Mesajı Okuyun
Old 04-06-2014, 10:52   #1
Cumhur Okyay

 
Varsayılan Adli Tıp ihtisas kurulu raporu sonrasında verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararı/ Doktorun sorumluluğu

Ankara Barosu eski avukatlarından müteveffa eşim, kan değerlerindeki düşüklük nedeniyle, yürüyerek, Ankarada’ki bir özel üniversite hastanedeki Prof. Dr.’a parasıyla tedavi hizmeti almaya gitmiş ve fakat ölmüştür. Şüpheli kişi bir Profesördür. Kullandığı bu ilacın (mabthera, riturmax) çok riskli ve enfeksiyona yol açma oranının da çok yüksek olduğunu ve bunun da büyük bir ihtimalle ölüme yol açacağını, rakamlarla bilmesi gereken değil, bizzat bilen kişidir. Hastanın, tıbbı bilmesi gibi bir zorunluluğu olmadığı gibi, mümkün de değildir. [b]Hiç bir aydınlatma[/B] yapmadan ve yazılı onam da almadan, 04 Ekim 2013 tarihinden itibaren 19 gün içinde üç defa, eşimin damarına her biri 2000 TL olan üç adet, hücreleri öldüren ve bağışıklık sistemini tamamen ortadan kaldırıcı maddeyi (İsviçre zehiri) polikliniğinde zerk ettirmiş, bilinçli taksirle eşimin 24 gün süreyle acı ve ıstırap çekerek ölmesine neden olmuştur. Eşim veya ben aydınlatılmış olsaydık, damardan böyle bir işleme asla ve asla izin vermeyecek, bu mutlak ölüme gitmeyecek, ocağımız sönmeyecek ve o sağlam insan da şimdi hayatta olacaktı.

Şikâyet dilekçem üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tüm dosyayı İstanbul Adli Tıp Kurumu’na göndermiş ve 1.Adli Tıp İhtisas Kurulunca, Pr.Dr.a atfedilecek bir kusur bulunmadığı oybirliği ile mütalaa edildiğinden, Sayın Savcılığın vermiş olduğu Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar’ı bugün (04.06.2014) tebellüğ etmiş bulunmaktayım.

İtiraz mercii, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi’dir.
Prosedür nasıldır ?
Adli Tıp’ tan böyle bir mütalaa karşısında, itirazımdan sonuç alabilir miyim?
Öte yandan, hasta dosyasında, doktorun bizi bu ilaç hakkında aydınlattığına veya yazılı onamımızı aldığına dair hiçbir kanıt yoktur.
Cevaplarınızı ve yardımlarınızı bekliyorum. Saygılarımla.