Mesajı Okuyun
Old 01-09-2010, 10:46   #9
dogukansavas

 
Varsayılan

Benim bulduğum birkaç karar var değerlendirmelerinize sunuyorum:

Alıntı:
Esas No : 2006 / 20535 Karar No : 2006 / 23449
Merci : Yargıtay 12. Hukuk Dairesi Tarih : 11/12/2006

Özü : BORÇLUYA TAKİP DAYANAĞI NOTER SÖZLEŞMESİNDE YAZILI OLAN ADRESE ÇIKARILAN TEBLİGAT BİLA TEBLİĞ DÖNMÜŞTÜR. ALACAKLININ TALEBİ ÜZERİNE EMEKLİ SANDIĞI'NDAN TEBLİGATA YARAR ADRES SORULMUŞ, TEBLİGAT ÇIKARILAN ADRESİN BİLDİRİLMESİ ÜZERİNE ALACAKLI VEKİLİ BU KEZ 7201 SK'NIN 35/SON MADDESİ UYARINCA TEBLİGAT YAPILMASINI TALEP ETMİŞTİR.




DAVA : Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Tebligat Kanunu'nun 35/son maddesi; "Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, taraflar arasında yapılan imzası resmi merciler önünde ikrar olunmuş sözleşmelerde belirtilen adresler ile kamu kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, ticaret sicillerine ve esnaf ve sanatkarlar sicillerine verilen en son adreslerdeki değişikliklerde bu madde hükümleri uygulanır" hükmünü içerir.
Somut olayda, borçluya takip dayanağı noter sözleşmesindeki adresi olan " ... Mah. ... Sok. No: ... /Bursa'ya çıkartılan ödeme emri tebligatı bila ikmal iade dönünce, alacaklı vekili talebiyle icra müdürlüğünce, borçlunun tebligata yarar adresinin bildirilmesi için Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü ... Bölge Müdürlüğü'ne müzekkere yazılmış, anılan kurumca borçlunun adresi " ... Mah. ... Sok. No: ... ... /Bursa" olarak bildirilince, bu adrese çıkartılan ödeme emri tebligatı iade edildiği için alacaklı vekilinin İcra müdürlüğünden Tebligat Kanunu'nun 35/son maddesine göre işlem yapılması yönündeki isteminde yasaya uymayan bir husus yoktur. Bu nedenlerle İcra müdürlüğünün alacaklının isteminin reddi yönündeki 22.05.2006 tarihli kararı yerinde bulunmadığından şikayetin kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ) , 11.12.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Alıntı:
Esas No : 2005 / 1000 Karar No : 2005 / 4811
Merci : Yargıtay 14. Hukuk Dairesi Tarih : 24/05/2005

Özü : SOMUT OLAYDAKİ 5.6.1980 GÜNLÜ SÖZLEŞME RESMİ MERCİ OLAN NOTER HUZURUNDA DÜZENLENDİĞİNDEN DAVALILARA YAPILACAK TEBLİĞ İŞLEMİNDE BU HÜKMÜN GÖZETİLMESİ VE UYGULANMASI ZORUNLUDUR. DİĞER TARAFTAN BU SÖZLEŞMEDE DAVALILARIN NÜFUSA KAYITLI OLDUĞU YERLER YAZILI BULUNMAKTADIR. SAĞLIKLI TARAF TEŞKİLİ İÇİN NÜFUS MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN DE DAVALILARIN ADRESLERİNİN ARAŞTIRILMASI, SAVUNMA HAKKININ KISITLANMAMASI AÇISINDAN ÖNEM KAZANMAKTADIR. BUNUN DIŞINDA 4.5.1978 TARİHLİ VE 4/5 SAYILI YARGITAY İÇTİHADI BİRLEŞTİRME KARARI UYARINCA DAVALILARIN DAVANIN AÇILMASINDAN ÖNCE ÖLDÜĞÜNÜN SAPTANMASI HALİNDE DAVANIN REDDİ, ŞAYET DAVA TARİHİNDEN SONRA ÖLMÜŞLERSE MİRASÇILARININ DAVAYA KATILMALARI SAĞLANARAK DAVANIN YÜRÜTÜLMESİ GEREKECEĞİNDEN BU ARAŞTIRMANIN YAPILMASINDA ZORUNLULUK VARDIR. YOKSA TARAF TEŞKİLİNİN YÖNTEMİNE UYGUN SAĞLANDIĞI SÖYLENEMEZ.




DAVA : Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 1.6.1989 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.3.1998 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı kayyım vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, 5.6.1980 tarihli satış vaadi sözleşmesine dayanılarak açılmış tescil istemine ilişkindir. Mahkemece O. I. ve V. P. hakkındaki davaları kabul edilmiş, hükmü bu kişilere kayyım olarak atanan Hazine temyiz etmiştir. HUMK.da davaya ehliyet hakkında özel bir düzenleme yapılmamış, anılan yasanın 38. maddesi davaya ehliyetin Medeni Kanun hükümleriyle tayin edileceğini öngörmüştür. Türk Medeni Kanunu'nun 9. maddesine göre, fiil ehliyetine sahip olan kimseler kendi fiilleri ile hak edinebilir ve borç altına girebilir. Bu hüküm uyarınca şayet davalılar fiil ehliyetine sahip ise davada bizzat veya vekil marifeti ile temsil edilmesi gerekir. Davalı gösterilen fiil ehliyetine sahip kişilerin tebligat adresinin bilinememesi durumunda o kişiye nasıl tebligat yapılacağı ise 7201 sayılı Tebligat Yasası'nda gösterilmiştir. Özellikle bu yasanın 35. maddesi hükmünce daha önce tebligat yapılmamış olsa bile taraflar arasında yapılan, imzası resmi merciler önünde ikrar olunmuş sözleşmelerde belirtilen adreslere tebliği nebiçimde yapılacağı hükme bağlanmıştır. Somut olaydaki 5.6.1980 günlü sözleşme resmi merci olan noter huzurunda düzenlendiğinden davalılara yapılacak tebliğ işleminde bu hükmün gözetilmesi ve uygulanması zorunludur. Diğer taraftan bu sözleşmede davalıların nüfusa kayıtlı olduğu yerler yazılı bulunmaktadır. Sağlıklı taraf teşkili için Nüfus Müdürlüğü'nden de davalıların adreslerinin araştırılması, savunma hakkının kısıtlanmaması açısından önem kazanmaktadır. Bunun dışında 4.5.1978 tarihli ve 4/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davalıların davanın açılmasından önce öldüğünün saptanması halinde davanın reddi, şayet dava tarihinden sonra ölmüşlerse mirasçılarının davaya katılmaları sağlanarak davanın yürütülmesi gerekeceğinden bu araştırmanın yapılmasında zorunluluk vardır. Yoksa taraf teşkilinin yöntemine uygun sağlandığı söylenemez. Karar öncelikle açıklanan bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre Hazinevekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 24.5.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.