Mesajı Okuyun
Old 06-08-2008, 11:29   #36
Nuriye Değer

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,konuyu özetlemek için ekli cgk kararının faydalı olacağını düşünüyorum.

Ceza Genel Kurulu 2007/1-183 E.N , 2007/190 K.N.
İlgili Kavramlar
o ADLİ PARA CEZASI
o İNSAN ÖLDÜRMEYE KALKIŞMA SUÇU
o SİLAH TAŞIMA SUÇU
İçtihat Metni
Hükümlü Semih A.....'in kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılaması sonunda insan öldürmeye kalkışma suçundan 5237 sayılı TCY'nın 81, 35/2, 29, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, yasak bıçak taşıma suçundan ise 6136 sayılı Yasanın 15/1, 765 sayılı TCY'nın 55/3, 59/2 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 350 YTL ağır para cezası ile cezalandırılmasına, 5395 sayılı Yasanın 23/1. maddesi uyarınca hakkında belirlenen bu hükmün açıklanmasının ertelenmesine, denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına ilişkin olarak Burhaniye Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 21.03.2006 gün ve 36-156 sayılı karar hükümlü müdafilerince temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi 25.04.2007 gün ve 8290-3151 sayı ile; insan öldürmeye kalkışma suçuna ilişkin hükmün onanmasına, izinsiz bıçak taşıma suçundan dolayı verilen hükmün açıklanmasının ertelenmesine ilişkin kararın ise "ağır para cezası" ibaresi "adli para cezası"na dönüştürülmek suretiyle düzeltilerek onanmasına karar vermiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 11.07.2007 gün ve 272017 sayı ile;
"Hükmün açıklanmasının ertelenmesine ilişkin kararların temyizen incelenmesinin mümkün olmadığını, bu kararlara karşı itiraz yoluna başvurulabileceğini" belirterek itiraz etmiş, Özel Daire kararından, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın düzeltilerek onanmasına ilişkin bölümün çıkartılmasına karar verilmesini istemiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Hükümlü Semih A.....'in kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılaması sonunda, 11.07.2000 tarihinde işlediği insan öldürmeye kalkışma suçundan 5237 sayılı TCY'nın 81, 35/2, 29, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, yine aynı tarihte işlediği yasak bıçak taşıma suçundan ise 6136 sayılı Yasanın 15/1, 765 sayılı TCY'nın 55/3, 59/2 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 350 YTL ağır para cezası ile cezalandırılmasına, 5395 sayılı Yasanın 23/1. maddesi uyarınca hakkında belirlenen bu hükmün açıklanmasının ertelenmesine ilişkin hüküm ve kararlara karşı sanık müdafileri tarafından yasa yoluna başvurulması üzerine Özel Daire her iki suça ilişkin kararları temyizen inceleyerek, insan öldürmeye kalkışma suçuna ilişkin hükmün onanmasına, yasak bıçak taşıma suçuna ilişkin kararda geçen "ağır para cezası" ibaresini "adli para cezası"na dönüştürmek suretiyle bu kararın da düzeltilerek onanmasına karar vermiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise, hükmün açıklanmasının ertelenmesine ilişkin kararların temyiz yoluyla incelenemeyeceğini, bu tür kararlara karşı sadece itiraz yasa yolunun açık olduğunu belirterek itiraz etmiştir.




Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, önce 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesinde, sadece çocuklar bakımından uygulanması mümkün bir kurum olarak düzenlenmiştir. Sonradan 06.12.2006 gün ve 5560 sayılı Yasanın 23. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası'nın 231. maddesinde değişiklik yapılmış, bu kurum, Çocuk Koruma Yasası'ndakinden farklı koşullarla Ceza Yargılaması Yasası'nda da düzenlenmiş, aynı zamanda 5560 sayılı Yasanın 40. maddesi ile Çocuk Koruma Yasası'nın 23. maddesi de değiştirilerek, Ceza Muhakemesi Yasası'nda öngörülen koşulların çocuklar yönünden de geçerli olması ilkesi benimsenmiş, böylece hükmün açıklanmasının ertelenmesi hususunda büyükler ve çocuklar yönünden uygulamada paralellik sağlanmıştır.
Bu düzenlemede, hükmolunacak ceza miktarı ve faille ilgili çeşitli koşullar öngörülmüştür.
Buna göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için, mahkemenin öncelikle sanık hakkında bir hüküm tayin etmesi, saptadığı sonuç cezanın Yasada ceza miktarı ve süresi bakımından öngörülen sınırlar içinde kaldığını tespit etmesi, ayrıca yine Yasada fail bakımından aranan diğer koşulların da gerçekleştiğini belirlemesi gerekmektedir. Kuşkusuz mahkeme sanık hakkında saptadığı cezayı, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararında gösterecektir. Böylece sanık, denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlediği veya öngörülen denetimli serbestlik yükümlülüğüne aykırı davrandığında, kendisine açıklanacak ve mahkemece değiştirilmemesi halinde de infaz edilecek olan cezayı önceden öğrenmiş olacaktır.
Ayrıca bu sayede, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını yasa yolu denetimi sırasında inceleyecek olan merci de, mahkemenin tayin ettiği cezanın yasadaki koşullara uyup uymadığını denetleyebilecektir. Ancak salt mahkemenin saptadığı bu cezaya bakılarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının CYY'nın 223. maddesinde belirtilen nitelikte bir hüküm olduğu, dolayısıyla bu tür bir karara karşı temyiz yasa yoluna başvurulabileceği söylenemez.
Zira, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade etmektedir. Henüz tümüyle bitmeyen yargılama sürecinin sonraki aşamaları da dikkate alındığında, bu kararın uyuşmazlığı nihai biçimde çözen nitelikteki kararlardan olmadığı anlaşılmaktadır. Esasen, hükmün açıklanması kararı ile birlikte sanık bakımından yasada öngörülen denetim süresi başlayacak ve mahkeme bu süre içinde sanığa bazı denetimli serbestlik tedbirlerine uyma yükümlülüğü getirebilecektir. Bu süre içinde sanığın kasıtlı bir suç işleyip işlemediği ve öngörülen denetimli serbestlik tedbirlerine aykırı davranıp davranmadığına göre farklı hukuki sonuçlar ortaya çıkacaktır.
Şayet sanık, bu süre içinde kasıtlı bir suç işlemez ve öngörülen denetimli serbestlik tedbirine uygun davranırsa, hakkındaki davanın düşürülmesine karar verilecek, kasıtlı suç işler veya tedbirlere aykırı davranırsa hakkındaki hüküm aynen veya gerektiğinde değiştirilerek açıklanacaktır. İşte bu aşamadan sonra verilecek ve uyuşmazlığı nihai biçimde çözecek olan düşme veya mahkûmiyet kararları hüküm niteliğinde olup, bu hükümlere karşı, adli para cezası yönünden yasada öngörülen kesinlik sınırı ayrık tutulmak şartıyla, temyiz yasa yoluna başvurulması olanaklı hale gelecektir.
Nitekim müessesenin açıklanan bu özellikleri yasakoyucu tarafından da dikkate alınmış, gerek 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasası'nın önceki biçimiyle 23. maddesinin 7. fıkrasında, gerekse 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 12. fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebileceği belirtilmiştir.



Bu açıklamalar ışığında somut olayı değerlendirdiğimizde;
Yerel Mahkemece verilen, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, itirazı mümkün kararlardandır. Birlikte sürdürülen yargılama sonunda verilen kararlardan bir kısmının hüküm niteliğinde olması ve temyize tabi bulunması, diğer suç nedeniyle verilen itirazı mümkün bir kararın temyiz yasa yoluyla Yargıtay tarafından incelenmesini gerektirmez. Böyle bir çözüm biçimi, tek bir suçtan yapılan yargılama sonunda verilen itiraza tabi nitelikteki karar ile bir kaç suçtan birlikte yapılan yargılama sonunda verilen itirazı mümkün nitelikteki kararların denetim mercilerinin farklı olmasına yol açacaktır. Ayrıca, kanunla belirlenen itiraz merciinin görevinin Yargıtay'ca üstlenilmesi sonucunu doğuracağı için, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 142. maddesindeki, "Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi, yargılama usulleri kanunla düzenlenir" biçimindeki kuralla da çelişecektir. Yargılama sonunda verilecek olan birden çok karar ve hükmün farklı merciler tarafından denetlenmesinin zaman kaybına neden olacağı ileri sürülebilir ise de, yerel mahkemeler gerçekleştirecekleri uygulamalarla bu sakıncayı ortadan kaldırabilirler. Bu durumda, ilgili mercilerin eşzamanlı denetim yapabilmelerini sağlamak bakımından, mahkemesince dosyanın onaylı suretinin çıkartılıp aslı ve örneklerinin ayrı ayrı ilgili denetim mercilerine gönderilmesi usul ekonomisini hayata geçirecek bir yöntem olacaktır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Yerel Mahkemenin izinsiz silah taşımak suçundan kurduğu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraza tabi olması nedeniyle, temyiz yoluyla incelenemeyeceğine, bu kararın temyizen incelenmesi ve düzeltilerek onanmasına ilişkin Özel Daire kararının kaldırılmasına, sözü edilen karara ilişkin itiraz prosedürünün mahkemesince dosyanın itiraz merciine gönderilmek suretiyle yerine getirilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Birinci Ceza Dairesinin 25.04.2007 gün ve 8290-3151 sayılı kararından, izinsiz silah taşımak suçundan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Yerel Mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına ilişkin bölümün çıkartılmasına,

3- Burhaniye Ağır Ceza Mahkemesinin izinsiz silah taşımak suçundan 21.03.2006 gün ve 36-156 sayı ile verdiği hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının mercii tarafından itiraz yasa yolu ile incelenmesini temin bakımından gerekli işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine,

4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 25.09.2007 günü oybirliği ile karar verildi.