Mesajı Okuyun
Old 01-05-2008, 17:29   #8
BaharB

 
Varsayılan

Sayın sinequanon;
Temerrüt, "borcu ödememekte direnme" olarak kısaca, "ödeme günü gelen ve yerine getirilebilme olanağı bulunan edimin zamanında yerine getirilmemesi sonucu olarak borçlunun içine düştüğü sorumluluk durumu" olarak da genişçe tarif edilebilir. Temerrüte düşen borçlu, borç bir para borcu ise faizden ve munzam zarardan sorumlu hale gelir. Para borçları bakımından sorumluluk bundan ibarettir.

Buna karşılık borcun vadesi ise; "alacaklının borcun ödenmesini isteme yetkisini kullanma olanağının başladığı an" dır. Buna göre "alacaklının, edimi isteyebileceği ve bu amaçla dava açabileceği anda borcun ödeme günü gelmiş olduğunun kabulü gerekmektedir"

Görüldüğü üzere, alacaklının alacağını dava (veya icra) yoluyla talep edebilmesi için borcun ödeme gününün / vadesinin gelmiş olması gerekli ve yeterlidir. Temerrüt gerekli değildir. Bu durumda borcun ödeme günü gelmiş ancak temerrüde düşmemiş borçlular hakkında icra takibatı yapan ve servetlerinde çok büyük artış olan Avukatlar, müvekkillerinin haklarını layıkıyla korumuşlar ve karşılığında da meslek kazancı elde etmişlerdir. Durumları bundan ibarettir. İcra takibinden önceki döneme ilişkin olarak faiz veya munzam zarar da talep etmek isterlerse ayrıca temmerrüde de düşürmeleri gerekir.

Bu vesile ile belirtmek isterim ki kimi durumlarda ihtar, sizin belirtiğiniz gibi temerrüdün mutlak şartı değildir. Örneğin, "borcun belirli bir gün veya süre içerisinde yerine getirilmesi kararlaştırılmış ise, günün gelmesi veya sürenin sonuncu gününden itibaren borçlu herhangi bir ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşer". Yine haksız eylemden kaynaklanan borçlarda da temerrüt için ihtara gerek yoktur. Dolayısıyla bir çok durumda, faiz veya munzam zarar talep edebilmek için icra takibinden önce ihtara gerek yoktur.

M.Reşit Karahasan'ın "Türk Borçlar Hukuku" kitabındaki açıklamalarından ve yukarıya da tırnak içinde aktardığım tanımlamalarından yararlanarak izah etmeye çalıştığım çerçevede alacaklının muaccel ancak temerrüt sorumluluğu doğmamış bir alacağını icra takibi ile tahsil etmeye çalışması halinde masraflarına kendisinin değil, borçlunun katlanması gerektiğini düşünmekteyim.

"İmzaya itiraz dışındaki tüm itirazların borca itiraz" olduğu, bu çerçevede icra harç ve giderlerine karşı yapılan itiraz adı altındaki beyanların da borca itiraz olarak nitelendirilmesi gerektiği şeklindeki düşünceye de katılamıyorum.
Saygılarımla.