Mesajı Okuyun
Old 29-11-2011, 01:20   #224
Av. Nezih Sütçü

 
Varsayılan

HMK’da değişikliğe gidilmesinin en önemli nedeni, yüksek yargı kararları ile hak arama özgürlüğü aleyhine yorum yapılmasıydı. Bunlar şöyledir;

1)Kısmi davada, zamanaşımı sadece dava konusu edilen bölüm için kesilmekteydi. Islah tarihinde ıslah bakiye alacak zamanaşımına uğrayabiliyordu.

2)Islah ile arttırılan kısım için, temerrüt ıslah tarihinde oluşmakta, faize ıslah tarihinden itibaren hükmedilmekteydi.

3)Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmaması, bu haklardan zımnen feragat edilmesi sonucunu doğruyordu.

Bu uygulamanın hak arama özgürlüğünü kısıtladığı dikkate alınarak yeni bir düzenlemeye gidilmiştir. Ancak yeni düzenleme de beraberinde bir takım belirsizlikleri getirmiştir. Bunlardan en önemlisi; belirsiz alacak davasının şartı olan;

-Alacağın miktarı yahut değerinin tam ve kesin olarak belirlenememesi veya
-Bunun imkansızlaştığı durumların ne olduğudur.

Bunun yanında, kısmi davanın açılamayacağı halleri ortaya koyan

-Talep konusunun miktarının tartışmasız veya
-Açıkça belirli olması

şartları ile neyin kast edildiğidir.

Belirsiz alacak davası açılabilmesi için, alacağın miktarı yahut değerinin tam ve kesin olarak belirlenememesi veya bunun imkansız olması gerekirken, kısmi dava için, alacak miktarı tartışmasız VEYA açıkça belirli olmamalıdır. Alacak miktarını davalı kabul etmiyorsa, bir başka anlatımla alacak tartışmalı hale geliyorsa ve açıkça da belirli değilse, kısmi dava açılması söz konusu olabilecektir. Alacak tartışmalı olmakla beraber, açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacak mıdır? Kanımca tartışmalı alacak, içinde belirsizliği de barındığından, açıkça belirsizlik unsurunun aranmasına gerek yoktu.

Buna göre kısmi dava, belirsiz alacak davasına göre daha geniş kapsamlıdır. Bir başka anlatımla her belirsiz alacak davası açılmasının mümkün olduğu halde kısmi dava da açılabilir.

Kanımca “kısmi dava” ;“belirsiz alacak davası”; “tespit davası” ; “belirsiz alacak ve tespit davası” ayrımlarına gerek kalmaksızın daha basit bir düzenleme yapılarak hak arama özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması mümkündü.

-“Davacı, alacağının tespiti ile tahsilini mahkemeden talep edebilir”

şeklindeki basit düzenleme ile bu sağlanabilirdi. Hakimin taktir hakkının bulunduğu durumlarda, özellikle de manevi tazminat talebini içeren davalarda, alacağın miktarı, taktir hakkının kullanıldığı karar anında belirlenmiş olmaktadır. O nedenle, alacağın miktarı veya değerini tam ve kesin olarak belirleyen hüküm alma hakkı davacıya tanınmalıdır. Eksik harç karardan sonra tamamlanabilir.

Yüksek Mahkemelerin kanundaki çarpıklık düzeltilinceye kadar, açılan belirsiz alacak davalarında, dava şartının oluşmadığı kanaatine varması durumunda, çoğun içinde azın da varlığından hareketle dilekçede belirtilen miktar üzerinden hüküm kurulması gerektiği yönünde içtihat oluşturmalarının uygun olacağını düşünüyorum.

Yine, Kanundaki çarpıklık düzeltilinceye kadar, avukatların hukuki sorumluluklarının doğmaması için terditli olarak talepte bulunması uygun olacaktır. Davanın tümden reddini engellemek için fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak, öncelikle alacağın belirsiz olduğu iddia edilmeli; mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda kısmi dava olarak kabul edilerek hüküm kurulması bu da mümkün olmaz ise başlangıçta belirtilen alacak üzerinden karar verilmesi talep edilmelidir. En kötü ihtimalde, belirsiz alacak veya kısmi dava açılmasının mümkün olmadığı kabul edilecek, dava konusu yapılan miktara hükmedilecek, bakiye alacak başka bir eda davası ile istenebilecektir.