Mesajı Okuyun
Old 05-05-2010, 12:00   #2
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet_Ali
Danıştay 5.Daire
08.05.1990 tarih 1988/470 E 1990/929 K
İptal işleminin tazminat gerektirmeyeceğine dair..
...

"Davacı hakkında tesis edilen ve Mahkemece iptal edilen nakil işlemi nedeniyle, memuriyet haysiyet ve şerefinin rencide edildiğinden bahisle 8.000.000 TL manevi tazminat ödenmesi istemiyle dava açmıştır.

____ İdare Mahkemesinin 18.1.1988 T, 1987-490 E, 1988-54 K sayılı kararıyla, davacının Belediye Zabıta Memurluğundan Belediye Tahsildarlığına naklen atanmasına dair işlemin 7.4.1987 tarih, E:1986/645, K:1987/184 sayılı kararıyla iptal edildiği, bu karar üzerine davacının önce eski görevine daha sonra ise tekrar belediye tahsildarlığına atandığı, idare hukuku ilkelerine göre yürürlükteki yasalara aykırı olduğundan dolayı iptal edilen işlemlerle ilgili iptal kararları doğrultusunda işlem tesis etmeyen veya bu kararı uygulamayan idarenin hizmet kusuru işlemiş sayılacağı, ancak davalı idarenin iptal edilen naklen atama işlemi her idarenin yapabileceği türde olağan nitelikte bir işlem olduğundan bu işlemin idarenin tazminat ödemekle yükümlü tutulmasını gerektirecek derecede ağır hizmet kusuru taşımadığı, sonuç olarak iptal edilen işlemde tazminat sorumluluğunu doğuracak nitelikte ağır hizmet kusuru görülmediğinden bu işlem nedeniyle maddi tazminat ödeme zorunluluğu bulunmayan idarenin manevi tazminat ödemeye de zorunlu tutulamayacağı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı, davalı idarenin yargı kararını önce uygulayıp kısa bir süre sonra yeni bir işlem ile yine aynı göreve atadığını, idarenin amacının yargı kararını etkisiz bırakmak olduğu; bu işlemler nedeniyle memuriyet şeref ve haysiyetini sarstığı halk arasında itibarının kaybolduğunu ileri sürmekte ve kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Anayasanın 125. maddesinin son fıkrası "idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür" kuralını koymakta; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1. fıkrasının ( b ) bendinde de "idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları" idari dava türleri arasında sayılmış bulunmaktadır.
Anayasanın 125. maddesinde yer alan kural gereğince idarenin ödemekle yükümlü tutulacağı zararın ilgilinin idari eylem ve işlemlerden doğan maddi ve manevi zararları olduğundan herhangi bir duraksama bulunmamaktadır. Bu husus gerek öğreti gerek yargısal içtihatlarla yeterince işlenmiş ve açıklığa kavuşturulmuştur.
İdari eylem ve işlemlerden doğan maddi ve manevi zararların idarece tazmini için ortak nokta bu zararların idarenin hukuka aykırı eylem ve işleminden doğmuş olması, yani zarar ile eylem ve işlem arasında nedensellik ( illiyet ) bağının bulunması olmakla birlikte bir tam yargı davasının konusunu oluşturan bu zararların tazminine kadar verilebilmesi için gerekli ölçütlerin birbirinden ayrı ve farklı olduğuna da işaret etmek gerekir. Bir hukuk sürecinin malvarlığında görülen ve parayla değerlendirilebilen azalmanın veya çoğalma olanağından yoksunluğun, idarenin hukuka aykırı eylem veya işlemiyle doğan zarar arasında nedensellik bağının bulunması halinde, maddi tazminat davasının konusu oluşturacak olmasına karşılık, manevi tazminat, gerçekte bir tazmin aracı değil doyurma ( tatmin ) aracıdır. İdarenin hukuka aykırı eylem veya işlemi nedeniyle manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen, duyduğu acı , üzüntü ve sarsıntı nedeniyle yaşama zevki azalan kişiye manevi tazminat adı ile bir miktar para verilerek, onun bu yoldan doyurulması sağlanır.
Maddi ve manevi tazminat davalarının konularının, kapsamlarının ve amaçlarının birbirinden tamamen ayrı olması ve idarenin doğan zararları tazminle yükümlü olup olmadığının değerlendirilmesinde farklı ölçütlerin kullanılmasının gerekli bulunması nedeniyle İdare Mahkemesince bu iki zarardan birinin diğerinin doğal ve ayrılmaz uzantısı gibi ele alınmasında ve "davalı idarenin iptal ile sonuçlanan işleminde, tazminat zorunluluğunu doğuracak nitelikte ağır hizmet kusuru görülmediğinden ve maddi tazminat ödenmesi ile zorunlu bulunmayan idari işlem nedeni ile, idarenin manevi tazminat ödenmesine zorunlu tutulamayacağı, sonuç ve kanaatine....." varılmasında hukuki isabet görülmemiştir.
Belirtilen biçimdeki kabul ve değerlendirme hukuka, ilmi ve kazai içtihatlara aykırı olmakla birlikte, olayda davacının idari yargı merciince iptal edilen nakil işlemi nedeniyle hukuken korunması gerekli ölçüde şeref ve haysiyet ihlalinden veya manevi tazminat yoluyla tatmin olması gerekli acı ve üzüntüye düştüğünden söz edilemeyeceğinden manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kararda sonucu itibariyle hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin reddiyle ____ İdare Mahkemesince verilen 18.1.1988 T, 1987/490 E, 1988/54 K sayılı kararın sonucu itibariyle onanmasına 8.5.1990 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
AYRIŞIK OY
Dava manevi tazminata hükmedilmesi isteğiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesi isteği, olayda maddi tazminat ödenmesi koşullarının bulunmadığı, bu nedenle manevi tazminata da hükmedilemeyeceği gerekçesiyle reddetmiştir.
Manevi tazminatla, maddi tazminat koşullan birbirine bağlı değildir.
Maddi tazminatın dayanağa idarenin kusurlu veya kusursuz sorumluluğudur.
Manevi tazminatın koşulları ise idarenin eylem ve işlemi sebebiyle gerçek kişilerin toplumdaki saygınlığı, onur ve güvenilirliğinin incelenmesi sonucunda duyulan üzüntüdür. Bu nedenle İdare Mahkemesi kararının bozularak, manevi tazminat koşulları yönünden yeniden yapılacak bir değerlendirme sonucunda yeniden karar verilmek üzere dosyanın yerine gönderilmesi gerektiği görüşüyle onama yolundaki çoğunluk kararına karşıyım."

Saygılarımla...