Mesajı Okuyun
Old 07-11-2008, 11:44   #2
Av.Mehmet_Ali

 
Varsayılan

.C.YARGITAY

4. CEZA DAİRESİ

E. 1990/6546

K. 1991/285

T. 23.1.1991

• KAVGADA KORKUTMAK İÇİN SİLAH ÇEKMEK ( Silahın Plastik Oyuncak Olması )

• PLASTİK TABANCA ÇEKMEK ( Uygulanacak Kanun Maddesi )

765/m.466/1

ÖZET : Sanık; kavga sırasında plastik oyuncak tabanca çektiğine göre, eylem TCK.nun 466/1. maddesine uyar.
DAVA : Tehdit suçundan sanık Uğur hakkında, Türk Ceza Yasasının 466/1, 647 sayılı Kanunun 4. maddeleri uyarınca 150.000 lira ağır para cezasıyla hükümlülüğüne ilişkin, ( Afyon Asliye Ceza Mahkemesi )nden verilen esas 1989/410, karar 1990/208 sayılı ve 18.5.1990 tarihli hükmün temyiz yoluyla incelenmesi C. Savcısı tarafından istenilmiş ve temyiz edilmiş olduğundan; Yargıtay C. Başsavcılığı'nın 13.11.1990 tarihli onama isteyen tebliğnamesiyle 22.11.1990 tarihinde daireye gönderilen dava dosyası, başvurunun nitelik ve kapsamına göre görüşüldü.
KARAR : Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdanî kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:
Sanığa yükletilen, yakınan Selma'ya kavga sırasında silah çekme eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin yasaya uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve yasada öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın yasal bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından, O yer C. Savcısının ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 23.11.1991 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞIOY YAZISI
Sanığın kanıtlanan ve mahkemece suç olarak benimsenen eylemi şudur: "Kavga sırasında plastik oyuncak tabanca çekmek", Yerel mahkeme, yerleşik yargısal görüşlere göre bu eylemi TCY.nın 466. maddesine sokmuş, karar çoğunlukça onanmıştır.
T.C. Yasasının 466. maddesindeki suç, bir tehlike suçudur. Yasa koyucu kavga sırasında çekilen ya da boşaltılan silahın kişilerin yaralanması ya da ölümüyle sonuçlanabileceği olanağını gözeterek, böyle bir kavga sırasında silah çekilmesi ve boşaltılmasını tehlikeli görmüş; salt bu hareketi suç olarak benimsemiştir. Yasa koyucunun korumak istediği varlık ya da menfaat bu olunca, geniş anlamda bile alındığında, bu varlık ya da menfaatı tehlikeye düşürmeye elverişli olmayan aracın silah olarak benimsenmesi olanaksızdır. Çünkü bunu benimsemek yasal metnin özüne ve amacına ters düşecektir. O nedenle oyuncak tabancanın T.C. Yasasının 466. maddesindeki suçu işlemeye elverişli bir araç olarak benimsenmesi düşünülemez.
Hükme dayanak yapılan 5 Temmuz 1965 gün ve 2/4 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı açısından konuya eğilindiğinde durum şudur: Bu içtihat, 14.12.1988 günü, 1988/3506 sayılı Yasanın 10. maddesiyle yürürlükten kalkan ve ceza uygulamasında silah terimine değinen, bu yüzden de öbür normlarla bağlantısı açısından bir tanım/yorum normu, dil ve mantık açısından ise bir açıklama normu olan ( T. Ceza Yasasının ) 189. maddenin söz konusu 466. maddede uygulanamayacağını belirttikten sonra şu görüşten yola çıkmıştır: Metinde "korkutmak için" dendiğine göre, nesnel ölçütlere göre korkutabilecek nitelikte her şey silahtır.
5.7.1965 gün ve 2/4 sayılı İçtihadın dayandığı bu temel, kuşkusuz hukuka aykırıdır. Gerçekten, T.C. Yasasının 466. maddesinde kullanılan "korkutmak için" terimi, kaynak İtalyan Ceza Yasasındaki "per fure atto di minaccia" değişinin karşılığıdır ve terim, bu suçun işlenmesi için genel kastın yetmediğini; ayrıca failde "korkutma amacının", yani özel kastın aranacağını göstermektedir. Bu özel kast sayesindedir ki suç, tehdit, yaralama gibi suçlardan ayrılabilecektir. Durum böyle olunca, içtihatça, failin psişik dünyasında kalan "korkutma amacı" ile, suçun hareket öğesinin bağlandığı suç aracının birlikte değerlendirilek yorumlanması elbette yerinde değildir. Esasen, hemen her ceza hukuku ( ders ) kitabında, özel kasttaki amacın gerçekleşmesinin, suçun oluşmasında gözetilmeyeceği belirtilir ve bu husus, temel kuraldır ( örneğin; Antolisei, Manuale di diritto penale, 1975, s. 284; Finzi, le cosidetti "dolo specifico", studi in memoria di A. Rocco, 1952, s. 397; Mantovani, Diritto penale, 1980, s. 287; Nuvolone, Sistema di diritto penale, 1975, s. 278; Padovanni; diritto penale, 1990, s. 128, 129, 253, 254; Pagliaro, Principi di diritto penale, 1980, s. 387, 388; Toroslu, ceza hukuku, 1988, s. 109 ). O yüzden, içtihadı birleştirme kararının, suçun manevi öğesindeki amacı, suçun maddi öğesindeki araca kaydırarak, suç metnindeki aracın niteliğini saptaması hukuk bilimine ve yasal metnin temel mantığına ( ratio legis ) uygun düşmemektedir.
Ancak, anılan içtihat, "ustura, çakı, nacak, orak, balta, kazma ve girebi gibi araçların" T.C. Yasasının 466. maddesi karşısında silah olup olmayacağı konusundaki içtihat ayrılığını birleştirmek amacını taşımaktadır. Bu örnekler, kesici, delici, yaralayıcı ve bereleyici nitelikte ve T.C. Yasasının kaldırıl 189. maddesinin 3. bendine girebilecek türden araçlardır. O nedenle de, içtihadı birleştirme görüşmeleri sırasında, ilkin T.C. Yasasının 466. maddesinin yorumunda aynı Yasanın 189. maddesinin gözetilip gözetilmeyeceği oylanmıştır. Bir başka deyişle içtihat, herşeyden önce T.C. Yasasının 189. maddesinin 3. bendinde nitelikleri sayılan araçlar konusundaki uyuşmazlığı çözmüş; dolayısıyla yaptığı tanımı da buna göre düzenlemiştir. Bu mantıkla konuya yaklaşıldığında oyuncak tabancanın tanıma giremeyeceği sonucuna kolaylıkla ulaşılacaktır.
Bu nedenlerle mahkeme kararı b o z u 1 m a 1 ı d ı r.
Sami SELÇUK
Başkan