Mesajı Okuyun
Old 09-02-2011, 20:40   #12
Av.Seda ALÇINAR

 
Varsayılan

Konu ile ilgili bazı Yargıtay Kararları şöyle:


T.C.
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ
E. 2002/1346 K. 2002/1700 T. 5.3.2002

• HIRSIZLIK ( Sanığın Hastanede Aynı Odada Refakatçi Olarak Bulunan Şikayetçinin Çantasından Cüzdanını Çalması )
• TEŞEBBÜS ( Sanığın Çaldığı Cüzdanı Hasta Olan Çocuğunun Yatağının Altına Gizlemesi Kısa Bir Süre Sonra İhbar Üzerine Servis Hemşirelerince Yapılan Aramada Gizlediği Yerde Ele Geçirilmesi )
• SANIĞIN ÇALDIĞI CÜZDANI HAKİMİYET ALANINA ALAMADAN YAKALANMASI ( Yatağın Altına Gizlenen Cüzdanın Servis Hemşirelerince Yapılan Aramada Ele Geçirilmesi )
ÖZET : Hastanede aynı odada refakatçi olarak bulunan şikayetçinin çantasından cüzdanını çalan sanığın, cüzdanı hasta olan çocuğunun yatağının altına gizlediği, kısa bir süre içerisinde durumu fark eden şikayetçinin ihbarı üzerine servis hemşirelerince yapılan aramada gizlediği yerden ele geçirildiği, sanığın çaldığı cüzdanı henüz hakimiyet alanına alamadan yakalanması nedeniyle suçun tam teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeden hüküm kurulması hatalıdır.
DAVA : Hırsızlık suçundan sanık Hülya K'in yapılan yargılanması sonunda: TCK. nun 491/ilk, 522, 523 ve 647 Sayılı Kanunun 4-6. maddeleri gereğince 60.840.000 lira ağır para cezasıyla mahkümiyetine dair KAYSERİ 1.Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 17.11.2000 gün ve 2000/1033 Esas, 2000/1840 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi C.Savcısı tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığının bozma isteyen 8.2.2002 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
1- Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Servisinde kendisi gibi aynı odada refakatçi olarak bulunan şikayetçinin çantasından cüzdanını çalan sanığın eyleminin TCK.nun 491. maddesinin 3. bendindeki suçu oluşturduğu gözetilmeden aynı maddenin ilk fıkrasının uygulanması,
2- Sanığın çaldığı cüzdanı hasta olan çocuğunun yatağının altına gizlediği, kısa bir süre içerisinde durumu fark eden şikayetçinin ihbarı üzerine servis hemşirelerince yapılan aramada gizlediği yerden ele geçirildiği bu suretle, sanığın çaldığı cüzdanı henüz hakimiyet alanına alamadan yakalanması nedeniyle suçun tam teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeden tamamlandığından bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması,
3- Hafif kabul edilen suça konu değerden dolayı TCK.nun 522. maddesi uyarınca cezadan en fazla yarı oranında indirim yapılabileceği gözetilmeden 2/3 oranında indirim yapılarak sanığa eksik ceza tayini,
4- Suça konu cüzdanın arama sonucu ele geçirildiği, rızaen iade edilmediği anlaşılmasına rağmen TCK.nun 523. maddesi uygulanarak cezadan indirim yapılması,
SONUÇ : Kanuna aykırı, C.Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi CMUK.nun 321 nci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 5.3.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
----------------------------------------------------------

T.C.
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ
E. 2002/4695 K. 2002/4603 T. 22.5.2002

• HIRSIZLIK ( Mağaza İçinde Başlayan Kesintisiz Takip Sonucu Çalınan Malları Hakimiyet Alanlarına Geçirmeden Yakalanan Sanıkların Suçunun Tam Kalkışma Derecesinde Kalması )

• TAM KALKIŞMA ( Mağaza İçinde Başlayan KESİNTİSİZ TAKİP Sonucu Çalınan Malları Hakimiyet Alanlarına Geçirmeden Yakalanan Sanıkların Suçunun Hırsızlığa Tam Kalkışma Derecesinde Kalması )
ÖZET : Mağaza içinde başlayan kesintisiz takip sonucu, çalınan malları hakimiyet alanlarına geçiremeden yakalanan sanıkların suçunun, hırsızlığa tam kalkışma derecesinde kaldığı gözetilmeden hüküm kurulması hatalıdır.
DAVA : Hırsızlık suçundan sanıklar Ayten K. ve Aslı K'ın yapılan yargılanmaları sonunda: TCK. nun 491/3, 522/1, 523/1 ve 647 Sayılı Kanunun 4-6. maddeleri gereğince 121.680.000'er lira ağır para cezasıyla mahkümiyetlerine dair KARŞIYAKA 1. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 23.3.2001 gün ve 2000/462 Esas, 2001/275 Karar Sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi sanıklar tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığının onama isteyen 18.4.2002 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
1- Mağaza içinde başlayan kesintisiz takip sonucu hâkimiyet alanlarına geçirmeden yakalanan sanıkların suçunun tam kalkışma derecesinde kaldığı anlaşılmasına rağmen, tamamlandığından bahisle hüküm kurulması suretiyle fazla ceza hükmolunması,
2- Çalınan eşyaların mağaza görevlileri tarafından istirdat edildiği, rızaen iade edilmedikleri gözetilmeden TCK. nun 523/1. maddesi uygulanarak sanıklara eksik ceza tayini,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepden dolayı isteme aykırı olarak CMUK. nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, kazanılmış hakkın saklı tutulmasına 22.5.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.
----------------------------------------------------------

T.C.
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ
E. 2003/3398 K. 2004/3652 T. 28.4.2004
• HIRSIZLIK ( Sanığın Çaldığı Cep Telefononu Hakimiyeti Altına Alıp Almadığının Araştırılarak Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gereği - Çalınan Cep Telefonunun Değeri Tespit Ettirilmeden Pek Hafif Kabulü ile Ceza İndirminin Yasaya Aykırı Olduğu)
• CEP TELEFONU ÇALMAK ( Yakalama Tutanağı ve Sanığı Yakalayan Polisler Celbedilerek Sanığın Çaldığı Cep Telefonunu Hakimiyeti Altına Alıp Almadığının Araştırılması - Ceza İndiriminin Çalınan Eşyanın Değeri Tespit Edildikten Sonra Belirlenmesi Gereği )
• ÇALINAN MALIN DEĞERİ ( Tespit Ettirilmeden Pek Hafif Kabulü ile Ceza İndiriminin Yasaya Aykırı Olduğu - Çalınan Telefonun Sanığın Hakimiyeti Altına Girip Girmediğinin Araştırılarak Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gereği )
ÖZET : Suça konu cep telefonunun değeri tespit ettirilmeden pek hafif kabulü ile TCY. nın 522. maddesi uyarınca cezadan indirim yapılması, yasaya aykırıdır.
DAVA : Hırsızlık suçundan sanık Rıdvan in yapılan yargılanması sonunda: TCK. nun 491/ilk, 61, 522, 55/3, 59/2 ve 647 Sayılı Kanunun 4-6. maddeleri gereğince 71.182.800 lira ağır para cezasıyla mahkümiyetine dair D. 1. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 4.12.2001 gün ve 2001/742 Esas, 2001/995 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi o yer C.Savcısı tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığının bozma isteyen 10.3.2003 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : 647 Sayılı Yasa'nın 4. maddesi uyarınca hapsin paraya çevrilmesi sırasında en üst hadden paraya çevrilirken taktire dayanıldığını belirten mahkemenin kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki buna yönelen bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya içeriğine göre C.Savcısının savunma hakkının kısıtlandığına ilişen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
1-Sanığın tutuklama talebiyle sevk edildiği sulh ceza hakimliğinde ve duruşmadaki sorgusunda, şikayetçiye ait cep telefonunu çalıp 100-150 metre uzaklaştıktan sonra polisler tarafından yakalandığını, savcılık ifadesinde ise; olay yerinden kaçtıktan sonra cep telefonu ile birlikte yakalandığını, beyan etmesine göre, sanığı yakalayan görevliler tespit edilerek dinlenip varsa yakalama tutanağı da dosyaya celbedilerek, gerektiğinde şikayetçi ve sanıktan da sorularak sanığın yakalanış şekli açıklığa kavuşturulup çalınan cep telefonunun hakimiyet altına alınıp alınmadığı araştırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Suça konu cep telefonunun değeri tespit ettirilmeden pek hafif kabulü ile TCY. nın 522. maddesi uyarınca cezadan indirim yapılması,
Yasaya aykırı;
3-Hükümden sonra 7 Ağustos 2003 gün ve 25192 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 4963 Sayılı Kanunun 8. maddesiyle 2253 Sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görevi ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen "15" ibaresi "onsekiz" şeklinde değiştirildiğinde kayden 30.4.1985 doğumlu olup suçun işlendiği tarihte 18 yaşını bitirmeyen sanık hakkındaki yargılamanın çocuk mahkemesinde yapılması gerektiği lüzumu,
4-10 Şubat 2003 gün ve 25020 Mükerrer Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 4806 Sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişik TCK. nun 30. maddesinin 2. fıkrası gereğince para cezalarında bin lira küsrünün atılmasında zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, o yer C.Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı CMUK.nun 321 nci maddesi uyarınca kısmen istem gibi BOZULMASINA, 28.4.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
----------------------------------------------------------

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 1985/6-133 K. 1985/289 T. 20.5.1985
• GASP ( Suçluların Parayı Aldıktan Sonra Daha Önceden Tertibat Kurmuş Polisler Tarafından Yakalanmaları )
• EKSİK TEŞEBBÜS ( Gasp-Suçluların Parayı Aldıktan Sonra Daha Önceden Tertibat Kurmuş Polisler Tarafından Yakalanmaları )
• TEHDİTLE PARA ALMAYA ÇALIŞAN KİŞİLERİN ÖNCEDEN ÖNLEM ALAN POLİSLERCE YAKALANMASI ( Gasp Suçuna Eksik Teşebbüs )
ÖZET : Gasp suçu, mal üzerinde zilyedin tasarruf olanağını yok edip failin kendi tasarruf alanına sokması ile tamamlanır.
DAVA : Gasp suçundan sanıklar Bayram ve Özcan'ın mahkumiyetlerine dair, ( Eyüp Birinci Ağır Ceza Mahkemesi )'nden verilen 22.6.1983 gün ve 117-54 sayılı hüküm, sanıklar Özcan ve Bayram vekillerinin temyizleri üzerine, Yargıtay Altıncı Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 5.11.1984 gün ve 160-103 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanıklar vekili tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, koşulu da yerine getirilmiş olduğundan, dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün bozulması isetmini bildiren 21.2.1985 gün ve 6-1641 sayılı tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Gasp suçundan sanıklar Özcan, Bayram ve İdris'in TCK.nun 495/1, 59. maddeleri uyarınca 8 sene 4'er ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, TCK.nun 525.maddesi uyarınca ceza süreleri kadar genel güvenlik gözetimi altında bulundurulmalarına, haklarında TCK.nun 31,33. maddelerinin tatbikine, suçta kullanılan makbuzların zoralımına, tutuklu kaldıkları sürenin cezalarından mahsubu ile tutukluluğun devamına dair Eyüp Birinci Ağır Ceza Makemesi'nden verilen hükmü sanıklar Özcan ve Bayram vekillerinin temyizi üzerine inceleyen Özel Daire;
"Sanıkların duruşmadaki ifadelerine göre, tebliğnamedeki bir veya iki numaralı düşünceye iştirak edilmemiştir. Ancak :
Olay tarihinde bazı şahısların örgüt adını kullanarak bazı kişi ve işyerlerinden para aldıklarını duyan sanıkların bu yolla para sızdırıp parasızlıktan kurtulmaya karar verdikleri, Özcan'ın talimatı üzerine önce sanık Bayram ve İdris'in mağdur Ahmet'in işyerine iki defa gidip örgüt üyesi devrimci olduklarını söyleyip para istedikleri ancak işyerinde bulunan görevlinin para vermeye yetkisi olmadığını söylemesi ve fazla para alamayacaklarını anlamaları üzerine oradan ayrıldıkları, olay günü tekrar buluşup kırtasiyeciden makbuz kağıtları satın aldıkları, Özcan'ın bu makbuzları üzerine tükenmez kalemle ( Kurtuluş ) ibaresini yazdığı ve Bayram ile İdris'i aynı işyerine para istemeye gönderdiği, daha önceden mağdurun başvurusu üzerine olay yerinde polisçe tertibat alındığı, bu önlemden habersiz olan sanıkların önceden kararlaştırılan saatte olay yerine geldikleri, sanık Bayram'ın işyeri kapısında beklediği, İdris'in içeri girip sözü edilen makbuzu vererek 2.000 lira para alıp dışarı çıktığı sırada tertibat almış polislerin kendilerini yakaladıkları, anlaşılmasına göre, mağdura karşı işlenen suçun biçimsel olarak görünüşte tam ve fakat alınan polis önlemleri nedeniyle oluşması esasen imkansız bulunduğundan, eylemin eksik teşebbüs derecesinde kaldığı gözetilmeden tamamlanmış suçtan hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar Özcan ve Bayram müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebepten tebliğname uyarınca bozulmasına, depo paralarının geri verilmesine, sebebine göre bozmanın hükmü temyiz etmeyen sanık İdris'e teşmiline, bombanın mahiyetine ve tutukluluk tarihlerine göre sanıkların üçünün tahliyesine. " karar vermiş.
Bu karara karşı Yerel Mahkeme özetle : Gaspta suçun oluşması, teslim veya verme ile oluşur. Polislerin tertibat almaları ve sanıkların kaçarken yakalanmaları, tamamlanmış suçun vasfına etkili olamaz tertibat alınması sanıkların mutlaka yakalanacakları ve parayı kaçıramayacakları anlamını taşımaz. Silahlı olabilecek sanıkların polisle çatışmaya girip kaçmaları mümkündür. Sanıklar kaçarken polisin ateşi ve hatta birinin yaralanmasıyla yakalanmaları mümkün olmuştur. Sanıklar icrai fiillerini tamamlamışlardır. Gerekçesiyle direnmiştir.
Sanık Bayram vekilinin ibraz ettiği 5.12.1984 günü tasdik edilen 29.11.1984 gün ve protokol 281 sayılı rapor içeriğine göre eski hale getirme talebinin kabulüne ve temyiz isteminin süresinde sayılmasına oybirliğiyle karar verdikten sonra yapılan incelemede:
İncelenen dosyaya ve delillere göre:
Olay tarihlerinde bazı şahısların illegal bazı örgüt adlarını kullanarak bazı kişi ve kuruluşlarından para aldıklarını duyan sanıkların bu yolla para sızdırıp parasızlıktan kurtulmaya karar verdikleri, Sanık Özcan'ın talimatı üzerine diğer sanıklar Bayram ve İdris'in mağdur Ahmet'in işyerine iki defa gidip örgüt üyesi devrimci olduklarını söyleyip para istedikleri, ancak işyerinde mal sahibi yerinde bulunan görevlilerin para vermeye yetkileri olmadığını söylemeleri ve fazla para alamayacaklarını anlamaları üzerine oradan tekrar geleceklerini söyleyip ayrıldıkları, olay günü tekrar buluşup kırtasiyeciden makbuz kağıtları satın alıp, Özcan'ın bu makbuzlar üzerine tükenmez kalemle ( Kurtuluş ) ibaresini yazıp Bayram ve İdris'e verip aynı işyerine para istemeye gönderdiği, daha önceden mağdurun başvurusu üzerine polisçe olay yerinde tertibat alındığı, önlemden haberdar olmayan sanıkların kararlaştırılan saatte olay yerine geldikleri, sanık Bayram'ın işyeri kapısında beklediği, idris'in içeri girip sözü edilen makbuzu verip karşılığında 2000 lirayı alarak dışarı çıktığı sırada çevrede önlem alan polislerin kendilerini yakaladıkları bu suretle oluş ve subutta herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığı eyleminin tamamlanıp tamamlanmadığının oluşturduğu görülmüştür.
Kanunumuzda "gasp" olarak tanımlanan suç, esasında cebir veya tehdit kullanmak suretiyle yapılan hırsızlıktan ibarettir. Yani cebri hırsızlıktır. Şu hale göre gasp; bir kimsenin menkul malını cebir, şiddet, tehdit kullanarak almaktır.
Hırsızlık ile gasp cürümleri aynı ortak unsurlara malik olup ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur malı almak için cebir, şiddet veya tehdit kullanılmasıdır.
Hırsızlıkta olsun, gasp da olsun suçun tamamlandığı anı belirleme bakımından ortak unsur olan almak unsurunu büyük önem taşır.
Burada sözü edilen ( almak ) Medeni Hukuk anlamında zilyetlik nakli ya da devri değildir. Ceza Hukuku yönünden söz konusu olan yokedilen ve kurulan zilyedliktir. Mal fail tarafından, asıl zilyedin ya da malikin tasarruf alanından çıkarıldığı onun tasarruf imkanının yok edildiği ve böylece kendi tasarruf alanına sokulduğu anda suç tamamlanmış olur. Şu hale göre; suçun işlenme yani tamamlanma zamanı, mal üzerinde malikin ( zilyedin ) tasarruf imkanının yok edildiği ve failin malı kendi tasarruf alanına soktuğu andır.
Şayet fail, mal üzerinde malikin tasarruf imkanını yok edememiş ve bu suretle malı kendi egemenlik tasarruf alanına sokamamış ise, suçun tamamlandığından söz etmek mümkün değildir. Bu halde suç teşebbüs derecesinde kalmıştır.
İncelenen olayda ise sanıklar manevi cebir yani tehdit kullanarak mağduru paranın kendilerine teslimine mecbur bırakmışlar yani parayı almışlar; fakat o para üzerinde fiili hakimiyet tesisine imkan bulamadan suçtan haberdar olup önlem alan polis tarafından yakalanmışlardır. Bu hale suçu tamamlanmış kabul etmek mümkün değildir.
Aksi halde kanunumuzun sistemi ve yılların oturmuş uygulanması yok edilmiş olur. Aksi görüş; anılan mal üzerinde malı kendi tasarruf alanına sokan ile sokamayan fail arasında fark gözetmemeye sebep olur ki bunun da ceza adaletiyle bağdaşır yanı yoktur.
Bu nedenle yerel mahkemenin "gaspta suçun oluşması teslim veya vermek ile oluşur..." düşüncesinde isabet bulunmamaktadır. Malı teslim veya verme yeterli değildir. Failin o mal üzerinde, zilyedin tasarruf imkanını yok edip kendi tasarruf alanına sokması da zorunludur.
Yargıtay'ın bir çok kararlarında da tarif edildiği gibi; TCK.nun 61 ve 62. maddesine düzenlenen teşebbüs, işlenmesi kast olunan bir cürmün icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, failin elinde olmayan mani sebeplerin ortaya çıkması yüzünden icra hareketlerinin tamamlanmaması veya tamamlandığı halde neticenin meydana gelmemesidir. Şüphe yok ki icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki mani bir sebep yüzünden meydana gelmelidir.
Olayımızda olduğu gibi, tehdide maruz kalan mağdurun polise haber vermesi ve polisin gerekli önlemleri alması halinde durum ne olacaktır? Polise başvuran mağdurun, tehditten korkması ya da başlandıktan sonra, polisin işlenmekte olan bu suçtan haberdar olup gerekli önlemleri almış olmasıdır. Polisin bu müdahalesinin amacı, fail- faillerin yakalanması olduğu kadar ondan da önemlisi mağdurun maruz kaldığı tehlikenin önlenmesidir.
Kanunumuzun, gasp cürümleri ile ilgili hükümlerinde esasta korunan hukuki yarar zilyedlik ve şüphesiz ki aynı zamanda kişi hürriyetidir. Polisin bu önlemi sayesinde sanıklar, para üzerinde mağdurun egemenliğini bertaraf edememişler ve dolasıyla kendi egemenliklerini kurma imkanını bulamamışlardır.
Polisin müdahalesi, failin elinde olmayan bir mani sebeptir. Bu müdahale ile elverişli şekilde gelişmekte olan hareket normal akışını sürdürememiş durdurulmuştur. Şu halde fail TCK.nun 61. maddesi gereğince mani sebebin ortaya çıktığı ana kadar ki fiilinden sorumludur. Polisin müdahalesinden sonraki hareketler, failin cürmü iradesinin mahsulü olmadığı gibi illiyet bağı da kurulamayacağına göre faili bu hareketlerden sorumlu tutmak mümkün değildir.
Bu açıklamalar karşısında sanıkların eylemi Özel Daire kararında belirtildiği üzere gaspa eksik teşebbüs derecesinde kaldığından, sanık Özcan ve Bayram vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına, bozma nedenine göre bozmanın hükmü temyiz etmeyen İdris'e teşmiline karar vermelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle sanıklar Özcan ve Bayram vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme direnme hükmünün tebliğnamesiyle uygun olarak BOZULMASINA, depo paralarının geri verilmesine bozma sebebine göre bozmanın, hükmü temyiz etmeyen sanık idris'e de teşmiline 20.5.1985 gününde 2/3 geçen oyçokluğuyla karar verildi.