Mesajı Okuyun
Old 22-03-2007, 22:57   #3
Avukat Canip Kazan

 
Varsayılan

Sayın Eroral,
Aşağıdaki kararın olayınıza çok uyumlu olduğunu düşünüyorum!

....

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnmeyi kapsayan son hükmün süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR: 5521 sayılı İş Mahkemeleri kanununun 7 nci maddesi uyarınca iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Bu usulün özellikleri HUMK.nun 473 ve sonraki maddelerinde belirtilmiştir. Söz konusu Kanunun 197 ve 198 nci maddeleri sözlü yargılama usulünde uygulanmaz. Yalnız zamanaşımı itirazının iş mahkemesinin ilk oturumunda ileri sürülmesi gerekir. İİK. oturumda esas hakkında başka savunmalar yaptıktan sonra ikinci oturumda zamanaşımı itirazı yapılması savunmayı tevsi olur. Bu takdirde ancak karşı tarafın rıza göstermesi halinde gözönünde tutulur. Olayda ise davacı vekili ilk oturumda, okunan dava dilekçesini tekrar ettikten sonra, Yargıtaydaki dosyanın beklenmesini, şimdiki davanın ilk davada saklı tuttuğu hakka ilişkin bulunduğunu bildirmiş, davalı vekili de vekaletnamesinin yargıtaydan gelecek dosyada olduğunu, dosya gelince savunmasını yapacağını bildirmiş, mahkemece dosyanın Yargıtaydan gelmesinin beklenmesine, davalı vekilinin savunmasını dosya geldikten sonra yapmasına karar verilmiştir. Dosya Yargıtaydan gelmiş, 15/11/1966 günlü ikinci oturumda, davalı vekili ilk savunma olarak alacağın zamanaşımına uğradığını ileri sürmüştür. Vekaletnamesi bulunmadığı için ilk oturumda bir savunmada bulunmayan davalı vekili ikinci oturumda bu savunmayı yapmıştır. Bu davranışta usule uymayan bir yön bulunmamaktadır. Davada vekaletnamesiz temsil söz konusu olamayacağına göre, taraf teşkili kanuni anlamda ikinci oturumda mümkün olmuştur. Zamanaşımı savunması da zamanında yapılmıştır. 20/03/1968 gününde karar verildi.

Önceki davada, ziyade hakkı saklı tutmak Borçlar Kanununun 133 üncü maddesinde yazılı zamanaşımını kesen sebeplerden sayılamaz. O halde, zamanaşımı savunmasının dava tarihine göre beş yıl öncesini ilgilendiren (28/09/1961 tarihinden evvelki) alacak hakkında gözönünde tutulmasını öngören özel daire bozma ilamına uyulmayarak eski hükümde direnilmesi isabetsizdir. Davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüne, direnme kararının HUMK.nun 429 ncu maddesi gereğince BOZUL...