Mesajı Okuyun
Old 30-01-2013, 11:57   #8
Pandekt

 
Varsayılan

tam metin,

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2001/19-652
K. 2001/705
T. 10.10.2001
• CEZA ZAMANAŞIMI ( Hukuk Davasında Uygulanma Şartları )
• TRAFİK KAZASI NEDENİYLE MADDİ TAZMİNAT DAVASI ( Zamanaşımı Süresi-Ceza Zamanaşımı-Yaralanmayla Sonuçlanan Kaza )
• YARALANMAYLA SONUÇLANAN TRAFİK KAZASI ( Tazminat Davasının Tabi Olduğu Zamanaşımı Süresi )
• ZAMANAŞIMI SÜRESİ ( Yaralamayla Sonuçlanan Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat Davası )
765/m.102,459
2918/m.109
ÖZET : Davalının neden olduğu, bir kişinin yaralanması ve davacıya ait aracın hasara uğramasıyla sonuçlanan trafik kazasının, aynı zamanda Türk Ceza kanununun 459/2. maddesi çerçevesinde cezayı gerektiren bir eylem niteliğindedir. Bu eylemle ilgili ceza davası, anılan hükümde öngörülen cezanın türü ve süresi itibariyle, aynı kanunun 102/4. maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımı süresine tabidir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109/2. maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerlidir. Davanın kaza tarihi üzerinden beş yıl geçmeden açılmıştır. Bu nedenle dava konusu olayda zamanaşımı gerçekleşmemiştir.

DAVA : Tararlar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sincanlı Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 9.5.2000 gün ve 2000/12-60 sayılı kararın incelenmesi davalı Celil Başak tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 20,11.2000 gün ve 2000/6525-7957 sayılı ilamı ile ( "... 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109/1 maddesi hükmüne göre, motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl içinde zamanaşımına uğrar.

Olay 26.8.1997 tarihinde meydana gelmiş, dava iki yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 26.1.2000 tarihinde açılmıştır.

Bu durumda mahkemece davalı Celil Başak'ın davaya cevap süresinde ileri sürdüğü zamanaşımı itirazının kabulü ile davanın zamanaşımı yönünden reddi gerekirken, yazılı şekilde tazminatla sorumlu tutulmasında isabet görülmemiştir..." ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmistir.

TEMYİZ EDEN : Davalı Celil Başak

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresince temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, trafik kazası nedeniyle davacıya ait araçta oluşan hasardan dolayı tazminat istemine ilişkindir.

Yerel mahkemenin, davalı Celil Başak hakkında tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralamaya neden olmak suçundan ceza davası açılmış olması nedeniyle, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 109/2. Maddesi uyarınca görülmekte olan davanın beş yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu, bu duruma göre dava zamanaşımının gerçekleşmediği gerekçesiyle ve bilirkişi raporunu esas alarak verdiği, davanın kısmen kabulüne dair karar, Özel Daire tarafından yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.

Davalı Saim Dursun adına trafiğe kayıtlı olup, diğer davalı Celil Başak'ın yönetiminde bulunan aracın, davacıya ait araca çarparak hasara uğramasına neden olduğu, kazada dava dışı Abdullah Şen'in de yaralandığı; 25.8.1997 tarihinde meydana gelen bu trafik kazası nedeniyle, davalı Celil Başak hakkında tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralanmaya neden olmak suçundan ceza davası açılıp, sonuçta mahkumiyetine karar verildiği dosya kapsamından açıkça anlaşılmaktadır. Taraflar arasında da, bu yönlerden bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Görülmekte olan dava 26.1.2000 tarihinde açılmıştır.

Yerel "Mahkeme ile özel Daire arasındaki uyuşmazlık, davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmış olup, olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Bu nedenle, öncelikle, somut olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresi konusunda, aşağıdaki açıklamaların yapılmasında yarar bulunmaktadır:

Somut olayca olduğu gibi, trafik kazası sonucunda bir kimsenin aracının hasara uğratılmasının, o kişiye karşı işlenmiş bir haksız fiil niteliğinde bulunduğu açıktır.

Borçlar Kanunu'nun 41. Maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. Maddesinde de, haksız fiilden zarar görenin, bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren bir ve her halde haksız fiil tarihinden itibaren on yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.

Buna karşılık, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 109. Maddesinin ilk fıkrasında, yine bir haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin tabi bulunacağı zamanaşımı süresi yönünden Borçlar Kanunu'nun 60. Maddesindeki düzenlemeden farklı, özel bir hüküm getirilmiş; anılan hükümdeki bir yıllık zamanaşımı süresi, bu tür tazminat talepleri için açılacak davalar yönünden iki yıl olarak belirtilmiştir. Aynı Maddenin ikinci fıkrasında ise, davanın cezayı gerektiren bir eylemden doğması ve Ceza Kanununun bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmesi halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri ( bu taleple açılacak davalar ) için de geçerli olacağı hükme bağlanmıştır.

Görüldüğü üzere, Borçlar Kanunu'nun 60. ve 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 109/2. Maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından bir yıl yerine, iki yıl olarak öngörülmesidir.

2918 S.K.nun anılan hükmünün, gözden kaçırılmaması gereken yönü, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebiyle açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır: Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için, sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte, bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, sözkonusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından, sürücü ve diğer sorumlular ( örneğin işleten ) arasında bir ayırım da yapılmamış; böylece, kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür.

Belirtilmelidir ki, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenmiş ve kararlılık kazanmış bulunan uygulaması da bu doğrultudadır. ( Örneğin, anılan Dairenin 10.11.1998 gün ve 1998/7266-8701 sayılı; 18.2.1999 gün ve 1998/9746-1999/1189 sayılı; 8.4.1999 gün ve 1999/1163-3022 sayılı kararları ) 19. Hukuk Dairesi'nin aksi yöndeki kararları, görülmekte olan davayla ilgili görüşme sırasında, hem gerekçeleri ve hem de sonuçları itibariyle, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun büyük çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Açıklanan hukuksal durum ve ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Davalı Celil Başak'ın neden olduğu, bir kişinin yaralanması ve davacıya ait aracın hasara uğramasıyla sonuçlanan trafik kazasının, aynı zamanda Türk Ceza kanununun 459/2. Maddesi çerçevesinde cezayı gerektiren bir eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının, anılan hükümde öngörülen cezanın türü ve süresi itibariyle, aynı kanunun 102/4. Maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109/2. Maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli bulunması; davanın kaza tarihi üzerinden beş yıl geçmeden açılması karşısında, somut olayda zamanaşımının gerçekleşmediği açıktır.

Bu durumda, yerel mahkemenin aynı gerekçeye dayalı direnme kararı yerindedir. Ne var ki, davalının esasa ilişkin temyiz itirazları dairesince incelenmediğinden, bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya özel dairesine gönderilmelidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin direnmesi yerinde görüldüğünden, davalının esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 19. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 10.10.2001 gününde oyçokluğu ile karar verildi.