Mesajı Okuyun
Old 15-10-2007, 13:20   #3
üye18721

 
Varsayılan

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi "Ölüme bağlı bir tasarruftur".Ölüme bağlı tasarruflar ise hukuki etki ve hükümlerini tasarrufda bulunanın ölümünden sonra gösterirler. Her gerçek kişi,sağlığında dilediği tasarrufi işlemi yapma yetkisine haizdir. Murisin kendi mallarından ölüme bağlı bir tasarrufta bulunabileceği paya tasarruf nisabı denir. Murisin tasarrufu ancak ancak mahfuz hisse miktarından fazla olan kısımda geçerli olur.Olayda; yaşlı ama akli dengesi yerinde olan-yani tasarruf anında ehliyete haiz olan- bir kişiden söz edildiğine göre bu kişinin sağlığında yapacağı başkaları lehine tasarrufi işlemler geçerlidir. Ancak ölüme bağlı tasarruflar,yanılma veya aldatma yahut korkutma ,zorlama tesiriyle yapılmışsa ilgililerin başvurması üzerine temeldeen bozulur. Bu tür ölüme bağlı tasarrufların iptali ve tenkisi de ancak bu tür tasarruf yapan kişinin ölümünden sonra açılaçak iptal ve tenkis davasıyla iptal edilebilir.
Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre saklı paylarının karşılığı alamayan mirasçılar mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarrufların tenkisini dava edebilir. Ancak TMK. Madde 571'e göre tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer. Yargıtay'ın da yerleşmiş içhihatlarına göre muris muvazaasına dayalı tapu iptali davaları zamanaşımı problemi yaşanmaksızın herzaman açılabilir..
Size bu konuyla ilgili Yargıtay kararı yazıyorum.;
HG 00, E: 2001/1-982, K: 2001/000749, Tarih: 24.10.2001

MURİS MUVAZAASI

Muris muvazaasında miras bırakanın gerçek amacı hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanmalı, murisi mal satmaya yönelten haklı, ciddi akla uygun sebepler bulunup bulunmadığı araştırılmalı, 01/04/1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı gözönünde bulundurulmalı, murisin mal varlığı ve mali durumu araştırılmalı, resmi kayıtlarla belgelendirilmeli, murisin başkasına borcu olup olmadığı, paranın nereye harcandığı, temlik tarihine tesadüf eden günlerde muris adına bankaya para yatırılıp yatırılmadığı, satımdan sonra taşınmazın kimin tarafından kullanıldığı, taşınmazı ilk satın alan murisin kayınbabasının ve ondan satın alan davalının alış gücünün olup olmadığı, tanıklar yeniden dinlenerek gereğince araştırılmalı, mahallinde keşif yapılarak gerçek bedel saptanmalıdır.
(818 s. BK. m. 18)
Taraflar arasındaki "tapu iptali, tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karşıyaka Asliye 3 .Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 21/9/2000 gün ve 2000/232-613 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 23/1/2001 gün ve 2000/14980-2001/509 sayılı ilamı ile; (...Dava, muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalı, satışın gerçek olduğunu savunmuştur.
Bilindiği üzere; Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 634, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini istiyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli iie sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince: mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, miras bırakanın satmaya ihtiyacının bulunup bulunmadığı; davalının alış gücünün olup olmadığı ortaya çıkarılmadığı gibi gerçek bedel de saptanmış değildir. Kısa aralıklarla devir ise başlı başına muvazaanın kanıtı sayılamaz. Hal böyle olunca, yukarda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma yapılması, tanıkların yeniden dinlenilmesi, bilirkişi aracılığıyla taşınmazın bedelinin belirlenmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Kabule göre de pay ve payda arasında uyumsuzluk yaratacak şekilde hüküm kurulması da isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle/yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, muris muvazaasına dayalı tapu iptali, tescil isteğine ilişkindir.
Davalı satışın gerçek olduğunu savunmuş, mahkeme davalı tanıklarının dava konusu taşınmazın yerini bilmedikleri, kısa aralıklarla yapılan devir işlemlerinin muvazaanın kanıtı sayıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiş, karar davalının temyizi üzerine Özel Dairece bozulmuş, mahkeme önceki kararda direnmiştir.
Muris muvazaasında miras bırakanın gerçek amacı hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanmalı, murisi mal satmaya yönelten haklı, ciddi akla uygun sebepler bulunup bulunmadığı araştırılmalı, 01/04/1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı gözönünde bulundurulmalı, murisin mal varlığı ve mali durumu araştırılmalı, resmi kayıtlarla belgelendirilmeli, murisin başkasına borcu olup olmadığı, paranın nereye harcandığı, temlik tarihine tesadüf eden günlerde muris adına bankaya para yatırılıp yatırılmadığı, satımdan sonra taşınmazın kimin tarafından kullanıldığı, taşınmazı ilk satın alan murisin kayınbabasının ve ondan satın alan davalının alış gücünün olup olmadığı, tanıklar yeniden dinlenerek gereğince araştırılmalı, mahallinde keşif yapılarak gerçek bedel saptanmalıdır. Mahkemece, bu hususlara değinen Hukuk Genel kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken noksan soruşturma ile yazılı şekilde hüküm tesisi ve önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 24/10/2001 gününde oybirliği ile karar verildi.