Mesajı Okuyun
Old 05-12-2010, 00:27   #3
Av. Gökhan Tazegül

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi
Esas: 2001/4164
Karar: 2001/8421
Karar Tarihi: 24.09.2001

ÖZET:Kişisel niteliği itibariyle gerçek kişilerin kişiliklerine özgü olanların dışında kalan kişilik haklarına saldın halinde, tüzel kişilerin dahi manevi tazminat istemeleri mümkündür.

Dava: Davacı vekili tarafından, davalı H. İ. aleyhine 4.8.1999 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle 1 milyar lira tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; tüzel kişilerin manevi kişilik hakları bulunmadığından davanın reddine dair verilen 7.12.2000 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı Kooperatif vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

Karar: Dava kişilik değerlerine saldırı nedenine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili davalının 12.7.1999 günlü basın bülteninde ve 14.7.1999 tarihli Büyük Kayseri Gazetesi'nde yayınlanan açıklamasında davacı kooperatifin halka zulüm yapmakla suçlandığını ve bu şekilde kişilik haklarına saldırıldığını ileri sürerek manevi tazminat istemiştir.

Mahkemece, davacının tüzel kişi olduğu, tüzel kişinin ise manevi kişilik hakları bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Kişilik haklarına saldırının kapsam ve koşulları MK.nun 24, 24/a maddesinde belirtilmiş, BK. nun 49. maddesinde de saldırı halindeki yaptırımın kapsam ve niteliği düzenleme altına alınmıştır. BK.nun 49. maddesinde belirtilen manevi zarar, kişinin kişisel çıkarlarında (haklarında) uğradığı bir eksilmedir. Bir tüzel kişinin kişisel haklarından olan (adı, şerefi, onuru ve itibarı gibi) varlıklarına yapılan saldırının; bu manevi değerlerinde bir eksilmeye (manevi zarara) neden olacağı bir gerçektir. Gerçi, duyguları olmayan tüzel kişilerin elem ve ızdırap duymaları düşünülemez. Ancak bu onların kişilik değerlerinin saldırıya uğramadığı sonucunu doğurmaz. Hukuk düzeni tüzel kişileri hukuk sujesi olarak tanıdığına ve onlara ad, şeref, onur ve itibar gibi kişisel varlıklar bahsedilmiş olduğuna göre (MK. nun 46), tüzel kişinin üzüntü duymayacağı gerekçesiyle davanın reddi doğru değildir. Zaten manevi zarar salt üzüntünün varlığı halinde değil, kişinin kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda gerçekleşen bir zarardır. Bunun içindir ki gerek Medeni Yasa ve gerekse Borçlar Yasası (m. 49) yalnız gerçek kişilerin değil, aynı zamanda tüzel kişilerinde kişisel haklarını korumaktadır. Yargıtayın uygulaması ve bilimsel eserlerdeki baskın görüş, tüzel kişilerin de kişisel nitelikçe gerçek kişilerin kişiliklerine özgü olanların dışında kalan, kişisel haklarına saldırı halinde manevi tazminat isteyebilecekleri yolundadır. Bu yön gözetilmeksizin yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24.9.2001 gününde oybirliği ile karar verildi.