Mesajı Okuyun
Old 30-12-2007, 12:02   #9
ali ekmekçi

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Onbirinci Hukuk Dairesi
E: 2000/6046
K: 2000/7249
T: 28.09.2000


Taraflar arasındaki davanın İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 15.2.2000 tarih ve 1999/641-2000/37 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Salih Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkete kasko poliçesi ile sigorta ettirdiği aracın çalındığını ancak davalının ödeme yapmadığını ileri sürerek 9.100.000.000 liranın tahsilini, son celse ise aracın hasarlı olarak bulunduğunu beyan ederek araçtaki hasarın tazmini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının satmak istediği aracını satın almak isteyen kişilere teslim etmesinden sonra iade edilmemesinin hırsızlık olmadığını, kaldıki aracın yargılama sırasında bulunması nedeniyle de davanın konusuz kaldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlar doğrultusunda davanın kusurlu davranışı sonucu aracın çalındığı, dolayısiyle teminat kapsamında bulunmadığı, araç bulunduğu için de davanın konusuz kaldığı, bulununcaya kadar geçen süre içindeki hasarların da başlangıçtaki davacı kusuru nedeniyle teminat dışında olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
TTK.nün 1281/1.maddesi hükmüne göre, harp ve isyan olayları dışında kalan her türlü riziko sigorta teminatı içinde olduğu belirlenmiş ise de aynı maddenin 2. fıkrasında teminatın sözleşme ile sınıflandırılmasının da mümkün olduğu hükme bağlanmış bulunmaktadır.
Nitekim, Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının sigortanın kapsamını ve konusunu
belirleyen A-1 maddesine göre kararlar, üçüncü kişilerin kötüniyetli davranışları, aracın yanması ve aracın çalınması veya çalınmasına teşebbüsten doğan zararlar sigortanın konusunu oluşturmaktadır. Bu belirlemeden açıkça görüleceği üzere, TCK.nun 503. ve onu izleyen maddeleri ile aynı yasanın 508 ve onu izleyen maddelerinde düzenlenen dolandırıcılık ve emniyet suistimal eylemlerinin kasko sigortanın konusunu teşkil etmediği anlaşılmaktadır. Aynı Genel Şartların teminat dışı halleri düzenleyen A.5 maddesi de A-1 maddesini doğrulayacak ve tamamlayacak şekilde sevk edilmiştir.
Emniyeti suistimal veya dolandırıcılık eylemlerinde, malik veya zilyed rıza ve isteği ile malı
verdikten sonra kendisine iade edilmemesi sonucu zarar doğmakta, hırsızlıkta ise başlagıçta bir teslim olmadan, rıza dışında mal alınıp götürülmektedir. Davacı ile vekilinin savcılıkta verdikleri ifadelerinden, aracı satın almak isteyen kişiler tarafından hasarlı olup olmadığının kontrolü için davacıdan rızası ile alınıp götürülmesinden sonra iade edilmemesi eylemi, emniyeti suistimal veya dolandırıcılık suçlarını oluşturmakta olup, sigorta teminatı kapsamında değildir. Aracın daha sonra yargılama sırasında bulunmasına kadar geçen
sürede meydana gelen hasar da aynı nedenle teminat dışıdır. Mahkemece ise, aracın götürülmesini hırsızlık olarak nitelendirmiş, ancak davacının kusurlu davranışı ile hırsızlığın gerçekleştirilmesinden ötürü hasarı teminat dışı kabul etmiştir.
Mahkemece, açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmek gerekirken, yazılı gerekçelerle sonucu davayı reddetmiş olması sonucu itibariyle doğru olduğundan hükmün onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile sonucu
itibariyle doğru olan hükmün ONANMASINA, 2.080.000 lira temyiz ilam haremden peşin harcın mahsubu ile temyiz edenden alınmasına, 28.9.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.