Mesajı Okuyun
Old 08-02-2008, 20:03   #2
engin güvenç

 
Varsayılan

Değerli Meslektaşım,

Karşılaştığınız hukuki sorun, yüksek yargı kararlarında ya da bilimsel görüşlerde emsalini çok güç bulabileceğiniz (kanımca bulamayacağınız), yasal düzenlemesi de bulunmayan bir mesele. Aslında konu çok ayrıntılı olmakla birlikte, ben ayrıntılara girmemeye çalışarak, sadece somut olayın halli için naçizane fikirlerimi paylaşacağım.

Bu meselenin hallinde, "iflas alacağı" ve "masa alacağı" kavramlarının iyi anlaşılması(mahkemeye iyi anlatılması), bu kavramlar arasındaki farkın da net bir şekilde ortaya konması gerek. İflas alacağı, alacaklıların müflisten olan alacaklarıdır. Bu alacaklar, iflas kararından önce ferdi icra takiplerine konu olabilen, ancak iflas kararından sonra ancak iflas prosedüründen geçmek suretiyle hukuki varlık kazanan alacaklardır. Masa alacağı ise, müflisten değil iflas masasından olan alacaklardır. İflas masası tüzel kişiliğe benzemekle birlikte, tüzel kişiliği bulunmayan bir hak süjesidir. Dolayısıyla bu hak süjesi, üçüncü şahıslarla sözleşme bağıtlayabilen, belli konularda hak ehliyetine sahip olan, borçları ya da edimleri yüklenmeye ehil bir süjedir. O halde iflas masası, müflisin borçlarından hariç olmak üzere sözleşmeye girebilmekte ve borçlanabilmektedir.

Mesajınızdaki "arkadaşınızın bir şahıs için görev alması" yönündeki cümlenizi anlayamadım. Ancak devam eden cümlelerinizden, arkadaşınızın iflas masası tarafından masa vekili olarak görevlendirildiğini çıkarıyorum. Bu durumda arkadaşınız olan meslektaşımız ile iflas masası arasında bir avukatlık sözleşmesi bağıtlanmış oluyor. İflas masasının, avukatı herhangi bir gerekçe göstermeksizin azletmesi neticesinde Avukatlık Yasası uyarınca masa avukatı, takip ettiği işler için sözleşmede kararlaştırılan (yazılı sözleşme yok ise asgari tarifede gösterilen) vekalet ücretine hak kazanıyor. Dolayısıyla masa ile akdolunan sözleşmeden doğan avukatlık ücreti bir masa alacağıdır. Zira akdi bağıtlayan müflis değil iflas masasıdır. Sözleşmeden doğan hak ve yükümlülükleri üstlenen iflas masasıdır.

Vekalet ücreti alacağı için genel mahkemede açılan davada görevsizlik itirazında bulunuluyor. Eğer, bu alacak iflas alacağı olsa idi, o halde iflas idaresinin görevsizlik itirazı doğru olacaktı. Zira iflas alacakları hakkında öncelikle kabul ya da red kararı vermeye yetkili organ iflas masasıdır. Bu nedenle iflas alacakları ile ilgili olarak öncelikle iflas masasına kayıt ve kabul talebinde bulunulmalı, masanın red kararı vermesi halinde ise asliye ticaret mahkemesinde kayıt kabul davası açılmalıdır. Eğer masaya başvurulmaksızın alacak davası açılırsa o halde, mahkeme davacıya iflas masasına başvurması için süre vermeli, iflas masasının alacak kayıt talebini reddetmesi halinde işbu alacak davasına kayıt kabul davası olarak devam edilmelidir. Tabi ki, görevli olan asliye ticaret mahkemesinde.

Ancak az önce bahsettiğim prosedür, iflas alacakları için geçerlidir. Oysa masa alacakları için bir kayıt kabul sistemi öngörülmemiştir. Masa alacakları bakımından yasadaki yegane düzenleme İ.İ.K. m. 248 olup, iflasın açılmasından ve tasfiyeden doğan borçların öncelikle çıkarılacağı (yani üçüncü şahısların masadan olan alacaklarının öncelikle ödeneceği) düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre masa alacakları İ.İ.K. m. 206 da belirlenen sıraya girmez. Öncelikle ödenir.

O halde iflas alacaklarının tabi olduğu, İ.İ.K. m. 219 bend 2, 230, 232, 233, 234,235, 236, 247, 249, 250 ve 251 de düzenlenen hükümler masa alacakları için geçerli olmayacaktır. Peki masa alacakları hangi hükümlere tabi olacaktır? Tabi ki genel hükümlere.. Zira masa, arkadaşınız ile bir sözleşme yapmış, kendi iradesi ile de bu sözleşmeyi feshetmiş. Bunun yasal sonuçlarına da katlanmak durumunda. Bu durumda arkadaşınız tarafından genel hükümlere göre açılan davada görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup, iflas idaresinin asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğuna dair savunması, yukarıda belirttiğim üzere ancak iflas alacakları için geçerli olabilecek, ancak sizin davanızda hukuki dayanağı bulunmayan bir savunmadır.

Bu arada üzülerek belirtmek isterim ki, davanın sonunda yine tartışmalı bir mesele ile karşı karşıya kalacaksınız. Nitekim, davanızı kazansanız dahi, hükmün infazında karşınıza İ.İ.K. 193/3 maddesi çıkacak. Ancak bu meseleyi bir başka sefere tartışmak üzere...

Saygılarımla,