Mesajı Okuyun
Old 13-12-2013, 18:48   #6
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. dozrosa
Öncelikle merhaba. Bir iş yerinde çalışan işçi işverenin talimatı doğrultusunda yine işverene ait başka bir şirkete gönderilmiş ; Ancak işçinin ücreti daha bir az ödenmiş . Burada işçi ikinci iş yerine geçerken sözleşme yapıyor ancak sözleşmenin içeriğinde ücret kısmını belirlenip belirlenmediğini hatırlamadığını söylemektedir.İşçi yaklaşık 4 yıl çalıştıktan sonra eksik ödenen ücreti talep edip edemeyeceğini sormaktadır. Bende sizden bu konuda bilgi almak istedim

" İşveren 2008 yılı ekim ayında tek taraflı bir kararla, ekonomik krizi sebep göstererek tüm işçilerin ücretlerinde belli oranlarda değişiklik yaptığını sözlü olarak beyan etmiş, müvekkil ücretini de ekim ayı dahil olmak üzere 8.000,00-TL’ye düşürdüğünü bildirmiştir. Ne var ki işverenin bu kararı yazılı olarak yapılmamış ve müvekkil tarafından da yazılı olarak kabul edilmemiş olmakla 4857 sayılı yasanın 22. Maddesi gereği müvekkili bağlamamaktadır. Bu husus akit teorisinin ve iktisaden zayıf durumda olan işçiyi koruma ilkesinin gereği olarak işçi lehine yorumlanmaktadır. Bu konuda öğreti: “ İş Kanununun 22. Maddesine göre, işverenin değişiklik önerisinin işçi tarafından yazılı olarak kabul edilmemesi halinde işçiyi bağlamayacaktır. Buna göre, değişiklik önerisinin işçiyi bağlaması için, değişiklik teklifinin işçi tarafından yazılı olarak kabul edilmesi zorunludur. Kanun koyucu kabul beyanının yazılı olmasını geçerlilik şartı olarak öngörmüştür. Dolayısıyla, zımni kabul suretiyle değişiklik önerisinin kabulü mümkün değildir.” demektedir. (Dr. Mustafa KILIÇOĞLU, Doç Dr. Kemal ŞENOCAK, İş Kanunu Şerhi, cilt-2, sahife 214-215.) Ve yine bu konuda doktrindeki görüşe göre, ücret bordrosunun ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin imzalanması ücretin alındığı anlamına gelip, işçinin ücretteki indirimi kabul ettiği şeklinde yorumlanamaz. İş Kanununun 22. Maddesine uygun bir değişiklik gerçekleştirilmedikçe işçinin zamanaşımı süresi içerisinde ücret farklarını ve kaldırılan ücrete ilişkin haklarını talep etmesi, hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilemez. (Süzek, S., TİSK AKADEMİ 2006/1, sh.24; Doğan-Yenisey, K., III. Yılında İş Yasası, sh. 129-130) Ekli yeni tarihli yargıtay kararı da aynı içeriğe sahiptir. Bu nedenle ücret farklarının hüküm altına alınmasını talep ediyoruz. "

Yukarıdaki paragraf 2010 yılında açtığım bir dava dilekçesinden ücret farkı talebime ilişkindir. Davada yerel mahkeme ücret farkı talebimizi kabul etti ve karar Yargıtay tarafından onandı. 2 yıl düşürülen ücreti alan müvekkil, fesih ile birlikte ücret farkını da talep etmemi rica etmişti. Paragrafta belirttiğim gibi öğreti ve Yargıtay ücret konusundaki esaslı değişiklik konusunda, diğer esaslı değişiklik görüşünden ayrık olarak hakkın kötüye kullanılmasının söz konusu olmayacağını ve yasal 5 yıllık zamanaşımı süresinde ücret farkının talep edilebileceğini kabul etmektedir. Talebimde bahsettiğim karar:


T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2009/20239

K. 2009/18297

T. 29.6.2009

• EKSİK ÜCRET ÖDENMESİ ( Davacının Uzun Süre İhtirazi Kayıt Koymadan Ödenen Ücreti Kabul Etmesi veya Fesih Hakkını Kullanmaması Talep Edilebilir Olan Bu Alacağını Ortadan Kaldırmadığı )

• İHTİRAZİ KAYIT KOYMADAN ÖDENEN ÜCRET ( Davacının Kabul Etmesi veya Fesih Hakkını Kullanmaması Talep Edilebilir Olan Bu Alacağını Ortadan Kaldırmadığı )

• İŞ KOŞULLARINDAKİ ESASLI DEĞİŞİKLİK ( İşverenin Büyük Şubede Görev Yapan Davacıya Küçük Şube Ücretini Ödemek ve Ücretin Eki Niteliğinde Genelge İle Önceden Belirlenen Ücreti Ödemek Sureti İle İş Şartlarında Esaslı Değişiklik Yaptığının Sabit Olduğu )

2709/m. 10

4857/m.5,22

ÖZET : Davacı, eksik ödenen ücret ve ikramiye alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı işveren diğer şubede görev yapan işçi ile davacı arasında objektif ve farklı davranmayı haklı kılacak nedenler bulunmadığı halde farklı davrandığı, büyük şubede görev yapan davacıya, küçük şube ücretini ödemek ve ücretin eki niteliğinde genelge ile önceden belirlenen ücreti ödemek sureti ile iş şartlarında esaslı değişiklik yaptığı sabittir.

Davacı işçi bu farklı durumu ve iş şartlarındaki esaslı değişikliği yazılı olarak kabul etmiş değildir. Açıklandığı üzere davacının uzun süre ihtirazi kayıt koymadan ödenen ücreti kabul etmesi veya fesih hakkını kullanmaması talep edilebilir olan bu alacağını ortadan kaldırmaz.

DAVA : Davacı, eksik ödenen ücret ve ikramiye alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı davalıya ait İstanbul Kadıköy Hasanpaşa Şubesi'nde çalışırken, 04.12.2001 tarihinde aynı yerde Erenköy Şubesi'ne atandığını, Hasanpaşa Şubesi'nin küçük şube, işveren genelgesine göre D-3, Erenköy Şubesi'nin ise büyük şube, işveren genelgesine göre D-1 şubesi kapsamında belirlendiğini, her grup Şube Müdürünün aylık ücretlerinin farklı olduğunu ve işverence önceden belirlendiğini, D-3 küçük şubeden D-1 büyük şubeye tayin olmasına rağmen, ücretlerinin küçük şube müdüründen ödenen miktardan ödenmeye devam edildiğini, yaklaşık aylık 1.000,00.-TL eksik ücret aldığını, bu hatayı bir çok kez sözlü olarak banka üst yönetimine bildirdiğini, ancak sonuç alamadığını, emekli olduğunu, atandığı tarihten emekli olduğu tarihe kadar eksik ödenen ücret ve ikramiye alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir,

Davalı vekili, personelin bir göreve atanırken, görev yeri değiştirmesine rağmen ünvanının değişmediğini, atama onayında bu durum ve alacağı ücretin belirtildiğini, davacının D-3 ünvanı olan 3. Grup Direktör ünvanı ile görevlendirildiğini, atama sırasında sadece görev yerinin değiştirildiğini, ünvanın değişmediğini, buna bağlı olarak da ücretinin de değişmeyeceğini, Banka Yönetim Kurulu'nca ücretlerin tespiti ve uygulama esaslarının 08.08.2001 tarihli karar ile belirlendiğini, yapılandırma nedeni ile şubelerin büyük-orta-küçük-en küçük-ajans şube şeklinde ölçeklendirdiğini, tüm teşkilata 24.12.2001 tarihinde bildirildiğini, 18.12.2002 tarihinde “büyük-orta-küçük” şeklinde yeniden ölçeklendirildiğini, 15.01.2004 tarihinde yeniden çalışma ile A1-A2-B-C1-C2-C3 şeklinde şubelerin ölçeklendirildiğini, D1 gibi bir şube ölçeklendirmesi olmadığını, 01.08.2005 tarihinde de yeniden revize edildiğini, şube ölçeğine göre bir ücret tespiti bulunmadığını, 01.08.2005 tarihinden itibaren sözleşme ücretlerine ilave olarak şube ölçeklerine göre görev tazminatı uygulamasına geçildiğini davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece davacının 10.12.2001 tarihinde küçük ölçekli Hasanpaşa Şubesi'nde Şube Müdürü iken, büyük ölçekli Erenköy Şubesi'ne Müdür olarak atandığı kabul edilmekle birlikte; ücret farkı talep edilen dönemde davacının bir kısım çalışmalarının 1475, diğer kısım çalışmasının ise 4857 sayılı İş Kanunu zamanında geçtiği, davacının büyük ölçekli şubeye geçtiğinde sözlü olarak üst yönetimi ücret konusunda uyardığını iddia ettiği, ancak üniversite mezunu olduğu, Şube Müdürlüğü görevi yaptığı, ücret eksikliği nedeni ile üst makamlara yazılı bir talepte bulunmadığı, bu konuda belge sunamadığı, basiretli bir yönetici gibi davranmadığı, 5 yıl gibi bir süre ücretlerini alıken ihtirazı kayıt koymaksızın kabul ettiği, geçen süreçte Yasanın kendisine verdiği eksik ücret ödeme nedeni ile iş sözleşmesini fesih yoluna gitmediği, emekli olduktan sonra bu istemde bulumasının iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığı, davacının haklarını kullanırken objektif iyiniyet kuralına göre hareket etmesi gerektiği, isteminin samimi ve inandırıcı olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesinden hareketle 4857 sayılı İş Kanunu'nun 5. maddesinde işverenin eşit davranma ve ayırım yapmama borcu yer almıştır. Eşit davranma ilkesi olarak da adlandırılan bu yükümlülükte işveren, işyerinde çalışan işçilere eşit işlem yapmak zorundadır. Anılan maddeye göre işveren iş akdinin kurulmağı, ücret ve çalışma koşullarında. sözleşmenin sona ermesinde farklı işlem yapamaz. Aynı durumdaki işçilere objektif ve farklı davranmayı haklı kılacak nedenler bulunmadıkça eşit davranılması zorunludur. Kısaca aynı durumdaki işçiler arasında farklılık yaratılmamalıdır, İşçilerin kişisel niteliklerinden bağımsız olarak önceden belirlenen bir esasa göre ücret ödemesi yapılıyor ise, bu göreve atanan işçilere önceden belirlenen esasa göre öngörülen ücretin ödenmesi gerekir. Aynı nitelikteki işçilerden bir kısmını koruyucu hükümler dışında tutmak hem Anayasa'nın eşitlik ilkesine, hem de 4857 sayılı İş Kanunu'nun 5. maddesindeki temel kurala uygun düşmez. ( Dairemizin 11.09.1967 gün ve 8479-7519 sayılı ilamı ).

4857 sayılı İş Kanunu'nun 22. maddesi uyarınca "İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz". İşçinin ücretinin düşürülmesi ya da ücretin eki niteliğindeki sosyal haklarının ortadan kaldırılması veya eksiltilmesi, iş şartlarında esaslı değişikliktir. İşveren tek yanlı irade bildirimi ile ücret miktarında işçi aleyhine değişiklik yapamaz. İşçinin belirtilen süre içinde değişiklik önerisini yazılı olarak kabul etmemesi veya bu süre içinde suskun kalması halinde işveren tarafından yapılan iş şartlarında değişiklik önerisi reddedilmiş ve değişiklik gerçekleşmemiş olur. Kısaca taraflar arasındaki iş ilişkisi aynı şartlarda devam eder. Özellikle ücretin düşürülmesi, ücretin eki niteliğideki hakların ortadan kaldırılması nedeni ile meydana gelen iş şartlarından esaslı değişikliği işçinin kabul etmemesi halinde, talep edilebilir olduğu sürece işçi fark ücret ve diğer hakları her zaman isteme hakkına sahiptir. İşçinin uzun süre değişiklik yapıldığı şekilde eksik ödenen ücret ve diğer hakları ihtirazı kayıt koymadan imzalayarak alması, iş şartlarında esaslı değişikliği kabul ettiği anlamına gelmez. Ayrıca işçinin l475 sayılı Yasa döneminde kullanılması gereken, ancak 4857 sayılı İş Kanunu'nun 22. maddesi düzenlemesi ile kullanılmasına gerek olmayan eksik ücret ödeme nedeni ile iş sözleşmesinin fesih yoluna gitmemesi de aleyhine kullanılamaz. Diğer taraftan talep edilebilen süre içinde, işçilik alacağının geç talep edilmesinin iyiniyet kuralı ile ilişkilendirilmesi de doğru değildir.

Dosya içeriğine göre davalı işverenin önceden şubeleri derecelere göre ölçeklendirdiği, bu ölçeklendirmeye göre bu yerlere atanacakların eğitim, kıdem ve görev tanımına göre ücretlerini sözleşmesinin eki niteliğindeki yönetmelik ve genelgelerle belirlediği, davacının da bu kapsamda şube müdürü olarak görev yaptığı, işverenin belirlediği ölçeklere göre davacının küçük şube Hasanpaşa Şubesi'nde Şube Müdürü olarak çalışırken, büyük şube olan Erenköy Şubesi'ne atandığı, ancak davacıya küçük şubede ödenen ücretin ödenmeye devam edildiği, daha öncede belirlenen büyük şube müdürüne ödenen ücretin ödenmediği, davacının emekli olana kadar bu şekilde ücret ve diğer haklarını almaya devam ettiği ve ücret ile ikramiyesinin eksik ödendiği anlaşılmaktadır. Esasen bu mahkemenin de kabulündedir. Davalı işveren bu tutumu ile diğer aynı büyük şubede görev yapan işçi ile davacı arasında objektif ve farklı davranmayı haklı kılacak nedenler bulunmadığı halde farklı davrandığı, büyük şubede görev yapan davacıya, küçük şube ücretini ödemek ve ücretin eki niteliğinde genelge ile önceden belirlenen ücreti ödememek sureti ile iş şartlarında esaslı değişiklik yaptığı sabittir. Davacı işçi bu farklı durumu ve iş şartlarındaki esaslı değişikliği yazılı olarak kabul etmiş değildir. Davacı esaslı değişikliği kabul etmeden çalışmasına devam etmiş ve emekli olduğunda talep edilebilen bu fark ücret ve ikramiye alacağını bu dava yolu ile istemiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, davacının uzun süre ihtirazı kayıt koymadan ödenen ücreti kabul etmesi veya fesih hakkını kullanmaması, talep edilebilir olan bu alacağını ortadan kaldırmaz. Bu şekilde ki davranışı iyiniyet kuralına aykırı bir davranış da değildir. O halde bilirkişi hesap raporu, dosyaya sunulan ücret ölçeklendirmesi genelgeleri ile birlikte bir değerlendirmeye tabi tutularak fark ücret ve ikramiye alacağının kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesi hatalıdır.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde igiliye iadesine, 29.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Saygılar.