Mesajı Okuyun
Old 31-07-2009, 11:12   #68
Admin

 
Varsayılan

Dünyada pekçok haksızlık, eşitsizlik ve düzeltilmesi gereken yanlış olduğu için, herkesin kişisel öncelikleri de farklı olabilir, dolayısıyla pekçok kişi hemen her haksızlığa karşı olsa bile, o haksızlığı düzeltmeyi kendine bayrak edinmiş bir akımın aktif bir üyesi olmayabilir, kendini o akımın bir parçası görmeyebilir ve hatta dünyada daha öncelik verilmesi gereken başka konular olduğunu düşünebilir. National Geographic'te şiddete uğrayan hayvanları kurtaran bir organizasyonun hikayelerini anlatan bir belgesel var. Eminim bu kişiler de dünyadaki diğer sorunlarla ilgilidir, ancak onların önceliği zor durumdaki hayvanlar ve kendilerini bu hedefe adamayı tercih ediyorlar. Öte yandan bu programı seyreden bir kadın hakları akımı savunucusu, "burada bir kadın fiziksel şiddete uğrarken siz maymunları kurtarmaya mesai harcıyorsunuz" diye düşünebilir. Onu eleştiren bir başkası, "dünyada çocuklar tecavüze uğrarken siz kadınlara zaman harcıyorsunuz, hangisi öncelikli" diyebilir, bir başkası "bütün haksızlıkların anası yanlış hukuk sistemidir, onu düzeltsek zaten sizin uğraştığınız sorunlar da bitecek, yan yollarda zaman geçiriyorsunuz" diyebilir, ona bir başkası, "dünyada bu kadar hastalık ve ölüm varken adalet nasıl öncelikli olabilir, yaşam hakkı herşeyin üstündedir" diyebilir, ona da bir başkası "önce 1 milyar açı doyuralım, sonra 60 yaşındakilerin ömrünü 2 yıl daha uzatmayı deneriz" derken, bir diğeri "nükleer silahları engellemezseniz zaten 3-5 yıla kurtaracağınız insanlık kalmayacak" diye cevap verebilir.

Dolayısıyla görüldüğü üzere olay sadece bir "öncelikler ve bakış açısı" sorunudur. Dünyada yanlışlıklara, haksızlıklara, eşitsizliklere aklı başındaki insanların tamamı karşıdır, ancak hangi haksızlığın ve eşitsizliğin daha önce düzeltilmesi gerektiği, bu düzeltilirken hangi metodun seçileceği konusunda herkes aynı fikirde olmayabilir veya bu metodu seçenlerin kendilerine biçtikleri kıyafetler herkese göre olmayabilir. Bu açıdan kadın erkek eşitliğine inanan insan sayısı %99 olsa bile, kendini "feminizm" olarak adlandıran akıma inanan ve kendini bu akımın yılmaz bir savunucusu olarak niteleyen kişi sayısı bunun onda birini bile bulmayabilir. Bu sadece feminizmin sorunu değildir, esasında her türlü -izm'in sorunudur.

Kendilerini değil, toplumu daha fazla kucaklayan, katılaşmayan, esnekleşen, yargılamayan, anlamaya çalışan, soruna değil, çözüme odaklanan, intikam değil, sonuç arayan, geçmişle değil, gelecekle takıntılı, marjinallere değil, topluma hitap eden her "-izm", daha çok taraftar bulma konusunda ve böylece de çözüme yaklaşma konusunda diğerlerinin biraz daha önüne geçecektir diye düşünüyorum.