bazılarından sorumlu tutulup bazılarından tutulmadıklarına da dikkat çeken mahkeme, “Birbirleri ile benzer eylem içerisinde bulunan kişilerden bir kısmı hakkında dava açılması, diğer bir kısmı hakkında ise dava açılmamış olması bir çelişki olarak görülmüştür” dedi. Feshedilen Mart Kültür Sanat Derneği’nin TKEP/L’nin propagandasının yapıldığı bir mecraya dönüştürüldüğü şeklindeki iddiaya ilişkin de mahkeme, Ankara Savcılığı’nın derneğin dört kurucusu için ‘takipsizlik’ kararı verdiğine işaret etti.

Gerekçeli kararda yer verilen, savcılığın takipsizlik gerekçesi ise hayli dikkat çekici:

“Şüphelilerin sempatizanlık düzeyini aşıp örgüt üyesi boyutuna ulaştığına dair her türlü kuşkudan uzak kamu davasının açılmasını gerektirecek düzeyde yeterli ve kuvvetli delil elde edilemediği, silahlı terör örgütünün propagandasına yönelik olarak bir kısım yazı, belge ve dökümanların ele geçirilmesinin silahlı terör örgütü üyesi olmak suçunu işlediklerini göstermeyeceği tüm soruşturma evrakı kapsamı ile anlaşılmakla şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına ve emanette yer alan şüphelilerden ele geçen eşyalardan hakkında toplatma kararı hariç olanların şüphelilere iadesine...”

Mahkeme, elde bu takipsizlik kararı varken, kendi baktığı davadaki beş sanık için dernek nedeniyle suç yöneltilmesinin çelişkili olduğunu ifade etti ve “sanıkların üyesi oldukları iddia edilen örgüt ile organik bağ kurup örgütün amacı doğrultusunda süreklilik ve çeşitlilik gösteren faaliyetlerde bulunduklarına ilişkin delil bulunmadığı” sonucuna vardı.

Söylemez ve Alkan’ın avukatlığını yapan Mustafa Güler, polis fezlekesi ile iki gencin yedi ay tutuklu kaldığını kaydederek, “İddianameyi kabul eden mahkeme, gerekçeli kararında, bu davanın açılamayacağını söylüyor. Oysa bu çocuklar tutuklandılar. Öğrencilik hayatları da zorlaştı. Bahadır okulu bıraktı, Özgür bir yıl kaybetti. Bu gibi davalarla hukuk zehirleniyor.”

Not : Hukukçu karşı olduğu kişilerin de hakkını savunabilendir.