Sayın Meslektaşlarım,

Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi yalnızca devletlere değil, kamu kurumlarına, meslek kuruluşlarına, üniversitelere, sivil toplum kuruluşlarına ve medyaya da şiddetin önlenmesi ve bununla mücadeleye ilişkin olarak politika oluşturma ve izleme yükümlülüğü yüklüyor. Cinsel taciz ve ısrarlı takip de bir şiddet türü olarak Sözleşmede belirtilmiş durumdadır. Hâlen Türk Ceza Kanunu'nda ısrarlı takip bir suç değilse de cinsel taciz, cinsel saldırıdan ayrı bir suç tipidir.

Üniversitelerde olduğu gibi meslek acemilerinin yetiştiği dönem olan stajda da hiyerarşik taciz genelde örtük kalan bir taciz türüdür. Kendisinden kıdemli olan meslektaşının veya kendisinin üstü konumunda bulunan bir yöneticinin yaptığı cinsel saldırı ve taciz eylemlerine karşı bunun hukuka aykırı olduğunu bilse dahi kimi zaman kendisine inanılmayacağı için kimi zaman kariyerini olumsuz etkilemesinden korktuğu için kimi zaman yakınlarının üzülmemesi için bunu gizler, üstünü örter, eylem zamanaşımına uğrar.

Şikayette bulunduğu durumlarda da etkili disiplin soruşturması yapılmaz ve olay sonuçsuz kalır, eylem yaptırımsız bırakılır ve şikayette bulunan şikayet ettiğine pişman edilir. İşte bu nedenlerle stajyer avukatların yaşadığı cinsel taciz ve saldırı vakalarına karşı baroların hassasiyet göstermesi, üzerine gitmesi, mağdurlara etkin hukuksal ve psikolojik destek sunması İstanbul Sözleşmesi'nin getirdiği yükümlülüklerin de bir gereğidir.

Ben bu konuyu açarken üstü örtülen bu hiyerarşik taciz ve saldırının görünür olması, konuşulması ve baroları eylem politikası izlemeye davet etmek amacıyla anket açmayı düşündüm. Yapılan çalışmalarda ağırlıklı olarak ve orantısız biçimde cinsel taciz ve cinsel saldırının mağduru kadınlar olduğu için kadın meslektaşlarımıza yönelik olarak anketi düzenledim. İlginiz için ve yorumlarınızla sunacağınız destek için şimdiden teşekkür ederim.

Saygılarımla