Mesajı Okuyun
Old 05-01-2007, 23:07   #22
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Soruyu kendi adıma, hukuk felsefesi başlığı altında, çok beğendiğimi ve yararlı bulduğumu belirtmekle söze başlamalıyım.

Verilen yanıtları biraz hızlı olmak kaydıyla okudum. Dikkatimi çeken bir cümleye yanıt vermekle başlamak istiyorum:

"Hukukta duygusallığa yer yoktur."

Katılmıyorum.

"Hak ve Nasafet", "Adalet" ve biraz daha düşünürsem bulabileceğim başkaca nitelemeler de hukukta yerini bulan kavramlardır. Yine tabir-i caizse, biraz da duygusal kavramlardır.

*

Soruyu yanıtlamaya gayret etmeden önce, grup liderinin içinde bulunduğu halet-i ruhiyeyi değerlendirmekte (TCK da kast, saik) fayda var diye düşünüyorum. Soruyu belki yorumlamadan, grup lideriyle yer değişimi yaparak, kendimiz yanıtlamaya çalışmalıydık. Yani , siz grup lideri olsanız, ne yapardınız?

Ben olsam, (sol yanımda kucağında bebekle ağlayan bir anne, babasının eline yapışmış korkuyla titreyen bir çocuk, ne olup bittiğini anlayamayan ama engellemelerden dolayı korku içinde bir yaşlı kadın ... vb. vb. diyerek olayı biraz daha dramatize de ederek) , 999 endişeli canın kurtulması karşılığı 1 can mı (ki grup lideri vasfıyla 999'un içinde ben de varım), yoksa ben dahil 1000 ölü ihtimali mi sorusunun cevabını vermekte oldukça zorlanırdım.

Bir seçenek, gözümle gördüğüm, elimle dokunabileceğim A şahsını, kendi canım (ve diğerleri,ama bu seçme şansı şanssızlığı dolayısıyla hiç unutamayacağım öncelikle kendiminki) için bilerek ve isteyerek ölüme teslim etmek, diğeri, yaşamla kumar oynayarak A'yı ölümden kurtarma ihtimali, ki bu esnada ben dahil 1000 kişiyi de ölümle dansa davet etmiş olma kuvvetli ihtimali.

Felsefe yapmak kolay olabilir.Ama kendi adıma derim ki, 999'u kurtarmak adına A'yı ölüme göndermişsem; A'nın ölümünden sorumluyum. Devamla, suçluyum. Olası kast kanımca tartışılmaz. Kast dahi tartışılmaz. Teslim ettiğim anda A ölecekse ve ben teslim ederken bunu biliyorsam; suçluyum.

(Buraya duygusal bir açılım da yapalım: Cezai boyutu bir yana, bir şahsın ölümü karşılığında hayatlarının devamı güvencesine kavuşanlar, ölüme gönderdiklerinin anısıyla, zaten yaşarken -az ya da çok- ölmeyecek midir? )

Burada ceza hukukunun diğer prensipleri ve cezaya muhatap olmama kavramları tartışmaya açılabilir. Bunu ceza hukuku uzmanlarına bırakıyorum.

*

İkinci seçeneğin hayata geçtiğini varsayalım. A'yı grup lideri olarak teslim etmedim. Dolayısıyla ben dahil 1000 kişinin yaşam savaşının sorumluluğunu üstlendim. Burada suçtan söz etmek kanımca mümkün değil. Kaldı ki soru sahibi de bu seçeneği tartışmaya açmamış zaten.

Özetlemek gerekirse: Grup lideri sıfatıyla A'yı ölüme terketmişsem, ölümden sorumluyum. Ceza yargıcı olsam, kendimi suçlu bulurdum.

Öyleyse kanunlar kişi menfaatini mi korumalı, kamunun menfaatini mi?

İlgisiz bulunabilen soruda, aslında bu seçme enikonu yoğunlaşıyor. 999 kişiden oluşan topluluk, kamuyu temsil ediyor.

1000'de 1 olanın da 1000'in içinde olduğunu düşünürsek, yine soruda geriye kalan 999 'un içinde de 1'lerin, 2'lerin (benzer ya da benzemez başkaca örneklerde) seçilme durumunda kalabileceğini de varsayarsak, 1'i korumak, -görece kamuya karşı kişiyi seçmek gibi görünebilecekse de- esasen 1000'i korumaktır diye düşünürüm.

1 varsa 1000 vardır.

Saygılarımla...