Mesajı Okuyun
Old 15-12-2007, 23:17   #74
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
...Sineklerle insanlar arasında büyük bir ortaklık var; ikisi de canlı. Bu saptamadan sonra ayrılıklar başlıyor. En büyük ayrılık, insanların toplumsal ve düşünen yaratıklar olmaları ve etik değerlere sahip olmaları. Yaptılarını ve yapmadıklarını kültürel geçmişlerine ve mantıklarına borçlu olmaları. Sineklerde bu yok...

Sinek ve insan benzeştirmesini, her ne kadar kişisel iyiniyetle yola çıkılmış da olsa, ben de kabullenemedim. Dostoyevski'nin Rasnolnikov'u geldi aklıma. İnsanın kendini bir böcek/sinek olarak düşünmesini, eşzamanlı yaşadığımız dünyada, bir anlığına da olsa, kabullenemedim.

Bir hayvana tedavi/deney amaçlı enjekte edilen sıvı sonrası davranışlarının değişmesini, insanlar üzerinde bu nedenle ümitvar bulmadım. Yalnızca kimyevi etkilerle değil, ruhani, bedensel, ahlaki, kültürel yanı sıra tümüyle bireye özgü elementlerle donatılmış insan üzerinde, varlığı yalnızca bedensel ihtiyaçlarla açıklanamayan cinsellik olgusu karşısında, kimyanın yetersiz kalacağını düşündüm. Yalnızca bu olgu karşısında mı yetersiz kimya üstelik, hayır. Akla uygunluğu araştırmak noktasından hareket edersek, insan beyninin karmaşıklığıyla açıklamaya çalışmak yeterli olabilir mi? Sanırım, ona da hayır.

Bizden olmayanı lanetlemek, beklentilerimize uygun düşmeyeni benimsememek, sevmemek, iyiniyetli yaklaşırsak yararsızca "ıslaha" çalışmak, doğamızda var sanırım. Dün gece ilk kez derneğin yararına çalıştığı kişilerin bir internet sayfasında dolaştım. Madalyonun öbür yüzünde... "Aileye açıklama" seremonisi üzerine, psikolojik destek amaçlı yazılan öğütleri okudum. Tüm bunları destek amaçlı da değil -şimdilik-, yalnızca anlamak amaçlı okudum. Benim için çok kolaydı, ya boşverin, "düzelin", tüm dertler sona ersin, demek...

Ama böyle değil demek ki, Gemici'nin aktardığı 1970'lerin Almanya'sından -yani benim daha doğmadım yıllardan seslenen" ve bugün hakkında ahkam kesmeye çalıştığımız bir kavram. Kavramı inkar, varlığını yok etmediğine göre -ki inkar yine tümüyle kişisel endişelerimizden-, varlığını tanımak, varlığına yer açmak, gizlenmek zorunda bırakmamak, neden,nasıl,niçin, ama nasıl olurla kısırlaştırıp yine gizliliğe itmemekle başlayabiliriz diye düşündüm.

Hani kadınların kocalarına sık sık söylediği bir söz vardır, beni aldatma, aldatacaksan da lütfen söyle ve seçme hakkımı elimden alma. İşe yaradığı görülmemiştir ama, yine de dürüstlük bekleriz. Dürüst davranıldığında, hoşgörülü davranmayı becerebilecekmişiz gibi.

Galiba henüz en ilkel basamaktayız...

Saygılarımla...