Mesajı Okuyun
Old 14-04-2022, 11:48   #3
Av. Erdem Akçay

 
Varsayılan

Sayın Gnyl'nin düşüncesine katılmadığımı belirteyim. Adalet arayışında olan asil ve avukat için heybesindekileri kullanmak mümkündür. Ama bir savcı ya da özellikle hakim için kişisel heybeden söz edilemez. Bu ikisinin heybeleri hukuki bilgi ve yasalardan oluşur.

Sami Selçuk şöyle diyor: "Yargıç her türlü etkiden arınmış olmalı, herkes için geçerli bir mantıkla konuya yaklaşabilmelidir. Yasamanın istenci somut olayda ancak böylelikle gerçekleşebilir. Zira yargıç, somut olay karşısında hukukun ne dediğini söyleme yetkisini kullanırken, başkalarına ve kendisine karşı yabancı kalabilmelidir.... Yalnızlık ilkesi "herkesin yasa önünde eşitliğini" sağlar.... Yargıç ise bizzat kendine karşı yansız, kayıtsız kalabilmeli, kendini, "ben"ini bütünüyle elemelidir. "Ben"inin elenmesi olayını yargılamada gerçekleştiremeyen bir yargıç, yargılama yeterliliğinden yoksundur."(Bağımsız Yargı Özgür Düşünce, sf. 27-28)

Felsefi, dini ya da başkaca temeldeki düşüncesini, sanığın saç traşının şeklini veya sabah eşiyle yaptığı tartışmayı kararına yansıtan hakim, maneviyatını yasa koyucunun amacının önüne koyar. Bu da adalete zarar verir. Kişi, ülkedeki hangi hakimin karşısına çıkarsa çıksın aynı kararla karşılaşacağına inanmalıdır. Zira yasa tektir. Uygulayıcı, o yasayı uygulayacaktır.

Özellikle hakim olmak, bu nedenle zordur. Yalnızlığa bürünmek, kendi manevi değerlerinden dahi arınabilmek, kolay iş değildir.