Mesajı Okuyun
Old 21-08-2019, 13:03   #10
Baritone

 
Varsayılan Nihayet

Evet değerli meslektaşlarım,

Uzunca bir aradan sonra, nihayet bu başlık altında tartışılan konularla ilgili mahkeme kararları tesis edildi ve kesinleşti. Bu doğrultuda süreci ve çıkan kararları size özetleyeceğim. Ancak müvekkillerimin YK üyesi oldukları şirket halka açık olduğu için, maalesef esas ve karar noları paylaşmamı istemediler. Tercihlerine saygı göstermek durumundayım elbette. Fakat yine de referans vermeden size süreci aktaracağım.

Hatırlayacağınız gibi, bir şirket pay sahibi tarafından YK üyesi müvekkillerim aleyhinde sorumluluk iddiasına dayalı bir tazminat davası açılmış, davada şirketin uğradığı zararın şirkete ödenmesi talep edilmiş, mahkeme tarafından da davanın kabulüne ve zararın şirkete ödenmesine karar verilmiş idi. Ancak hükmün icrasının nasıl olacağı noktasında tereddüt mevcuttu.

Öncelikle, belki de davacı vekili meslektaşım da benzer tereddütleri yaşadığından, hükmün kesinleşmesini bekledi. Hüküm kesinleştikten sonra, davacı pay sahibi adına bir ilamlı icra takibi başlattı. Ben, konuyu epeyce araştırdıktan sonra, şirkete ödenmesine karar verilen bölüm bakımından davacı lehine bir eda hükmü bulunmadığından, davacı pay sahibinin ilamlı icrada taraf olamayacağı kanaatine varmıştım ve tüm şikayetlerimi bu yapı üzerine inşa ettim.

İlamlı icra takibine ilişkin icra emirleri müvekkillerim YK üyelerine tebliğ edildikten sonra, yukarıda aktardığım sebeple kanuna aykırılık dolayısıyla icra mahkemesine şikayette bulundum ve takibin iptalini istedim.

İcra mahkemesince, şikayetimin kısmen kabulüne, takibin, şirkete ödenmesine karar verilen bölüm bakımından iptaline, davacı pay sahibi lehine hükmedilen yargılama giderleri, vekalet ücreti vs için ise devamına karar verildi. Ben zaten bu sonucu bekliyordum, ama yine de tüm takibin iptalini talep ederek şansımı denemiştim... Kanun yolları tüketildikten sonra da icra mahkemesi kararı kesinleşti.

YK üyesi olan müvekkillerim, davadaki ilamın davacı pay sahibi lehine eda hükmü içeren bölümlerini (yargılama giderleri vekalet ücreti vs.) icra dosyasına ödediler ve dosya infaz edilerek kapandı.

Gelelim şirkete ödenmesine karar verilen kısma. Bu kısma ilişkin olarak, icra mahkemesi verdiği kısmen kabul kararının gerekçesinde, ilamlı icrada taraf sıfatının “lehine eda hükmü tesis edilmesi” şartına bağlı olduğunu, şirkete ödenmesine karar verilen kısım bakımından ise bu şartın davacı şahıs özelinde gerçekleşmediğini belirtti.

Bununla birlikte, enteresandır, davacı vekili meslektaşım bir kez daha ilamlı icra takibine başvurarak bu defa şirketin banka bilgilerini takip talebine ekledi ve icra emri üzerine de “şirkete ödenmek üzere” diye bir şerh ekletti. Ben elbette bu takibi de şikayet ettim ve çok daha hızlı bir şekilde şikayetimin kabulüne ve takibin iptaline karar verildi. Gerekçede, taraf sıfatının ödemenin yapılacağı banka hesabı ile bir ilgisi olmadığı, davacı pay sahibinin şirket adına ilamlı icra takibi başlatamayacağı hususiyetle belirtildi.

Bunun üzerine, davacı vekili meslektaşım “şirkete” bir ihtarname çekerek, sorumluluk davasındaki ilamı kesinleşme şerhi ile birlikte ihtarnameye ekledi ve hükmedilen meblağın tahsili için bir an evvel hukuki yollara başvurulması hususunda “şirketi” ihtar etti. Şayet şirket tarafından tahsilat için hukuki yollara başvurulmaz ise, bunun YK üyeleri için ikinci bir sorumluluk sebebi oluşturacağını ve ikinci bir sorumluluk davasına konu edileceğini de ihtarında belirtti.

Davacı vekili meslektaşımın ihtarnamesi bana çok mantıklı geldi. Zira ortada zaten kesinleşmiş bir hüküm var ve her ödeme yapılmayan gün için zaten ticari temerrüt faizi işliyor. Bunun üzerine müvekkillerim olan YK üyeleri ile bir toplantı yaparak durumu anlattım. Kendileri de şirket hesabına ödemeyi yaptılar. Bunun üzerine ödeme dekontlarını ekleyerek davacı vekili meslektaşıma bir cevabi ihtarname yolladım ve hükmün infaz edilmiş olduğunu belirttim. Daha sonra kendisiyle telefonda görüştük ve izlenen sürecin her iki taraf bakımından da makul ve mantıklı olduğu hususunda fikir birliğine vardık.

Bu süreçten çıkan sonuçlar:

1. YK sorumluluk iddiasına dayalı tazminat davasından şirkete ödenmesine karar verilen bir meblağ var ise, davacı pay sahibinin bu bölüm için ilamlı icra takibi başlatma hakkı yoktur. Zira önemli olan, eda hükmünün kimin lehine tesis edildiğidir.
2. Takip talebine veya icra emrine şirketin banka hesap bilgilerinin ve/veya yapılan ödemenin şirkete aktarılacağının vs. belirtilmesi de sonucu değiştirmez. Zira taraf sıfatının bu hususlarla ilgisi yoktur.
3. Şayet davacı pay sahibi vekili iseniz, aktardığım davadaki davacı vekili meslektaşım gibi bir ihtarname çekerek şirketi ihtar etmek çok mantıklı. Şirket halka açık ise, etkisinin çok daha fazla olacağı kuşkusuz.
4. Belki de en önemlisi... Karşı taraf vekili ile kendi müvekkilinizin menfaatine zarar vermeyecek ölçüde bir samimiyet ve medeni ilişki içerisinde olmak her zaman kazandırır  İhtilafın “tarafı” olmadığımızı ve aynı fırından ekmek yediğimizi asla unutmamalıyız...

Süreci aktardıktan sonra, halen cevap bulamadığımız bir soruyla bitireyim:

Müvekkillerim olan YK üyeleri bu ödemeyi rızaen yapmasalardı ne olurdu ? Elbette bu durum ikinci bir sorumluluk davasına konu olabilirdi. Ama davacı pay sahibinin elinde şirkete ödeme yapılması için bir cebri icra hakkı var mı ? Bu soruya ne ben ne de davacı vekili meslektaşım halen bir yanıt bulamadık. Yani ikinci bir sorumluluk davası açılsa ne olacak ki ? İlk davadaki pay sahibi davacının ilamlı icrada alacaklı taraf olma sıfatı ve hakkı yok ise, şirketin YK üyeleri de değişmedi ise, cebren YK üyelerini ödemeye zorlamak için davacı pay sahibi ne yapabilir ? Bu soru kanaatimce henüz cevapsız. Şayet konuyla ilgili kafa yoran veya tecrübe yaşayan bir meslektaşımız oldu ise, paylaşımı kuşkusuz büyük bir artı değer katacaktır.

Başlık altında yorum yaparak değerli görüşlerini esirgemeyen ve kafa yoran tüm meslektaşlara bir kez daha teşekkür eder, bu başlık altındaki paylaşımlar ile uygulamadaki tereddütlerin bir nebze olsun giderilmiş olmasını temenni ederim.

Saygılarımla