Mesajı Okuyun
Old 14-02-2020, 10:04   #2
Admin

 
Varsayılan

Telekonferasla katılma talebinizi arabulucunun kabul etme zorunluluğu yok. Arabuluculuk çıktığından beri durum böyle ama özellikle telekonferansla yapılan bir görüşmeyle ilgili yakın zamanda çıkan bir BAM kararı "kanunda telekonferansla arabuluculuk diye bir yol yoktur" şeklinde hüküm kurduğundan bu yana arabulucular bu konuda çok daha hassas davranıyor.

Arabuluculuğun yapılacağı yer davanın görüleceği yerdir. Arabulucu da 6325 18/A maddesi 17. bendi gereğince müzakereleri arabulucuyu görevlendiren büronun bağlı bulunduğu adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonunun yetki alanı içinde yürütür. Eğer arabulucunun atandığı komisyon davanın görüleceği yer değilse, ilk oturuma kadar yetki itirazında bulunulabilir. Ama eğer arabulucunun bulunduğu yer davanın açılacağı yerse, tarafların orada hazır bulunması gerekir. Nitekim arabuluculukta anlaşamama durumunda da dava aynı yerde görüleceğine ve taraf avukatının işyerinin başka şehirde olması olması davada hazır bulunma zorunluluğunu ortadan kaldırmadığına göre arabuluculuk için böyle bir hakkın olacağını savunmak bence hukuken oldukça güç.

Arabulucular toplantı tarihini mümkün olduğunca tarafların uygunluk duruma göre onlarla görüşerek belirlemeye çalışıyor, bir aksilik olması durumunda da yine mümkün olduğunca erteleme yapılıyor. Ayrıca vekilin katılamadığı durumda asilin katılması da her zaman mümkün. Dolayısıyla o gün hazır bulunamama durumunun erteleme, asili gönderme, daha uygun günde toplanma gibi alternatifleri var.

Arabuluculuk bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoludur. Birbirleriyle yıllarca sürecek bir dava sürecine girmek üzere olan taraflara bir masada oturup birlikte her ikisinin de menfaatlerini koruyacak bir çözüm ve uzlaşma imkanı veren, ucuz, hızlı, kolay bir metottur. Arabuluculuğun başarıya ulaşması için tarafların gerekli zamanı (yasanın zorunlu kıldığı en az 2 saati) bu sürece ayırmaları,bir araya gelmeleri, birbirlerini dinlemeleri, müzakere etmeleri, empati kurmaları, sorunu birlikte çözmeye çalışmaları gerekir. Telefonla taleplerin iletildiği, tarafların birbirinin yüzünü görmediği, sorunun değil, müvekkilden alınan talimatla talebinin iletildiği görüşmelerde uzlaşma şansı çok küçüktür. Telekonferans yöntemi de bu anlamda arabuluculuğun ruhuna oldukça aykırı ve uygulamada da uzlaşma şansını oldukça azalttığını istatistikler açıkça gösteriyor.

Bu bağlamda açacağınız davanın kuvvetli olduğu düşünmemekle birlikte yine de davanın şeklini tartışacak olursak, ben ortada bir "arabuluculuk anlaşma belgesi" olmadığı için iptal davasının da söz konusu olamayacağını düşünüyorum. Eğer konuştuğumuz konu imzalanan bir arabuluculuk anlaşmasının iptali olsaydı, bu davanın BK 30 ve devamına ilişkin hükümlere dayanarak açılması tartışılabilirdi. Ancak toplantıya katılım olmadığı için arabulucu anlaşma belgesi değil, son tutanak düzenlemiş durumda ve bu tutanağın TEK hukuki sonucu 6325 18/A 11. bendde gösterilen açılacak davada aleyhinize doğacak yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulma sonucu. Bu sonuçla ilgili karar verecek merci açılacak davanın hakimi ve eğer son tutanak sizin iddianız gibi "usulüne uygun tutulmamışsa" hakim bu kararı oluşturmayabilir. Dolayısıyla son tutanağın ayrıca iptali için bir dava açmakta da hukuki bir yarar yok, eğer son tutanak hukuken geçersizse açılacak davanın hakiminden bunu kararda dikkate alması talep edilebilir diye düşünüyorum.