Mesajı Okuyun
Old 01-02-2003, 18:22   #22
Nusret

 
Varsayılan Tüm Forumcu Arkadaşlara;

Yöneticimizin, 30 Ocak ve 1 Şubat tarihli 3 adet mesajımda değindiğim konulara yönelik nazik uyarı mesajını okudum. Yönetici arkadaşımızın da belirttiği gibi, Türk Hukuk Sitesi’nin bir hukuk sitesi olduğuna, olay ve konuların hukuki yönüyle ilgili olduğuna dair kuşkum yok. Site kurucusu ve yöneticisi arkadaşların bu konudaki hassasiyetlerine de saygı duyuyorum. Fakat prensipler arasında kalın bir çizgi çekilemeyeceğine ve herhangi bir olay ve konunun bu prensiplerden sadece biriyle ilgili olamayacağına göre, bir konuyu etraflıca ve anlaşılır bir şekilde tartışabilmek için onun bir yönüyle sınırlı kalınamayacağını da takdir edersiniz. Aksi halde, bu gibi tartışmalar hep kadük kalacak ve örneğin sadece hukuki yönü bakımından “uzlaşılsa” bile bu gerçek bir uzlaşma olamayacağı için bir yanılsamayla sonuçlanacak, dolayısıyla bu tartışmalardan istenen verim elde edilemeyecektir. Bizlerin burada, sadece hukuk alanında fikir jimnastiği yapmak amacıyla fikir beyan etmediğimizi, bu memleketin aydınları olarak çeşitli sorunlarımız konusunda fikir alışverişi yapmak, fikirlerimizi muhataplarımıza duyurmak ve yaygınlaşmasını sağlamak gibi de bir amacımız olduğu aşikardır. Bu açıdan bakıldığında, sadece Ahmet Altan, Etyen Mahcupyan, Toktamış Ateş, Doğu Ergil vb. gibi popüler entelektüellere stüdyolarını açan Türk Medyasına karşı bizim gibiler için THS gibi platformların ne kadar önemli olduğunu yinelemeye gerek yok.

Evet THS, bir “hukuk” sitesidir. Ama salt bir hukuk sitesi mi olmalıdır? Hukuk, sadece kendi başına bir unsur olarak ele alınabilir mi? Konumuza uygun bir örnek verecek olursak, neden din dersleri Cumhuriyet tarihimizin bazı dönemlerinde lisede bile seçmeli ders olarak okutulmuş iken, günümüzde ilkokul 4. sınıftan itibaren zorunlu ders olarak okutulmaktadır? Ve neden, tarihimizin bazı dönemlerinde İmam Hatip Okullarının sayısı diğer dönemlerle kıyas kabul etmeyecek şekilde artmaktadır? Bütün bunların salt hukuki bir açıklaması olabilir mi? Ben olamayacağını düşünüyorum. Eğer olabilir diyenlerimiz varsa, her iki dönemde de Cumhuriyetimizin temel prensiplerinde hukuki olarak değişikliklerin olup olmadığının cevabını vermelidir! Bu örneklerin de gösterdiği gibi, bu tamamen politik bir konudur ve hukukun buradaki rolü, güdülen siyasete bir araç olmanın ötesinde değildir.

Arkadaşlar, hukuku politikadan ayıramazsınız. Ayırırsanız, örneğin 1789 Fransız Devrimi’nin Jakoben kahramanı Maxmillian Robespierre’in neden “Halkın Avukatı” diye anıldığını cevaplayamazsınız! (Yeri gelmişken değineyim. Bizim Anadolu’da eskiden yürütülen bir gelenek vardı; Ahilik’ten, lonca sisteminden gelme. Bu da her mesleğin bir pirinin olmasıdır. Ben de, arkadaşlarıma hep “Avukatlık mesleğinin piri Robespierre’dir” derim. Lenin’in de, ilk gençlik yıllarında, Çarlık Rusyası’nın serfleri toprak köleliğinden “kurtaran” 1861 yasasından sonra “özgür” çiftçiler olarak sahip oldukları küçük toprak parçalarını büyük toprak beylerine kaptırmalarına karşı mahkemelerde, bu yoksul köylülerin davalarını üstlenerek sempatilerini kazanmıştır.) Ayırırsanız, 1876 Anayasası’nın ve I. Meşrutiyetin ilanından sonra nasıl olup da II. Abdülhamit’in darbe ile bütün bunları rafa kaldırırak yaklaşık 30 yıl boyunca istibdat rejimini sürdürebildiğini cevaplayamazsınız! Yine bunun gibi, Kurtuluş Savaşımız süresince Mevlevi dergahlarındaki öğrencilerin askerlikten niye muaf tutulduğunu, kurtuluş sürecinde ve kurtuluştan sonra modern kapitalist bir devlet olarak örgütlenen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin –yanlış hatırlamıyorsam- 1924 Anayasası’nda “Devletin dini din-i İslam’dır” kuralını koyup sonradan bu ilkeyi kaldırmasına rağmen “Diyanet” gibi bir kuruma ihtiyaç duyduğunu, diğer unsurların yanısıra İslami unsurların da İstiklal Mahkemeleri’nde nasıl acımasızca yargılandıklarını vb. vb. bütün bunları anlayamazsınız, anlayamayız! Çünkü bunların açıklamaları, cevapları hukuk alanında değil tam da politika alanındadır. Burada hukuk bir şal, bir kabuktur (shell). Kabuğun içinde politika vardır.

İşte bu nedenlerle Habibe arkadaşımızın ortaya attığı bu konu üzerinde netleşebilmek için hukuk ile sınırlı kalamayız diyorum. Ama, heyhat, platform sahibi arkadaşlarımızın koyduğu sınırlamalara da uymamız gerekiyor, değil mi? Ne yapalım! Biz de, Ateş’ler, Mahcupyan’yar, Altan’lar gibi popüler olmak için çaba göstererek ATV’lerde, Show TV’lerde vs. sıranın bize gelmesini bekleriz! :-)