Mesajı Okuyun
Old 26-02-2011, 16:16   #6
ahmetyılmaz

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/3201
K. 2005/10287
T. 6.6.2005
• TAZMİNAT DAVASI ( Davalıların Davacılar Murislerinin Kamulaştırma Bedellerinin Artırılması Davasını Vekil Sıfatıyla Takip Ettikleri Ancak Gereken Dikkat ve Özeni Göstermediklerinden Uğranılan Zararın İstenilmesi )
• DEFİ ( Yasal Sürede İleri Sürülmeyen Zamanaşımı Defi Daha Sonra İleri Sürülürse Karşı Taraf Savunmanın Genişletilmesi Yasağı Nedeniyle Karşı Koyabilmesi-Bu Durumda Zamanaşımı Definin İncelenmemesi )
• ZAMANAŞIMI ( Defi Olup İlk İtirazlardan Olmaması Nedeniyle Yasal Cevap Süresi İçinde İleri Sürülmesinin Zorunlu Olmaması )
• AVUKATIN GÖREVİYLE İLGİLİ TAZMİNAT DAVASI ( Avukatlık Kanunu'nun 40. Maddesinde Öngörülen Bir Yıllık Zamanaşımı Süresi Dolmadan Açılmasının Gerekmesi )
• ZARARA MUTTALİ TARİHİ ( Davacıların İddia Ettiği Gibi Bir Zarar Doğmuş ise Bu Kararın Kesinleşmesi ile Sabit Olması )
1136/m.40
ÖZET : Zamanaşımı defi olup, ilk itirazlardan değildir. Bu nedenle yasal cevap süresi içinde ileri sürülmesi zorunluluğu yoktur. Ancak yasal sürede ileri sürülmeyen zamanaşımı defi daha sonra ileri sürülürse karşı taraf savunmanın genişletilmesi yasağı nedeniyle karşı koyabilir. Bu durumda zamanaşımı defi incelemez.

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın zamanaşımı nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacılar, murislerinin kamulaştırma bedellerinin artırılması davasını vekil sıfatıyla takip eden davalıların gereken dikkat ve özeni göstermediğinden uğradıkları zarar karşılığı şimdilik 8.100.00.000 Tl.nın davalılardan dava tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalılar, zaman aşımı definde bulunmuşlar, esas itibariyle de haksız olan davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; karar davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Zamanaşımı defi olup, ilk itirazlardan değildir. Bu nedenle yasal cevap süresi içinde ileri sürülmesi zorunluluğu yoktur. Ancak yasal sürede ileri sürülmeyen zamanaşımı defi daha sonra ileri sürülürse karşı taraf savunmanın genişletilmesi yasağı nedeniyle karşı koyabilir. Bu durumda zamanaşımı defi incelemez. Somut olayda davalı tarafça dava dilekçesi "muhatabın birlikte çalışan sekreteri Leman Püsküllü’ye meşruhatı verilerek 14.10.2002 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı taraf 5.11.2002 tarihli cevap dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunmuştur. Davacı taraf ise zamanaşımı defini içeren cevap dilekçesinin "10 günlük yasal sürede verilmediği için savunmanın genişletilmesine muvafakatı olmadığını belirtmiştir. Gerçektende davalıya 14.10.2002 tarihinde tebligat yapıldığı gözetildiğinde 5.11.2002 tarihinde yapılan zamanaşımı defi süresinde değildir. Mahkemece süresinde yapılmadığı için incelenemez. Ancak, davalı kendisine tebligat yapılan Leman Püsküllü’nün yanında çalışan sekreteri olmadığından usulsüz tebligatın 4.11.2002 tarihinde muttali olduğu için cevabının yasal sürede olduğunu savunmuştur. Ne var ki bu tazminat davasına esas olan ve davalılarca, davacıların murisinin vekili sıfatıyla takip ettiği Çatalca asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 2001/42 esas, 2001/72 karar sayılı dava dosyasında; Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 16.5.2000 tarihli, Ethem Özen’e ait veraset ilamına ilişkin eksikliğin giderilmesine dair ilamı davalıların "Türkçü Sokak Beyazlar Çapın Pasaji 4-42 Bakırköy-İstanbul "adresine tebliğe çıkarılmış, aynı adreste birlikte çalışan sekreteri Leman Püsküllü’ye 3.6.2000 tarihide tebliğ edilmiş ve veraset ilamı eksikliği giderilerek dosya Yargıtaya gönderilmiştir. Keza, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 20.9.2000 tarihli bozma ilamı davalıların aynı adresine tebliği çıkarılmış, "gösterilen adreste birlikte çalışan işçisi Leman Püsküllü’ye 28.10.2000 tarihinde" tebliğ edilmiştir. Yapılan bu tebligatlara karşı davalılarca her hangi bir itirazda bulunulmamıştır. Bu dava dosyasında da dava dilekçesi ve duruşma günü davalıların "Türkçü Sokak, Beyazlar Çapın Pasaji 4/42 Bakırköy-İstanbul" adresine tebliğe çıkarılmış, davalıların aynı adreste birlikte çalışan sekreteri Leman Püsküllüye 14.10.2002 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacının bu aşamada Leman Püsküllü’nün kendi sekreteri ve işçisi olmadığına ilişkin savunması hayatın olağan akışına uygun düşmediği gibi, iyi niyet kuralları ile de bağdaşmamaktadır. Bu nedenle davalılara 14.10.2002 tarihinde yapılan tebligat usulüne uygun 5.11.2002 tarihinde yapılan zamanaşımı defi süresinde olmadığından mahkemece gözetilmesi doğru değildir. Kaldı ki, davalıların görevi ihmal ettiği iddiası ile ilgili dava dosyasındaki 13.4.2001 tarihli mahkeme kararı Yüksek Yargıtay’ın 20.11.2001 tarihli ilamı ile onanmıştır. Davacıların iddia ettiği gibi bir zarar doğmuş ise bu kararın kesinleşmesi ile sabit olmuştur. Davacılarında en erken bu kararın kesinleştiği tarihte zarara muttali olduğunun kabulü gerekir. Davacılar ise "bu davayı 11.9.,2002 tarihinde Avukatlık kanunu 40 maddesinde öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresi dolmadan açmıştır. Bu durumda davalıların zaman aşımı definin reddi ile işin esası incelenip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle davacıların temyiz itirazının kabulü ile kararın davacı lehine BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 6.6.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.